İNSAN HAKLARI !..
" Hani birbirinizin kanlarını dökmeyeceğize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Sonunda siz de şahit olarak ( bunları) kabul etmiştiniz." ( Bakara sûresi, âyet 84)
Bilindiği üzere Yüce Allah İsrailoğulları'ndan aldığı sözlerle ilgili olarak bir başka noktaya değinmekte, bu durumu kendi kitaplarındaki bilgilerle de şahit olduklarını ifade etmektedir.
Ayeti kerimede yer alan hitap her ne kadar öncelikli olarak Medine'deki kitap ehline yönelik olsa da mesajın içeriği evrensel anlamda bütün insanlığadır.
Çünkü insanların birbirlerini öldürmemeleri gerektiği, bir insanın öldürmenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olacağı , diğer taraftan bir insanı hayata kavuşturanın da bütün insanlığı diriltmiş gibi olacağı ifade edilmektedir. Şu ayeti kerime mealine dkkatle nazar edelim:
" Hani birbirinizin kanlarını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Sonunda siz de şahit olarak ( bunları) kabul etmiştiniz." ( Bakara sûresi, âyet 84 )
ı
Mealini arzetmiş olduğul ayeti kerime, insan hayatının önemini öğretir. Bundan anlaşılan şudur: Haksız yere bir cana kıymak, cihanı öldürmek gibidir.
Bir canı manevî anlamda diriltmek , ona ruhsal donanımlar kazandırmak, inanç sahibi, duyarlı, sorumlu kılmak ve insan olmanın gereklerini getiren bir birey olmasını sağlamak da bütün insanlığı diriltmek gibidir.
Her insan Yüce Allah'ın bir kitabıdır: onu hayatta tutmak, Allah'ın bir kitabı olan insana, layık olduğu değeri vermek demektir.
Bu arada insanların birbirlerini haksız yere yerlerinden yurtlarından sürmeleri, günümüz dünyasında Filis'tinde yaşanan trajediler gibi, Suriye ülkesinde bir idarecinin bir hiç uğruna kendi insanlarını toptan imha etmeye yönelmesi gibi..
Günümüz dünyasında, çoğu insanlar sürgün, vatanlarından sürülmüş, gurbeti yaşamakta, el kapılarında aç, biilaç şekilde yokluklarla baş başa kalmış durumdadırlar Neden ve nicin?
Halbu ki, tüm kainatı yaratan Cenab-ı Zülcelal; insanların böyle haksız yere, nahak yere hareketleri, davranışları gündemlerinden çıkarmalarını istememektedir. Onun içindir ki, insan, kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına da asla ve asla yapmamalıdır.
Sevgili peygamberimiz (sav):
" Sizin kanınız da malınız da birbirinize karşı dokunulmazdır." ( Müslim, Hacc, 147)
Birleşmiş Millet insan Hakları evrensel Beyannamesi kabul edildiği tarih olan 1948'ten bu yana ezilen, sömürülen, hakları gasbedilen, özgürlükleri ellerinden alınan insanlığa ne yapmıştır, ne faydası dokunmuştur acaba?
Diğer taraftan" Dünya İnsan Hakları Günü" denilen kuruluş, sormadan edemiyorum. Hangi ezilenin, ezilmişin, hakları gasbedilmiş garibanın derdine derman olmuş, ellerinden tutarak " haydi artık kurtuldunuz" müjdesini sunabilmiştir?
Halbu ki, yüce İslam, insanın temel haklarını güvence altına alacak düzenlemeler yapmııştır. Şimdiki dünyamızda bundan bir alameti farika, bir eser kalmış mıdır acaba?
Öncelikle her insan özgür bir şekilde hayat hakkına sahip iken, maddi ve manevi hayat hakkı açısından da insan dokunulmaz olduğu halde, sormadan edemiyorum: Hangi Müslüman ülkesinde insanlar huzur ve mutlu bir şekilde yaşamaktadır?
Bir insanı kasten öldürmek, en büyük suç ve günahlardandır ve bu suça karşılık ölüm cezası verilmiştir. Hal böyle iken, insanlık, niçin ve neden Beşşar Esed'in katlıamlarına göz yummakta, binlerce muhacir haline gelmiş insana sese çıkarmamaktadır?
Dünya Evrensel İnsan Hakları umdeleri içerisinde, hem de en başta geleni, Din ve Vicdan özgürlüğünü koruma altına alınmış iken, dünyanın orasında, burasında inleyen, ahh vah eden Müslümanlara bir el atan, " bunlara yazıktır" diyen bir ülke bulunmamaktadır?
Ayrıca, bireylere mülkiyet ve sosyal güvenlik hakları tanınmış, gayr-i Müslimler de dahil hakları koruma altına alınmış iken, bunca ezilen, mağdur edilen, hakları ellerinden alınan insanların ezilmelerine göz yumulunmaktadır acaba?
Netice olarak;
Maalesef, tüm haklar ezilen insanların aleyhine gelişmekte, bilakis azıcık ellerinde bir nebzecik imkan kalmış isede, o bile bu mazlumlara çok görülmekte, ölseler, gömülecek bir avuç toprak bile bulamayacak duruma gelmişlerdir.
Halbu ki, insan hakları, insanların bir bağışı değil, bir ABD. ülkesinin, bir Rusya'nın in'amı değil, Çin'in, İngiliz'in bahşişi değil, Fransa'nın cömertçe sunmuş olduğu lütuflar hiç değil, her şeyi, insanları yaratan yüce Allah'ın insanlığa lütfudur,
Onun içindir ki, İslam toplumları, emperyalist, siyasal, kültürel, entelektüel gerçekliklere kapalı, gözlerini yummuş bir şekilde, bir halde kalmamalıdar.
İslam ülkeleri hareketsiz kalmayı , romantik umutlar taşıyarak , daha fazla bu şekil uzun zaman tüketmeye zamanları da yoktur, duracak halde de değiller.
Çünkü, geleceği var zaannedilen, umutla beklenen "Mehdi" gelmeyecek, gökten İsa, Mesih hayali de teşrif etmeyecektir. Her Mü'min, başının çaresine bakmalı, neyin hayır, neyin şer olduğunu apaçık bir bilmelidir.
Maalesef, kendi ülkemizde, milletçe bir 15 Temmuz gailesi yaşamış olduk!.. Bir İfrit'in peşine takılmış nice nice gençlerimiz mahvı perişan oldular. Sormadan edemiyorum: Ne oldu, bu kitlelere umut dağıtan sahte Mehdi (!), nerede kaldi lideri acaba? Selam ve dua ile...
Şeerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın