İNSAN DOSTU OLMADAN ALLAH DOSTU OLUNMAZ!..
" Onlar ki bollukta da darlıkta da infak ederler; öfkelerini kontrol altında tutarlar insanların hatalarını bağışlarlar; zira Allah iyilik edenleri sever." ( Âl-i imran sûresi, âyet 134)
Ayetten anladığımııza göre, darlıkta vermeyenler varlıkta hiç veremezler. Elinize fazla servet geçince onu faizle çoğaltmayı değil, zekât ve infakla çoğaltmayı düşün! " Artış" anlamına gelen riba servetin miktarını artırır fakat ruhunu öldürür.
Diri servet sahibini sırtında taşırken, ölü serveti sahibi sırtında taşır. Yine " artma" anlamına gelen zekât görünürde malın miktarını azaltırken, hakikatte bereketini artırır.
Allah Rasulü'nün Medine'de kalarak savunma savaşı yapma arzusuna rağmen meydan savaşında ısrar edenler, savaşın en zorlu anında savaş meydanını terk etmişlerdi.
Rasulullah bunlara kızmadı, darılmadı ve ayıplamadı. Yukarıda çikredilen âyet Rasulullah (sav)'in bu destani olgunluğunu ebedileştirmek ve kendisinden sonrakilere örnek göstermek için inmiştir.
Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz, yaşamış olduğumuz günler bizlerinde böylesi bir ayeti kerimeyi referans alarak insan dostu olmayı, insanların ihtiyaçlarını, sıkıntılarını telafi ederek Allah dostu olmayı bildirmektedir.
Fakat ne acı ki, seksen beş milyon vatan evlatlarının bir ve beraber olması gerekirken, küçük hesaplar, politik kaygılar, ayrılıklar sebebiyle birbirlerine ters düştüğü, birbirlerine yan gözle baktıkları görülmektedir.
Milletçe bir zelzele afeti yaşıyoruz, evlerimiz yıkıldı, dün zengin iken, bu gün fakrü zaruret içersinde bulunan, yaşayanlar insanlar görmekteyiz. Zekat yardımı yapılırken, sadaka kültürü işletilirken, infak emri yerine getilirken, muhtaç insanların partisine, pırtısına bakılmazken, maalesef, bir kısım yerel yöneticilerin öfkelendikleri, gazaba geldikleri, yapmış oldukları yardımları, hayırları hiç ettikleri bilinmektedir.
Bir Batı ülkesinde ikamet ettiğimiz için. bu tür şeyleri düşünüyorum. Batı ülkelerinde böyle bir ayırım. politik ayrışma, " bendendir", " bizdendir", " Sizdendir", ayrımı kat'iyyen göre çarpmamaktadır.
Herkes, her insan, devletten alacağı neyse onu almakta, mağduriyet, ayırımı, politik bir sıkıntı bulunmamaktadır. Ama, ne acı ki, nüfusunun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede ayırım yapılmakta, " bizdendir", " sizdendir" çirkinliği bizzat yaşanmaktadır.
Malumdur ki, deprem felaketinde battaniye, giyecek, yiyecek türü şeyler dağıtılmıştı. İşin garibine bakınız ki, bir kısım görgüsüz, ahlaksız insanlar, utanmadan yapmış olduğu yardımın yeniden iadesini istemişlerdir.
Biliindiği üzere, 1940 'lardan bu yana miletin başına bir ucube gibi çökmüş biçareler, insanların dinine, imanına, inancına takoz olmuşlar, olmaya da halen devam edilmektedir.
İşleri, güçleri inanca saldırmak, camiden intikam almaktır. Oysa, bu millet bir bütün, bütün kalmalıdır. Bu milletin nazik, saygılı, önemli reflekslerine dokunursanız, Allah korusun!, Yeni yeni Maraş olayları, Çorum vak'aları kaçınılmaz olacaktır. O zaman kim zarar edecektir?
Tabii ki, bu aziz millet evlatları hüsrana uğrayacak, cami ve evine düşman olacak, hesaplaşma, kin gütme, mezhepçilik kapıları aralanmış olacaktır. Bundan kim zarar görecektir?.. Tabii ki, milletimiz, yürüyen teker yürümez olacak, yatırımlar duracak, semtler ayrılacak, mahalleler birbirlerine husumet besleyecektir
Zikredilen bu iğrenç şeylere fırsat vermemek için. millet nüfusunun yüzde yüzünün dost olmasına çalışılması en büyük şiarımız, gayretimiz olmalıdır.
Netice olarak;
Şu ayeti kerimeyi referans alarak, milletçe yürümeli, birbirimizin açığını, fırsatını aramamalıyız. " İşte bunların ödülü, Rablerinden mağfiret ve orada yerleşip kalacakları zemininden ırmaklar çağlayan cennet olacaktır: çalışıp çabalayanlar için ne muhteşem bir ödüldür bu." ( Âl-i imran sûresi, âyet 136)
Bu aziz ayette zikredildiği gibi, vatanımızı cennet misali yapmalıyız. Yollar billur gibi olsun, havaalanları göklerle yarış içersinde bulunsun.
Fabrikalar harıl harıl çalışmalı, denizlerde bereket fışkırmalıdır. Sınırlarımızda, kan, göz yaşı olmamalıdır. Askerimiz, vatanin birliği için nöbet tutmalı, paşamız politik çekişmelerden uzak görevini ifa etmeli, din adamlarımız tüm insanlarımızı kucaklamalı, kürsüler, mihrablar, minberler hakkın sesini bildirmelidir..
Mes'elemiz Kur'an, Kur'anî emirler olmalıdır. Artık hikaye, hayali düşünceler, abartılar Kur'an'ın yerini almamalıdır. Çünkü, hikaye ile, hurafi şeylerle kaybedecek zamanımız bulunmamaktadır.
Rabbimiz!,, Bu aziz millet evlatlarına birlik, sağ duyu, tesanüd, Allah rızası için yardımlaşma lütfetsin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın