Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İnsan Cenneti Gördümü Var Gücüyle Koşmalı!

 " ( En sonunda) ona " SEN CENNETLİKSİN!" denildi. Dedi ki: " Ah keşke kavmim bir bilseydi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ilahi ikrama mazhar olan kimseler arasına kattığını!" ( Yâsîn sûresi, âyet 26-27 ) 

      Zikredilen bu ayeti kerimeler, Antakya'da Habib Neccar'ı ve Hz. İsa (as)'ın iki Havariyyununu anlatmaktadır. Hafızlığımı, o mekanda yapmış olduğum için, gerek Habib Neccar Hz. lerini,  gerekse iki Havariyyun Hz.lerini sık sık ziyaret eder, ruhlarına Fatiha gönderirdim.

     Zaman zaman ihtiyar müezzinlerden müsaade alarak, Minareye çıkar, öğle, ikindi ve akşam ezanlarını okur, sallamış olduğum Türk bayrağı ile coşar coşar akıp giderdim. Çünkü;

      Habibi Neccar camii, Antakya'nın en selatin camii olduğu için, Müezzinler, gündüzleri minareye çıkmak,  yatsı ve sabah namazlarında da minarenin tepesindeki ışıkları yakarak, diğer camilere " Ezan okuyun" komutu vermektedir. 

       Merhum Fuat Şenses, her hafta cuma günü, namazdan önce Kehf suresini, o muhteşem kıraati ile okuyarak, cemaatı heyecanlandırır, cemaatın, vaaz dinlemesine fırsat vermezdi. Maalesef, gerek İnternette, gerekse youtube  gibi alanlarda hoca efendiyi bir yerde görmüş, " Vadduha" okuyuşunu severek dinlemişimdir.. mekanı cennet olsun. 

     "  ( Elçiler) dediiler ki: " Uğurunuz/ uğursuzluğunuz size bağlıdır. Ne yani, size öğüt verildi diye mi ( böyle oldu). Hayır, asıl siz haddi aşmış bir toplumsunuz." ( Yâsîn sûresi, âyet 19)

     Ve şehrin " uzağından" veya " ileri gelnlerinden" koşarak gelen adam, " ey kavmim!" der, " Elçilere uyun!" (20)  Şehrin en uzağından gelen adamlar, yürüyerek değil koşarak gelirler. 

     Çünkü cennete yürüyerek gidilmez. İNSAN CENNETİ GÖRDÜ MÜ VAR GÜCÜYLE KOŞMALI. CENNETİ GÖRÜP DE YÜRÜMEK OLUR MU? İnsan cennetin kokusunu alır da yürüye bilir mi? Ya duranlara , ya oturanlara, ya yatanlara ne demeli? Onların bir izahı olabilir mi?

      Şehrin uzağından koşarak gelen yiğit yüreğini, aklını ve ağzını hakikatin mekânı haline getirdiği için, son durağı da hakikatin mekânı olur, yani cennet: 

     " ( En sonunuda) ona " Sen cennetliksin!" denildi. Dedi ki: " Ah keşke kavmim bir bilseydi,

     Rabbimin beni bağışladığını ve beni ilahi ikrama mazhar olan kimseler arasına kattığını!" ( 26-27) ( Kur'an surelerinin kimliği, M. İslamoğlu, sayfa 293) 

      Antakya halkının şehit etmiş olduğu havari Yuhannes Hazretleri; kendi İlçem Afşin'a da davete gelmiş, Efsus gençlerini irşad ederek, kral Dekyanus'a karşı, iman uğruna, tevhid namına isyan etmelerini, şehri terkedip mağaraya hicret etmelerini sağlamıştır.. Gerek Yuhannes  ve arkadaşı, gerek Habib-i Neccar ve gerekse Afşin'a manevi haz ve renk veren Ashab-ı Kehf gençlerinin mekan ve makamları cennet olsun. Bizleri, onlara komşu eylesin!.. 

      Ne hazindir ki, o zaman ki, Antakya halkı, böylesi müthiş iman insanlarının kıymetlerini bilememiş, takdir edemeyip onları şehit etmişlerdir. Onunu içindir ki, Yâsin sûresi'nin ikinci sayfası olan ve " Vadrib" diye başlayan sayfa bu üç kahramanı anlatmaktadır. 

      Habib-i Neccar hazretlerinin  mübarek vücudunun bir kısmının şehrin hemen yanındaki dağda olduğu, bir kısmının da bu günkü Habib-i Neccar caminin hemen alt kısmında medfun bulunduğu bilinmektedir. Havarilerin makbereleri de zaten minarenin hemen yanı başındadır. 

     Sonuç yerine;;

      Tabii ki, " insan cenneti gördümü, kokusunu aldımı hemen koşmalıdır"  muhteşem sözüne aynen iştirak ediyor, Müslümanların da, daha dünyada yaşar iken, Allah rızası için, cennet hatırı için bir kısım zorluklara katlanmalarını, korkmamalarını, ürkmemelerini, İslam davası uğruna serden ve yârdan lüzumunda geçmelerini salık veriyorum. 

      Elbette ki, marangoz Habib-i Neccar hazretleri bunu yaparda, davete, tebliğe koşarda, 21 nci çağın insanları niçin koşmasınlar? Neden hak rızası uğruna gerektiği zaman tenden, bedenden vaz geçmesinler? Çünkü:

     " Her şeyin tasarrufunu ( kudret) elinde bulunduran ( Allah), her tür kişileştirmeden uzak ve yücedir, nihayet hepiniz O'na döndürüleceksiniz." ( Yâsîn sûresi, âyet 83) 

       " Kalben diri olanlar." ( 70), mes'eleyi anlamışlar, ölü kalp sahiplerini de diriltmeye, ataletten kurtarmaya çalışacaklardır. Çünkü, Müslümanların, ataletleri, miskinlikleri, umursamazlıkları bizlere çok çok pahalıya mal olmuş, küfrün, küffarın koşar adımlarla mesafe aldığını bizlere göstermiştir. 

      " Aman 21 nci çağda da tebliğ görevi oluurmu?" denilmesin. Davet, tebliğ görevi insanlık var olduğu, dünya varlığını koruduğu sürece olacak, Tevhidin, iman ve İslam davasının hayata hakim olması için sayü gayret gösterilecek ve gösterilmelidir.. 

      Rabbimiz!.. Ümmeti ve millet fertlerini bu gaye uğruna uyanık ve diri eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın