Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İNKARIN SEBEPLERİ !..  

   " ' Allah onlara şöyle diyecek); " Tam aksine sana âyetlerim gelmişti de , sen onları yalanlamış, küstahça büyüklenmiş ve hakkı inkâr edenlerden olmuştun." ( Zümer sûresi, âyet 59 ) 
     " Musa dedi ki: " Bene kibre kapılıp Hesap Günü'ne inanmayan herkesten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz ( olana) sığınırım." ( Mü'min sûresi, âyet 27 ) 
      İnkarın ve küfrün sebeplerinden birisi,  Kur'anî ifade ile  aşırı kibir, büüyüklenmek, insanlara tepeden bakmak veya haksız, yersiz, hukuksuz hal ve davranışlarda bulunmaktır. 
       Toplum bünyesinde, nice nice kendini beğenmiş, kendisini dev aynasında görmekte olan öylesi hödükler bulunmaktadır ki, sanki, dünyayı kendileri yaratmışçasına, insanlara tepeden bakarlar, kafalarını kaldırıp, sair kişi ve kimseleri müstehzi bir eda ile süzerler. 
     " Unutmayın ki, Karun da Musa kavmine mensup biriydi; fakat onların omuzlarında yükselerek haddi aştı; zira Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını taşımak bile, güçlü kuvvetli bir müfrezeye zor gelirdi. Bir gün kavmi ona dedi ki: " Şımarma! Çünkü Allah şımaranları asla sevmez." ( Kasas sûresi, âyet 76 ) 
     " Gel sen Allah'ın sana verdiklerini doğru yolda harcayarak âhiret yurdunun ( mutluluğunu) ara, üstelik dünyadan da  da nasibin unutma! Allah'ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de ( başkalarına) iyilik yap ve sakın yeryüzünde haddi aşarak bozgunculuk edeyim deme: çünkü Allah bozguncuları asla sevmez!" ( Kasas sûresi, âyet 77) 
     İnkarın bir diğer sebebi ise hasettir: 
     Haset, çekememezlik;  dün bu gündür toplumları içten içe çürüten bir hastalıktır. Düşmüş olduğu yeri yakıp kül etmektedir. Çünkü, Yahudi ve Hristiyanlar, beklemiş oldukları son peygamber kendi içlerinden, yani Yahudi ve Hristiyanlardan değil, Arap kavminden çıkmış olmasını içlerine sindiremeyip, hazmedemeyip inkar ettiler.
     Halbuki, Hz. Muhammed (sav)'i, kendi öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyorlardı. Çünkü Rasulullah  (sav) tanınmayan, bilinmeyen, hakkında şüphe duyulacak bir kişi değildi. Onun içindir ki, haset denilen hastalık, düşmanlık doğurur, bütün inkarların başında da haset belası, hastalığı baş gösterir. Şu ayeti kerimeler dikkat çekmek istiyorum: 
     " Kitap ehlinden bir çoğu, hakikat kendileri için de apaçık ortaya çıktığı halde, sırf hasetlerinden dolayı siz inandıktan sonra, sizi geriye döndürüp inkar etmenizi isterler. Allah'ın onlar hakkındaki hükmü gelinceye kadar onları hoşgörün, kusurlarına bakmayın. Unutmayın ki Allah her şeye kadirdir." ( Bakara sûresi, âyet 109) 
      Dolayısıyla, haset denilen illet, çirkin kelime, özünde Allah'ın yaptığına itirazdır. Haset, haset edilen için dua haset eden için bedduadır. Maalesef,
        Bu gün içinde, haset, ortamı kasıp kavurmaktadır. Materyalist kafalı zavallılar, biçareler, dünyanın yaratılışı, ayın hareketi, güneşin, yıldızların tüm kainatın var oluşu hakkında şüphe içerisinde kalmışlar, Allah sözünü duydukları zaman, hasetlerinden içleri dışlarına çıkmaktadır. 
     " Kendilerine vahiy tevdi edilenler, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onların çoğu, bildikleri halde ısrarla gerçeği gizlerler." ( Bakara sûresi, âyet 146) 
       Haset, düşmanlığı doğurduğuna göre, Yahudilerin ve Hristiyanların İslam'a düşmanlıkları gözler önünde değil midir? Örneğin, bazı Batı ülke insanları, yöneticileri bu sebeple, İslam'a tahammül edememekte, hasetlenip bir yudum suda ellerinden gelse boğmaya çalışmaktadırlar. Çünkü,
     Refah içerisinde yaşadıkları için, zengin, konfor dolu bir hayat yaşamaya devam ettikleri için haset ve tuğyan, yani çılgınlık ve azgınlık sebebiyle Allah'a, Rasulü'ne, Kur'an'a, İslam medeniyetine ve tüm Müslümanlara karşı burun kıvırıp , meydan okuyarak küfürlerini açığa vuruyorlar. 
      Maalesef, insanın, milletlerin ve ülkelerin kendi kendilerini yeterli görmesi ve kendileri dışında Rabbanî bir güce ihtiyacı olmadığını zannetmesi yeni değildir. Bilhassa çağımızda, tekniğin, teknolojinin baaş döndürdüğü dünyamızda, insanlar, bu tür ürettikleri ürünlerin kulu ve kölesi olarak tapınmaya başlamışlardır. 
     Netice olarak;
      Demek ki, Allah'ı inkar etmenin, peygamberi kabul etmemenin bazı sebepleri bulunmaktadır. Bunları, her Kur'an ehlinin bilmesi, ona göre tavır alması gerekmektedir. 
      İnkarın sebeplerini bilmeden meydana yürümek, küfür ehli ile cihad yapmak zor olacaktır. Hani Kur'aen'da meşhur Kafirûn sûresi bulunmaktadır. Her mücahid, küfrün üzerine üzerine yürür iken, bu sureyi örnek alacak ve diyecektir ki: 
      " Ey Kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza ibâdet etmem. Sizin dininiz size, benim dinim bana"! ( Kâfirûn sûresi) diyerek, küfre, cehalete, hasete, sapıklığa karşı  dik durarak, eğilmeyerek, bükülmeyerek tavrımızı göstermek zorundayız. 
      Aksi halde, küfrün, cehaletin, hasetçinin, inkarcının karşısında el ayak öfeler isek, her zaman bizim sırtımıza binecekler, bizim envai çeşit nimetlerimizden yararlanıp, bizleri tutsak olarak kullanacaklardır. 
     " Size de, Allah'ı bırakıp taptığınız bütün bu nesnelere de yuh olsun! Siz hiç mi akıllanmayacaksınız?!" ( Enbiya sûresi, âyet 67 ) Yüce Rabbimiz!.. Tüm Müslümanlara, güç, kuvvet ve imanda sebat nasibi müyesser eylesin!..Selam ve dua ile...
     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın