Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İHSAN

İHSAN; SİZE YAPILAN BİR İYİLİĞİ DAHA FAZLASIYLA, KÖTÜLÜĞÜ İSE EKSİLTEREK KARŞILIK VERMEKTİR!.. 


     " Dokunulmazlık ayında saldırana cevap, yine dokunulmazlık ayında verilir. Zira dokunulmazlıkta denklik esastır. Her kim de size saldırırsa, onun yaptığının aynısıyla siz de karşılık verin ve fakat Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; Allah'ın, sorumluluk bilincini kuşananların yanında olduğunu aklınızdan çıkarmayın." ( Bakara sûresi, âayet 194) 

      Ayete kısa bir yorum yapacak olursak:

     " Müşrikler mü'minlere bu aylarda saldırı düzenliyor, lâkin mü'minler tarafından misilleme yapıldığında hemen onları " haram aylara hürmetsizlikle" suçluyorlardı. 

     İşte " dokunulmazlıkta denklik esastır" ilkesi bu gerçeği ifade eder.  Zaten hicretin 9. yılında inen Tevbe sûresinin ilk âyetleriyle İbrahimi geleneğin izlerini taşıyan " dokunulmazlık ayları" uygulamasının yerini, istisnai durumlar hariç insan canının daimi dokunulmazlığı alacaktır."  ( Kur'an Meali) 

     " Hepinizin dönüşü O'nadır; ( bu) Allah'ın gerçekleşmesi kaçınılmaz vaadidir. Çünkü O, insanı yaratmaya başladıktan sonra onun yaratılışını sürdürüyor ki, iman edip de ıslah edici iyi şeyler yapanları  bak ettiklerinden fazlasıyla ödüllendirsin. İnkârda direnişleri nedeniyle, yudum yudum içecekleri kavurucu bir pişmanlık ve can yakıcı bir azap onları bekleyecek." ( Yûnus sûresi, âyet 4) 

      Zikredilen bu ayeti kerimeye bir yorum getirelim: 

     " Lafzen: " Kavurucu bir içecek" . Bu mecaza ifade, öncelikle yürek yakıcı ve vicdanı kavurucu bir pişmanlığa delalet etse gerektir. Râzî bu sûrenin 7. ayetindeki " ateşi" ( en-nâr) tefsir ederken, ateşin ve yanmanın farklı türlerinden söz eder. 

     Bunlardan birini de " psikolojik ve aklî ateş" diye adlandırır ve bunun hissedilen ateşten daha fazla yaktığını ifade eder." ( Kur'an  Meali) 

      " Şu da bir gerçek ki; bizim huzurumuza çıkmaya yüzü olmayanlar ve dünya hayatıyla yetinip onunla kendilerini tatmin edenler, üstelik ( bir de) hakikate yapılmış ( söz konusu) atıfları fark edemeyenler var." ( Yûnus sûresi, âyet 7) 

     " Dolayısıyla: İki dünyalılar Allah'ın rızasıyla tatmin olurken, tek dünyalılar ilâhî rıza yerine koyarak tanrılaştırdıkları dünyalıklarla tatmin olurlar. Birine değer biçmek isteyen neyle tatmin olduğuna  baksın. 

     Dünyalıkla meşgul olmak kişiyi dünyalığa sahip kılar, dünyalıkla tatmin olmak kişiyi dünyalığa ait kılar. Bu sonuncusu felaketin ta kendisidir. Zira servet harika bir köle, berbat bir efendidir." 

     Hakikaten, üzerinde yaşamış olduğumuz dünyada, ne kadar varlıklı, ne kadar zengin olursak olalım, şayet " ihsan" sahibi değilsek, mutlu, müreffeh ve huzurlu bir hayat yaşamıyoruz demektir.  Şu ayeti kerimeyi güzelce düşünerek ders çıkarmasını bilelim:

     " Ve ( bu) yasak ( kapsamındaki) aylar çıktığında, artık müşrikleri tuttuğunuz yerde öldürün; yakalayın, çepeçevre kuşatın , onları her gözetim noktasına kurulup gözetleyin! Fakat eğer onlar tevbe eder, namazı istikametle eda eder, namazı istikametle eda eder ve arınıp yücelmek için ödenmesi gereken  bedeli ödemeyi kabul ederlerse , işte o zaman bırakın yakalarını! Unutmayın ki Allah tarifsiz bir bağışlayıcı , eşsiz bir merhamet kaynağıdır." Tevbe sûuresi, âyet 5) 

     Konumuz gereğince anlatmaya, izah etmeye çalıştığımız mes'ele, " ihsan" mes'elesidir. İhsan sahibi olmaktır. Malıyla, hoş görüsüyle, centilmenliği ile, ali cenaplığı ile ihsan sahibi olmak her müslümanın  esas ilkesi ve yaşam tarzı olmalıdır. Şu ayeti kerimeyi irdeleyelim: 

     " Şu halde mü'minlerden iki gurup çarpısırsa, aralarını bulun; fakat bir taraf diğerinin hakkına saldırırsa , siz de o haksız taraf ile Allah'ın emrine dönünceye kadar çarpışın; ama eğer ( saldırganlıktan) vaz geçerse, tarafların arasını adâletle ayırın ve ( bunun için gerekirse) kendi hakkınızdan feragat edin: çünkü Allah ( barış için) hakkından feragat edecek kadar fedakârlık edenleri sever." ( Hucurât sûresi, âyet 9 )

     " Zikredilen bu ayeti kerime mealinden " Kıst"ı şöyle anlamak gerekir: Kıst: Binası tek olup birbirine zıt iki anlama gelen kelimelerdendir. Kıst, " hakkı tahsil etmek" kast " haktan yüz çevirmek"tir. ( el-udûl anil hak) Kıstın anlam alanına kendi hakkından yüz çevirmek, yani " hakkından feragat etmek" de dahildir. 

     Burada tam da bu mânaya gelir. Aynı kelime Allah için kullanıldığında hak ettiğinden fazlasını vermek veya kulu üzerindeki hakkından feragat etmek manasına gelir." 

     Netice olarak;

     Her Müslümanın yukarıda zikredilen ayeti kerimeleri anlaması, bilmesi , emirleri mucibince yaşaması üzerine düşen en büyük bir sorumluluktur. 

      Zaten, mes'eleyi bu şekil idrak ederek anlamaz isek, nerede kalır .bizimle atalarcı, gelenekçi zihniyetle aramızdaki mes'ele ve mesafe..

       Onun içindir ki, aziz Kur'an'ın ve sahih hadislerin üzerinde sım sıkı durmuş olduğu " ihsan" meselesine önem vermeli, İhsanın, öncelikle anne-babaya, yakın akrabalara, uzak akrabalara, konuya, komşuya, tanıdığımıza, tanımadığımıza yardım etmekten geçtiğini bihakkın bilmeli, ona göre yardım konusunu esirgememeliyiz. 

     Rabbimiz!.. Cümle müminlere ihsanını esirgemesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın