HERKES HATA YAPAR !..
KUL KUSURSUZ DEĞİLDİR, HERKES HATA YAPAR !..
" Sen davacıların kıssasından haberdar oldun mu? Hani onlar mabedin inziva hücresinin ( duvarına) tırmanmışlardı,
Yanına aniden geldiklerini görünce Davud onlardan dolayı telaşa kapıldı. Onlar " korkma!" dediler, " Biz ( sadece) iki davalıyız; birimiz diğerinin hakkına tecavüz etti. Şimdi sen aramızda hakkaniyetle karar ver ve doğrudan ayrılma; bize doğru yolu göster!
İşte bu benim kardeşim; onun doksan dokuz koyunu var, benimse yalnızca bir tek koyunum; buna rağmen o, " Onu da bana ver" dedi ve dediğini zorla yaptırdı.
( Davud) dedi ki: " Doğrusu bu kişi, senin koyununu alıp kendininkine katmakla sana zulmetmiş. Zaten toplumsal hayatı paylaşan insanlar ( genellikle) birbirlerinin hakkına tecavüz ederler, iman edip dürüst erdemli davrananlar hariç, ama böyleleri ne kadar da az. Derken Davud, bizim kendisini sınadığımızı fark etti; Rabbinden af diledi ve baş eğip iki büklüm halde tevbe ederek O'na yöneldi.
Ve Biz de bu ( hatasını) bağışladık; elbet onu, Bizim katımıza yakınlık ve güzel bir son beklemektedir.
( Ve nida ettik). " Ey Davud! Elbet sana yeryüzünde iktidarı biz verdik; O halde insanlar arasında adaletle hükmet, ( kimsenin) heva ve arzusuna kapılma ki, sonra seni Allah yolundan saptırırlar. Şu kesin ki Allah yolundan sapan kimseler, Hesap Günü'nü unutmalarından dolayı şiddetli bir cezaya çarptırılırlar." ( Sâd sûresi, âyetler 21-26)
Ayetlerin yorumu şöyledir:
" Zemahşerî, bu kıssadaki diyalogların tamamen " temsili" olduğunu, temsili anlatımın etkiili bir tarz olduğunu, kıssanın ahlâkî öğüdü üstü örtülü bir biçimde aktardığını dile getirir.
Bu dava münasebetiyle , ya da " Uriah'ın dul karısıyla. Bu dâvâ ile sınanması, dâvâcııyı dinleyip daha dâvâlıyı dinlemeden birincisinin lehine karar vermesidir. Bu sanığın savunması alınmadığı için âdil bir yargılama değildir ve Hz. Davud adâletin tam tecelli etmesini engelleyen bu acele kararından dolayı Allah'a tevbe etmiş olmalıdır.
26. âyetteki " İnsanlar arasında adâletle hükmet" emri, bu sonucu doğrulamaktadır. Bu kıssa ile sûrenin sonunda anlatılan İblis kıssası arasında bir karşıtlık ilişkisi vardır. Hatada ısrar etmeyenle hatada ısrar eden arasındaki fark Davud ve İblis kıssalarıyla verilmektedir. " ( Kur'an Meali, sayfa 902)
Davud (as) bir peygamberdir. Belki, insan olması hasebiyle bir " zelle"si olmuş olabilir. Ama, öyle anlaşılıyor ki, mes'eleye İsrailiyyat açısından nazar edildiği zaman görülecektir ki, bu ve benzeri peygamberlere atfen ileri sürülen bühtan, iftira, karalama masalları diz boyunu geçmiş, onun içindir ki, her Müslümanın böylesi kıssaları değerlendirir iken Kur'an dışında yapılan çirkin yorumları bilmesi, ona göre bilgi sahibi olması lazımdır.
" Kıssada geçen iki davalı, aslında Hz. Davud'un tevbe etmesini gerektiren davranışının yanlışlığını hatırlatmak için gelen iki uyarı elçisidir. Bu kıssadan hisse alanların payına çok şey düşer.
Davud gibi âleme hükmetseniz bile, verilen öğütleri dinleyin ve hatadan dönün. Kul kusursuz değildir. Herkes hata yapar.Fakat meziyet hatasızlık değil, hatadan dönmektir.
İyi insanlar hata yapmayanlar değil, hatası sayılanlardır. Elindeki çoğu göremeyen, başkasının elindeki aza göz diker. İnsanın gözünü bir avuç toprak doyurur." ( Kur'an kıssaları, sayfa 304, M. İslamoğlu)
Demek ki, hata yapmamak, hatasız olmak insanlara mahsus bir özellik değildir. Madem ki, insanız, zaman zaman hata yaparız, yalan söyleriz, başka türlü aldatma ile günah işlemiş oluruz. Ama, mühim olan hataları devam ettirmek değil, adam gibi tevbe-istiğfar ederek, bir daha aynı yanlışı, aynı hatayı yapmamaktır.
Tarih kitaaplarında devamlı okumuşuzdur. Hz. İbrahim (as)'ın üç yerde yalan söylediği, Davud peygamberin hatası, Musa Resul'un, bir kişiye yardım etmek amacıyla Kıpti'yi öldürmesi, Hz. Adem'in cennetten kovulma hadisesi gibi ve benzeri ciddi mes'eleleler.
Sonuç yerine;
Tarih kitaplarına nazar ettiğimiz an görmüş, okumuş oluruz ki, Yunus (as)'ın hatası, Eyyub peygamberin hastalıktan, çekmiş olduğu kahırdan dolayı bıkkınlığı ve bezginliği dikkat çeken misallerdir.
İslam'ın bilgin hanım efendisi, fıkıhta, ictihad alanında erkeklere bile taş çıkartan Hz. Aişe (ra)'ın bir ifk ( iftira) hadisesi ile karşı karşıya gelmesi, nihayetinde hakkında ayetin nüzulu ile, öne sürülen suçtan berat etmesi hafızalardan silinmemelidir. Dolayısyal,
Aziz Kur'an'ın amacı, gayesi, ilahii mesajları, Müslümanları, şeytanilikten, iblisleşmeden kurtarmaktır. Bizlerde, bu ilahi mesajlar doğrultusunda yaşar isek, hayatımız, evimiz, ırzımız, iyalimiz, çocuklarımız bu doğrultuda idame-i hayat ederlerse, inşallah!.. Yüce Rabbimiz!.. bilmeden, bizden zuhur edecek hataları affedecek, bizleri huzuru ilahide muaheze etmeyecektir.
Çocuklar dedim de, Yusuf (as)'ın kardeşleri, doğru hareket etmiş olsalardı, Yusuf'u kuyuya atmayacaklar, onun köle olarak satılmasına, sarayda köle durumunda iken, Züleyha hanımın iftirasına maruz kalmayacak, neticede kardeşleri birer birer saray kapısına dikilmeyeceklerdi.
Rabbimiz!.. Ümmeti ve milletimizi her türlü bilinen, bilinmeyen hatalardan, seyyiatlardan, çirkinliklerden, muhafaza buyursun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın