Her Peygamber Ataları İle Mücadele Etmiştir
" Onlara, " Allah'ın indirdiğine ve Resul'e gelin" denildiği vakit, " Babalarımızı üzerinde bulduğumuz ( yol) bize yeter" derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?" ( Mâide sûresi, âyet 104 )
Atalarcılıkla mücadele, gelenekle uğraş hali yeni bir mes'ele, şimdilerde görünen, yaşanan bir vakıa değildir.
Habil ve Kabil mücadelesinden tutunda, Nuh (as)'ın, oğlu ile arasında geçen iman mücadelesi buna örnek gösterilebilir.
Azer'in karşısına dikilen abide insan Hz. İbrahim (as)'ın, bütün isteği, arzusu Tevhidi, Hanif düşüncesinin hakimi idi!..
Resulullah (sav)'in karşısına dikilen Ebu Cehiller'in, Ebu Lehep'lerin, As İbni Vail'lerin, Muğire'lerin ve benzeri putperest müşriklerin derdi, arzusu ve gayeside " atalar dinini" yaşatmak idi!...
Hamdü sena olsun ki, Kur'an'ın vahyi ile beraber, cahillerin uydurdukları bu hurafeleri yok olmuş, yerle bir etmiş, bunların tümünün Allah'a birer iftira olduğunu beyan etmiştir.
Onun içindir ki, İslâm; herşeyin bilgiye, akla, düşünmeye ve düşünceye dayanmasını ister. Körü körüne mukallitliği kınar. Aklı selime ters düşen şeyleri kabul etmez.
Çünkü böyle uyduruk inançlar, insan ruhunu sonunda puta tapmağa, ondan bundan, fanilerden istimdat beklemeye sürükler. İslam ise putperestliğin açık ve gizli şekilleriyle mücadele etmiştir ve edecektir. Dolayısıyla;
"Her peygamber, önce bu ' ataların dini' zihniyeti ile mücadele etmiştir. Putları kırarak, baltayı büyük putun boynuna asan Hz. İbrahim , çevresindekilerin, ' sen bizim atalarımızın dinini değiştirmek istiyorsun' şeklindeki suçlamasına muhatap olmuştur.
Aynı durum bizim peygamberimiz Hz. Muhammed için de söz konusudur. Hz. Peygamber'e yöneltilen suçlamalardan birisi de bu 'ataların dinini değiştirme' ile ilgilidir.
Sosyal hayatın tabii akışı içerisinde, zaman zaman, din, geleneklerle bütünleşebilmektedir. Böylece, dinin kendine özgü dinamizmi kaybolmakta, katı kurallar ön palan çıkmakta ve yine sağlıksız bir kurumlaşma başlamaktadır.
Din anlayışında şeklin ve şekilciliğin ağır basması ve buna bağlı olarak gelişen farklılaşmalar, bu tür kurumlaşmaların tipik tezahürleridir." ( 1. Kur'an Sempozyumu, H. Onat, sayfa 419 )
" Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz." ( Tekâsür sûresi, âyet 1-2)
" Hayır! Yakında bileceksiniz! Elbette yakında bileceksiniz!" ( Tekâsür sûresi, âyet 3-4-)
" Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, ( orada) mutlaka cehennem ateşini gördünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün ( dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz." ( Tekâsür sûresi, âyet 5, 6, 7, 8)
Netice olarak;
21 nci çağın Müslümanları olarak, dün olduğu gibi bu günde " atalar dini" ile, " geleneklerle", uyduruk ve hurafe inançlarla mücadele etmek zorundayız!..
Çünkü, İslam'ın varoluşsal alanı, putlarla, sapkın düşüncelerle, tevhide aykırı şirkle cihad etmektir. Aksi halde, şirkin, Allah'a ortak koşmanın önünü alamaz isek, geleceğimiz , İslam'ın ve Kur'an Müslümanlığının kaderi tehlikeye düşecektir.
Her köşe başında bir Mehdi, bir Mesih, bir Deccal fitnesi zuhur ederek, İsa'nın dirilişinden, gelmesinden, gökten inmesinden ve bu uydurmaları anlatmaktan geçilmeyecektir.
İsa'nın gökten inmesi, yeniden hayat bulması, yaşamı, dine hizmeti tamamen Hristiyanların kendi düşünceleri ve uyduruk fikirleridir.
Rabbimiz!.. Günümüz Kur'an Müslümanlarına bilinç, akıl, cihad ve tefekkür nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın