HAYRİ İŞLERDE, HAYRİ TESADÜFLER!..
Öyle zaman ve vakitler olmaktadır ki, insan, hiç beklemediği, ummadığı işlerle, eylemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Tabii ki, bu durum karşısında, sevinmemek, mutlu olmamak mümkün değildir. Veya müteessir olmak!..
Onun içindir ki, yaşamımda, böylesi sevindirici, mutlu edici hallerle karşılaşmam beni ziyadesiyle mesrur ve memnun etmiştir.
Daha yaşım otuzunda iken, hacda görev almam, Kâbe'nin karşısında mutluluğumu izah etmem, tarifde bulunmam mümkün değildir. Yaşım kırka dayanmadan, Başkanlığın bendenizi Batı'ya yollaması, Yurt dışında yaşaşan gurbetçilerle bir arada kalmam, sonrasında Batı topraklarına " Kader böyle imiş" diyerek kalmayı tercih etmem bir takdiri ilahi olsa gerektir.
Tıpkı bunun gibi, İlçem Afşin Müftülüğünde görev yapar iken, merhum Ahmet Komşul hoca ile, şimdiki Hacı Mevlid Gedikbaşı camiinin kıble tesbitine bulunmam, akabinde adı geçen hacı efendinin hemen caminin arkasında bulunan bir dönüm arsasını " şartlı bağış" olarak Kız Kur'an Kursu inşası için bağışlaması izah edilmeye değer bir mevzudur.
Merhum Ahmet Komşul hocanın ardından, söz konusu arsaya Kız Kur'an Kursu ihşaatını başlatmak için bir takım girişimlerde bulunduk. Ama, gelin görün ki, Belediye imar işleri Müdürü, arsanın bir kısmının yola gitmesi sebebiyle, Kur'an Kursu binasının yapılamayacağını söylemesi, morallerin bozulmasına sebep olmuş, başta arsayı bağışlayan hacı Mevlid'i bir hayli üzmüştür.
Lakin, Kur'an Kursu yapılamayacağı haberinden sonra mes'ele bitmemiş, adı geçen hacı efendi, her gün Afşin Müftülüğüne, arsanın yeniden kendisine verilmesi için girişimde bulunması dikkat çekicidir.
Hacı Mevlid, aşağı yukarı her gün Müftülüğe gelmeye başlamış oldu." İllada tapum, illada tapum" diyerek, neredeyse kahırlaşma, öfkeler zaptedilemez duruma gelinmiş oldu.
Hacı Mevlid'e; tapunun yeniden kendisine verilmesinin zor, müşkil olacağını anlatmama rağmen, Hacı efendi: " Ben, onu bunu bilmem, madem ki, Kur'an Kursu yapılamıyor, benim arsamın tapusunu yeniden bana vereceksiniz" diye diretmesi karşısında zorlandım ve Diyanet Vakfına telefonla bildirerek, ne yapmam gerektiğini danıştım.
Diyanet yetkilileri, resmî bir yazı ile tapunun yeniden devri için, yetki istenmesini bildirmesi üzerine, beni rahatlatmış, derhal, hemen işlem başlatarak resmi yazıyı Diyanet Vakfına göndermiş oldum.
Lakin, Hacı Mevlid Gedikbaşı efendi, Müftülüğe geliş gidişlerini haftaya indirmiş, her hafta bir kere Müftülüğe uğrayarak, devir yazısının gelip gelmediğini sorması ile devam edip gitmiştir.
Ve bir gün, gözlenen, beklenen yetki yazısı geldi ve bu duruma ziyadesiyle ben memnun oldum. Yetki yazısını cebime koyarak, akşam Müftülükten evime gitmiş oldum. Düşündüm ki, sabahleyin, yolumun üzerindeki Hacı efendiyi alayım, sonra Tapu dairesine giderek, Hacı efendinin tapusunu kendisine yeniden devredeyim.
Sabahleyin, evimden ayrıldım ve hacı efendinin evine doğru yönelmiş oldum. Hacı efendinin evine beş yüz metre daha kalmadan, minarelerden ölü salası verilmeye başlandı. Yolun bir kenarına çekildim, " acaba kimdir?" diye verilen salayı dinlemeye başladım.
Aman Allah'ım!.. O da ne?.. Tapu devrini yapacağım, Hacı efendinin ölüm salası!.. Oracığa çökü vermişim, dizlerimde takat yok, dermansız, kuvvetsiz bir halde, cebimde tapu devri mektubu olduğu halde, hacı efendinin cenazesine katıldım.
Hacı efendinin mirasçıları, sıradan insanlar değildir!.. Çiftlik sahipleri, bağ, bahçe, geniş arazi sahipleri!.. Maalesef, bir türlü karar veremedim. Tapu Devri yetki yazısını bir kaç gün üzerimde taşıdım, sonrasında tapu devrinden vaz geçtim.
Şu yıllarda öğrenmişim ki, Müftülük; söz konusu arsayı satmış, parasını yeni yapılmakta olan " Afşin Ashab-ı Kehf Külliyesi"ne sarfetmişler. Allah kabul eylesin!.. Hacı efendinin, helal malı, yine bir helal yere harcanmış oldu.
Sonuç yerine;
Aziz Peygamberimiz (sav); " Ameller, niyetlere göredir" buyurması, sanırım böylesi bir iyi niyetin, yine iyi bir yerde harcanmasına delalet etmektedir.
Çünkü, Tapu devrinde imkanımız olmadığı için, devir işlemini yapamadık. Bekledim ve bekledim. Sonra da, Başkanlıktan gelen yazı, Tapu devrini yapamadan böylece sonuçlanmış, Hacı efendi de, Hakkın rahmetine kavuşmuştur.. Mekan ve makamı cennet olsun.
Hacı efendi, bir kere, evini; mahallenin mescidi yapmasıyla, mezkür camiye yetişmiş hafızların tayini ile, mahalleye güzel güzel dini hizmetlerin yapılması, umarım ki, hacı efendinin ruhaniyetine faydalı olacaktır..
Demek ki, hayri hizmetlerde, sürekli hayır gözetmek, hayırla oturup, hayırla kalkmak lazımdır. Onun içindir ki, insanımız; hayri işlere, hayır yollarına müheyya insanlardır. Yeter ki, Hak duyurulsun, İslam yolu gösterilmiş olsun!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın