HAKKA YÜRÜYÜŞ
HAKKA YÜRÜYÜŞÜNÜN 23 NCÜ YILINDA MERHUM ALPASLAN TÜRKEŞ!..
Karlı bir Nisan gününde, milletçe onu Hakka uğurladık.. Gençliğin atası, sevdası, aşkı, sevgilisi, fikriyatının üstadı, Müslüman Türk milletinin onur ve gururu merhum Başbuğ Türkeş'i Rabbına yolcu ettik..
Makamı cennet, yoldaşları ehl-i cennet, makamı cenneti âlâ olsun!.. Tüm sevenlerinin, bağlılarının, ona koşmuşların başı sağ olsun!.. Rabbim!.. her sevenini Başbuğa komşu eylesin!.. Âmin!..
O büyük insanı ne zaman tanımış oldum?
Yıl 1973.. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde tahsil gören, Adana Kadirli İlçesinden ( şimdi Osmaniye) Salih Akça kardeşle tanışmam, görüşmem sonucunda, Türkeş'in inanmış yiğit erlerinden biri olan zikredilen vatansever yiğitle , Ülkücülük yoluna çıkmış oldum.
O gündür, bu gündür, Türkeş'e hayranlığım, sevgim, saygım, hürmetim azalmadan devam ederek gitmektedir. Görev süresince de, kısır particilikten ziyade, Ülkücülüğü bir dava, bir mefkûre olarak gördüm ve o minval üzere yaşamış oldum!..
Merhum Türkeş beyin, tüm eserlerini bir bir okudum ve müstefid oldum.. Yine 1973 yılında, zatıallerini Ankara Bahçelievler Genel Merkez binasında ziyaret ederek elini öpme imkanı buldum.
O tok sesiyle, bana öylesine öğüt, nasihat etmiş oldu ki, halen kulaklarımda çın çın ötmekte, her defasında, kendisini rahmetle , dua ile. Fatiha okuyarak anmaktayım..
Merhum Türkeş, büyük devlet adamı idi!.. Büyük düşünür, büyük hedefler gösterir idi!.. Zilleti, boyun büküklüğünü sevmez, sol fikirlere, komünist düşüncelere amansız hasım idi..
Gençliğin, milletimizin, zengin olmasını, ilimde, bilimde teknikte, teknolojide Batı ülkelerini fersah fersah aşmış olmasını arzu ederdi. Onun içindir ki,
Dava adamı olması hasebiyle, gençlik yıllarından itibaren, genç bir Üsteğmen olmasından sonra, Türk Milliyetçiliği idealine kendini adamış, 1944'lerde "Tabutluk "denilen izbelerde bile kahır çekmeyi, hayatı pahasına göze almış, H. Nihal Atsız, O. Yüksel Serden Geçti, Orhan Şaik Gökyay ve benzeri yirmi küsur arkadaşları ile milliyetçilik fikrini mahkeme kapılarında yargıçların yüzüne yüzüne haykırmıştır.
1960 yılının 27 Mayıs ayında, Ordunun idareye el koymasını müteakip, hükümetin " Kudretli Albayı" olarak, millet bünyesinde çöreklenmeye, filizlenmeye çalışan Sol fikirsizliğinin karşısına çıkmış, 14 tane arkadaşı ile, arslanlar gibi direnerek 13 Kasım'da her biri bir ülkeye olmak üzere sürgün yemişlerdir.
Mazlum Başbakan Menderes'in en çok idam edilmemesine direnen Başbuğ Türkeş, gurbette tüm çırpınmalarına rağmen, söz konusu idamı önleyememiş, hatta zaman zaman da bu konuda suçlanmıştır. Niçin ihtilale ortak oldun diye?..
Albay Talat Aydemir'in, 22 Şubat, 21 Mayış kalkışmasından, Harp okulu öğrencilerini aldatmasından rahatsızlık duymuş, bu sebeple de kısa sürelerde de olsa zindanları tekraren boylamıştır.
Ya 12 Eylül darbesine ne demeliyiz?
" Netekim" denilen Orgeneralin arkadaşı olmasına rağmen, ihtilalin ilk günlerinde köşe, bucak aranmış, sonra da yıllarca zindanlara atılmıştır. Binlerce, Ülkücü gençle birlikte, ömrünün en verimli, faydalı çağını mahpuslarda tüketmiştir.
Başbuğ Türkeş'in suçu ne idi ki, bu kadar zulme giriftar olmuştur?
Merhum Türkeş'in, suçu; milletini sevmek, devletine sadakat göstermek, bayrağını, milli örf ve ilkelerini çiğnetmemek olmuştur. Masonluğu, beynelmilelciliği, farmasonluğu, solculuğu, komünist enternasyonali kabul etmediği için onun yurdu, yuvası zindanlar olmuştur. Dolayısıyla;
Türkeş beyin, yerini, oturmuş olduğu koltuğu boş bırakmayanlar, ödünsüz, eğilmeyen, bükülmeyen, pes etmeyen civanmertler bulunmaktadır. Allah sayılarını çoğaltsın!.. Dr. Bahçeli bey, bu millet için, bu devlet için, Allah'ın bir lütfu, bahşetmiş olduğu hasbi bir liderdir.
Demek ki, merhum Türkeş'in ebediyyete göçmesiyle birlikte, bıraktığı yerden mes'eleye el koyan yiğitler çıkmış, hali hazırda bu aziz millete hizmet etmeyi bir şeref bilmektedirler.
Sonuç yerine;
Elbette ki, Türk tarihi kaharmansız değildir, kalmayacaktır. Şeyh Edebali'in vasiyeti gereğince, Ertuğrul gaziler, Osman Gaziler, Yıldırım Bayezid'ler, Fatihler, Yavuz'lar, A. Hamid ve Mustafa Kemal'ler bu milletin bağrından çıkarak, Türklüğün eğilmeyen dik başını dik tutmuşlar, Türkeş'ler, Bahçeli'ler bu milletin bağrından çıkmaya devam edecektir.
Dr. Bahçeli'yi; bir özelliğinden ve hasbiliğinden dolayı daha çok alkışlıyor, uzun ömürler temenni ediyorum. 15 Temmuz kalkışmasının hayalci, rüyacı canavarına eğilmediği için, " eyvallah" etmediği için kutluyor, ona hassaten saygılar sunuyorum.
Son sözler olarak, merhum Türkeş'i; vefatının, hakka yürüdüğünün 23' ncü yılında bir kere daha saygı ile, hürmetle anar, makamının cennet, arkadaşlarının Hz. Halid bin Velid, Hz. Hamza ve Hz. Ali gibi sahabe-i kiram olmasını niyaz eder, aziz milletimizi, sevgili gençliği top yekün bir duaya, Fatiha okumaya davet ediyorum..Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın