HAKİMİYET
" HAKİMİYET; KAYITSIZ VE ŞARTSIZ MİLLETİNDİR!"
" Artık doğru ile yanlış birbirinden seçilip, ayrılmıştır. Şu halde kim şeytanî güç ve odaklarını reddeder de Allah'a inanırsa, kesinlikle kopmaz bir kulpa yapışmış olur; zira Allah her şeyi sınırsız işitendir, her şeyi limitsiz bilendir." ( Bakara sûresi, âyet 256 )
Bu ayeti kerime de ifade edilen " dinde zorlamayı" kategorik olarak dışlar. Çünkü, seçimin, seçmenin olmadığı yerde hür iradeden, iradenin olmadığı yerde dinden söz etmek, yaşanır olduğundan bahsetmek abesle iştigaldir.
Ayeti kerime de geçen " Tâğût" şeytani düzenler, sistemler, güç odaklarıdır. Kelimenin kök anlamıyla ilgili İncil kitabında geçen "mammon" ile benzer bir anlama sahiptir. Şu ayeti kerimeyi de iyice düşünmeliyiz!
" Kendilerine vahiyden bir pay verilenleri görmüyor musun? Eşya ve olaylarda uğur ve uğursuzluk olduğuna ve tâğuta inanıyorlar ve kâfirlerin mü'minlerden daha doğru yolda olduğunu iddia ediyorlar." ( Nisâ sûresi, âyet 51)
Ayeti kerime içerisinde zikredilen " Cibt" kelimesi, gerçekte hiç bir güce sahip olmadığı halde kendisinde güç vehmedilen şeydir. En genel manasıyla sihir, illüzyon ve her türlü hurafi uğur ve uğursuzluk atfı cibt'dir.
Resulullah (sav)' de Cibt'i bir hadisinde şöyle tefsir etmiş ve açıklamıştır. " Kuşun isimleri sesleri ve geçtiği yerlerden uğur ve ya da uğursuzluk anlamları çıkarmaktır." Tiyera ( önünden ceylan veya tavşanın sağdan sola geçmesini uğursuzluk, soldan sağa geçmesini uğur saymaktır.)
Sahi, milletimiz " hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir" sözünden ne anlamakta, nasıl yorum getirmekte, bu söylemin derinliğine nüfuz etmekte midir?
Sanmıyorum. Sadece 23 günlerinde, çocukların şiir okuması, devlet erkanının da resepsiyonda bir araya gelerek kulis yapmasıdır.
Bu güzel söylemi, Allah'a kulluk ve Resulullah'a ümmet bilincinde düşünecek, tefekkür edecek olursak, sınıfta kalmış oluruz. Çünkü, Müslüman bireyler, Kur'anî açıdan her istediğini gündeme getirememekte, konuşamamakta ve mes'eleleri, sorunları dobra dobra tartışamamaktadır.
A. Müftüoğlu ağabeyin de sitemle dile getirdiği gibi, Allah'ın kulu olarak, Allah'ın emrettiği özgürlükleri, birey haklarını, yaşam tarzını gündeme taşıyamıyoruz. Çünkü;
" İçerisinde yaşadığımız ahlaki belirsizliklerin dünyasında, İslam'ın siyasal/hukuki mevcudiyeti otoritesi söz konusu edilemedği için, toplumlarımızda, emperyalizm karşıtlığı da soyut bir retorik haline gelmiştir.
Bu gün, özellikle Ortadoğu toplumlarında yaşanan siyasal bilinç-duruş kaybı sebebiyle, kimi diktatörlükler emperyalizmlerin himayesine mazhar olurlarken, kimi diktatörlükler de, emperyalizmlerin çıkarlarına boyun eğmedikleri için, emperyalist/militarist şiddete maruz kalıyor.
Militer emperyalizm, Mısır'da yaşandığı üzere, kendi elleriyle askeri diktatörlükler kurabiliyor. Zayıf-güçsüz-masum halkların haysiyetlerini ayaklar altına alan emperyalizmler, İslam toplumlarını yaşanılabilir yerler olmaktan çıkarmaya çalışıyor.
Emperyalizmler, iyi olan her şeyi acımasızca tahrip etmeye devam edebiliyor. İsrail'in bölgesel egemenliği ve çıkarları adına, Siyonist yapılar-güçler her zaman, her şartta Amerikan emperyalizmini savaşa ikna edebiliyor.
Ortadoğu'da nükleer silah tekelini elinde tutan, büyük kimyasal silah stoklarına sahip olan İsrail'in, militarist-Siyonist propağanda makinesinin ürettiği küresel yalanlar doğrultusunda Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen ve Somali'ye yönelik imha savaşları başlatılarak, bütün bu ülkeler enkaz yığınlarına dönüştürüldüler!" ( İktibas, 4.23.2019, A. Müftüoğlu)
Madem ki, hakimiyet, özgürlük millet ferdi olarak benim hakkım!.. O halde, İstanbul sokaklarında, " cenabette gezeriz", " sevişiriz" diye bangır bangır bağıran aşüfteler kadar benim söz hakkım, konuşma selahiyetim olmalıdır.
Madem ki, elimde Kur'an; bizlerde Kur'an'ın müntesipleri olarak, harama haram, helale helal diyebilmeliyiz!.. Faiz aleyhine dinin emirlerini, İslami hükümlere geçit vermeyen sistemlere karşı açık açık, korkusuzca konuşmalı ve dinin emirlerini yaşamalıyım.
Ama, " Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözü, Batı'nın, emperyallerin müsaade ettiği, göz yummuş olduğu ölçüde olursa, bunun neresine " Hür insan", " Özgür birey" diyebiliriz?
Sair İslam ülkelerinde, diktatörler ihtilal yaptıkça Batılı ülkelerinde hoşuna gitmekte, Müslümanların söz hakları ellerinden alındıkça keyifleri çatmakta, keyiflerinden dört köşe olmaktadırlar.
Libya, Mısır, Irak, Suriye, Suudi ve benzeri ülkelerde diktatörler, iş başına gelmektedir. Hem de kan dökerek, insanların canlarını ayak altı ederek, var mıdır emperyal ülkelerden bir " tıs" sesi, bir " olmaz" karşı çıkması? Hayır!.. Hayır!..
Sonuç olarak;
Ülkemizde bile, şu gün olmuş, mütedeyyin bir iktidar iş başında olmasına rağmen, hiç bir din adamı, Müftü, Vaiz ve kürsü insanı, batıla batıl, hakka hak diyememektedir!..
Sürekli etraftan dolaşılarak konuşulmakta, İslam hukukundan, kısastan, faizciliğin kötülüğünden bahsedememektedir!.. Çünkü, içerisinde yaşadığımız beşeri sistem, Batı tandanslı, ABD' ölçekli yapı, Kur'an'ın ve yüce Allah'ın insana vermiş olduğu hak ve özgürlüklerden söz edememektedir.
Söz ederse ne olur? Mevcut, dindar yönetime göre hiç bir şey olmaz. Ama, kula kulluğu meşru gören zihniyet iş başına geldiği zaman, konuşanları, böylesi mevzuları dile getirenleri mahvederler.
Örneğin, Libya Müslüman ülkesinde yine bir General hortlamış, kimdir, kim değildir iyice bilmiyorum. Sanki, General dışında bir alim, milleti Kur'an'la yönetecek kimse yok gibi böylesi apoletliler iş başına hakim olmaya çalışmaktadır.
Suriye ülkesinde Beşşar Esed, milyonları katletmiş, var mıdır bir Allah kulu yön ve yönetim çıksın da, " Yeter artık!" diyebilsin. Bir kere, bu dirence, " varım" demeye küffar ülkeleri müsaade etmezler de onun için.
Demek ki, " Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözü tam anlamıyla, gündeme hakim olmamakta, birey özgürlükleri şiirsel törenden öteye gidememektedir. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın