HAFIZLIK KURUMU!
HAFIZLIK KURUMU;ALLAH'IN KİTABININ KORUNMASI VE ANLAŞILMASI İÇİNDİR !..
" Sana mübarek bir kitap olan bu ( Kur'an'ı) Biz indirdik ki, herkes onun mesajları üzerinde iyice düşünsün de akıl izan sahipleri ders alsın diye." ( Sâd sûresi, âyet 29 )
Malumdur ki, ancak düşünenler, kafa yoranlar, bu uğurda çalışma yapanlar akıl ve izan sahipleridir. Ve yalnız, aziz Kur'an'dan düşünen, tefekkür edenler ve idrak sahipleri ders alır.
15 asırlık süreçte, Kur'an'la haşir-neşir olmuş, Kur'an'a dalarak kafa yormuş, uğraş vermiş, onu ezberlemiş, ölünceye kadarda Kur'an'ı, unutmamaya çalışmış, onun emirlerini kendi tatbik ettiği gibi, topluma da yansıtmış olan hafızları kutluyorum.
Hafızlar, hafızlık kurum olmasaydı, bu aziz millet evladları nereden Kur'an'ı öğrenecek, dinleyecek, emirlerini yaşamaya çalışacaktı?
Allah rızası için; bir kere olsun, hafızlık yapılan kurumlara uğrayınızı, hafızların nasıl çalıştıklarını görünüz ve bu aziz Kur'an'ı nasıl ezber yapmaya çalıştıklarını müşahade ediniz.
Göreceksiniz ki, hafızlık yapmak, Kur'an'ı unutmamak üzere ezberlemek çok zor mes'ele olduğiunu bizatihi anlayacaksınız. Ondan sonra da genelde, gariban, fakir aile çocuklarının ne derece Kur'an'a hizmet ettiklerini görmüş olacaksınızdır.
Çünkü, zengin, komprador adamın oğlu ve kızı, ülkemiz okullarında bile okumamaktadır. Ya ABD'ye gitmiş, veya Londra'da tahsil görmektedir. Şu alıntı yazımı bilgilerinize arzedeceğim:
" Kur'an'ı Kerim'deki tedebbür kavramı üzerinde çok durulması lazımdır. Buu mihver kavramı, omurga kavramı tedebbür'dür. Yani Kur'an okumanın ne olduğu sorusunun cevabını bizzat Kur'an'ı Kerim'in kendisi getirmiştir.
Bir çok meselede olduğu gibi bizim neler yapacağımızı çok iyi biliyor. Nedir Kur'an okumak? Çeşitli şekillerde soruyu cevaplamıştır kendisi. Kur'an okumak tedebbürdür. Ve soruyor Kur'an-ı Kerim: ' Kur'an'ı tedebbür etmiyorlar mı?'
' Tedebbür dilimizde bir metni, bir kavramı, bir eseri, bir muhtevayı anlamak için insanın beyin ve ruh imkânlarını seferber etmesi' demek. Biz maalesef Kur'an-ı tedebbür etmemeyi ibadet haline getirdik.
Bu gün Türkiye'de çocuğunu İslâm ahlâkı üzere yetişsin diye şu kadar külfete girip, çocuğunun hasretine dayanmak riskini göze alarak ' müslüman yurttur' diye yurda gönderen bir kaç ebeveyni ben bizzat biliyorum.
Elbette emsali çoktur. Bunlar bir zaman sonra gözü yaşlı geliyor, çocuğunu geri aldığını söylüyor. Niye? ' Efendim benim çocuğum yurda Kur'an meali götürmüş diye hakkında disiplin soruşturması açmışlar'.
Şimdi kendisine böyle bir muameleyi yaptığımız bu Kur'an denen Allah'ın ' mübarek kitap' diye tavsif ettiği ilahî kelâm'dan bizim rahmet beklememiz gerekir, , aksi bir davranış aklın ve insanlığın ilkelerine hakaret olur.
Bizim sık sık maruz kaldığımız, ithamlarla ilgilidir. Kur'an okumayı dindarlık haline getirenler vardır bu ülkede, yani Kur'an-ı anlamamayı.
Biz okumak deyince zaten bilinen mânâda anlama'yı kastederiz. Bakıyorsunuz başlıklar atılabiliyor. ' Biz Kur'an-ı hüküm çıkarmak için okumayız. Sevap kazanmak için okuruz'. Yani anlamak suçtur, anlamayacaksınız.
Zaten anlamazsanız hükümden hayatınıza bir şey geçirmeniz mümkün değil, onun için ' okumayın' diyor, ' anlamayın' diyor. Peki hükmünü ayaklarınızın altına aldığınız bir Kitap'dan nasıl sevap alacaksınız? Yani Allah'ı biz ne zannediyoruz? Bu sorunun cevabı lazım. Bunun cevabı yok.
Başka bir başlık. ' Efendim! Çocuklarımıza Kur'an mealini okutmayın. Bir moda çıkmış son zamanlarda, Kur'an okuyacak, herkes bundan dini anlayacak. Çocuklarınıza bunun mealini okutursanız, sapıtırlar'. Kur'an-ı okuyarak çocuklarımız sapıtıyorsa, neyle hidayet bulacaklar?
Bunlar ne inkâr adına yapılıyor, ne nifak adına yapılıyor, ne şu adına, ne bu adına. Bunlar din adına yapılıyor. Tabii bunlar din adına icra edildikçe, bu dinden bizim ilham almamız, bu dinden rahmet bulmamız , bu dinin mabudu olan Cenab-ı Hakk'ın bize lütuf nazarıyla bakması mümkün, ama bu şartlarda değil." ( 1. Kur'an Sempozyumu, Y. N. Öztürk, sayfa 398-399)
Netice olarak;
Hakikaten, hafızlık kurslarımızda acil bir reforma, değişime, yeniliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Binlerce, hafızlık kursunda emek çürüten, alın teri döken öğrencimiz. Arapçanın, Kur'an'ı anlamanın " A"sını bilmemektedir. Ne Arapça gramer, ne sarf ve nahiv, nede irap ve murabdan haberi yoktur.
Deniliyor ki: " Efendim! Hafız çocuklarımız gittikleri okullarda bunları öğrensinler". Hayır!.. Bu iddia yersiz, temelsiz. köksüz bir iddiadır. Bir çoçuk en güzel yıllarını hafızlıkta bitirir iken, çocukluk dinamizmi, etkinliği, kavrayışı bu yıllarda bitirilirse, ileri zamanlarda biraz daha gevşemiş, yorulmuş olacağından söz konusu eğitimde zorluk çekecektir.
Onun içindir ki, Kur'an-ı Anlama, tedebbür, Kur'an Alfabesi ile yazı yazma bu yaşlarda başlatılmalı, böylesi ehemmi-mühim eğitim ve öğretim terü taze zamanlarda yapılmalıdır.
Hattı Kur'an mevzuunda bahtı kara bir milletiz!.. Batı stili harfleri okuyup, öğrenmek ve yazmak için, millete yasak getirilmiş, şu anda Kur'an harflerini yazmakta elimiz, ayağımız dolaşmaktadır. Dünyanın hiç bir ülkesinde, bir milletinde görülmeyen, yaşanmayan bir çelişkidir bu. Dolayısıyla,
Başkanlığımız, Kur'an'ı öğrenme, hafızlık yapmada gayret gösterdiği gibi, Arapça eğitimde de, Arapça yazmada da gerekli hassasiyeti göstermelidir. Rabbim!.. bu temennimizi gerçekleştirsin, hayra tebdil eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın