HACI BEKTAŞI VELİ !.. -1-
Bu yazımla, bir gerçeği, hemde çarpıtılmış, istismar edilmiş bir hakikati dile getireceğim. Maalesef, asırlardan beri Hünkar Hacı Bektaşi Veli istismar edilmektedir.
Hemde nasıl bir istismar?.. Evladı Rasul soyundan gelen, Hacı bektaşı Veli, Horasan'lıdır. Horasan ise, günümüzde bu gün İran'ın kuzeydoğusuna, Hazar Denizi'nin güney doğusuna rastlayan bir mıntıkadır. Yani, Horasan; Özbekistan'ın, Türkmenistan'ın, Afganistan'ın bir bölümünü için alan bir coğrafyadır!..
Kimi okumuşlarımız, kimi yazarlarımız Hünkar'ı, Alevi, Şii,Bektaşi ve benzeri isimlerle tavsif ederken, mes'elenin özüne inmemekteler, hatta ona iftira mahiyetinde " namaz kılmazdı", " Oruç tutmazdı", " Hacca gitmemişti" ve benzeri çirkin yakıştırmalarda bulunan kimseler bulunmaktadır.
Seyyid soyuna mensup Hacı Bektaşi Veli; ne İrancı, ne Farsçı, ne Şii, ne Alevi, nede Türkçü'dür!.. Bu günkü Irak ülkesi üzerinden hacca gelmiş, Kerbela şehrinde Hz. Hüzeyin ve ahfadının mezarlarını ziyaret ederek, Medine ve Mekke'ye hac için teşrif etmiştir.
Haccını yaptıktan sonra, Rasulullah (sav)'in, kabirlerini ziyareti müteakip, Kudüs'e gelmiş, oradan Şam ve Halep'e gelerek Halep'te kırk gün " Erbain" çıkarmıştır.
Halep'ten sonra Anadolu topraklarına ayak basmış, Anadolu'da Afşin'da bulunan Ashab-ı Kehf mağarasında yine kırk gün " erbain" yaparak, Efsus yani Afşin Yedi Uyurları'nda ibadet, zikir, şükür ve tazarruda bulunmuştur.
Hacı Bektaşi merhum, Ahmed Yesevi ekolüne bağlı bir alp erendir. Makalat isimli ( makaleler) meşhur eseri de ilk önce Arapça yazılmıştır. Yaşamış olduğu dönemi inceleyecek olursak, Konya'nın medarı iftiharı olan Mevlana Celaleddin-i Rumi ila çağdaştır.
Hacı Bektaşi Veli hazretleri, 63 yıl yaşamış, Milâdî 1209 doğmuş, 1270 yılında vefat etmiştir. Yani, yine Mevlana Celaleddin ile çağdaş olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hacı Bektaşi Veli, bu gün K. Maraş'ın İlçesi olan Afşin'da, ( o zaman ki adı Efsus). Ashab-ı Kehf makamında kırk gün kaldıktan sonra, yoluna devam etmiş, Kayseri üzerinden Sulucakarahöyük denilen yerde, yani bu günkü Hacı bektaş İlçesine yerleşmiş, burasını vatan tutarak, hizmetlerini, hakka davetini buradan yürütmüştür.
İşte, tam bu sırada, Mevlana Celaleddin Rûmi'ye haber gönderir ve derki: " Git o Mevlânâ denilen adama sor ki, Eğer aradığını bulduysa, Rabbine kavuştuysa, erdiyse, erenlerden olduysa; bu velveleyi, bu gürültüyü kessin!.. Bu gürültü ne?..
Bulmuş, muradına ermiş. Eğer aradığını bulamamışsa,u bu gürültü niye.. Bulamayan insanın bu gürültüsü iddia oluyor, palavra oluyor, gösteriş oluyor, tantana oluyor. O da tasavvufta makbul bir şey değil.. Git bunları o zata söyle!.." demiş Hacı Bektaşi Veli, Eflâkîye göre...
Eflâkî, Konya şehrine geliyor ve Hünkar Hacı Bektaş'ın yukarıda geçen sözlerini ona söylüyor: Mevlana Celalleddin Rûmî , Hacı Bektaş'a bir şiirle karşılık veriyor ve diyor ki:
" Eğer senin yârin, dostun, sevgilin yoksa, neden talep etmiyorsun?.. Eğer yârini, sevdiğini dostunu bulup ona kavuştuysan niçin tarap etmiyorsun?"
Demek ki, bu meşhur iki mutasavvıf biirbirleri ile çağdaş, aynı dönemde yaşamış insanlardır. Mevlana Celaleddin-i Rûmî seması ile meşhur olur iken, Hünkar ise, felsefesi ile, görüşleri ile, ilhamı ile, çevresini aydınlatması ile meşhur olmuş bir şeyhtir.
Hacı Bektaşı Veli efendiyi, daha iyi tanımak, hakkında dolu dolu bilgi sahibi olmak için Aşık Pasa'nın eserini okumak gerekir. Aşık paşa zâde, Kayseri'den Ankara'ya yolculuk yapar iken, hemen Kırşehir İl'inin girişinde sağ tarafta medfun bulunduğu görülecektir.
Demek ki; bu gün, Hacı Bektaşi Veli hakkında söylenen, ileri sürülen, iddiaların tamamı yanlıştır, asılsızdır ve uydurmadan ibarettir. Yok Alevi idi, yok namaz kılmaz idi, yok oruç tutmaz idi, yok Hac yapmamıştı gibi ileri sürülen iddialar, asılsız, temelsiz ve tamamen yanlıştır, o büyük insana yapılmış birer hakarettir.
Günümüzde, Hacı Bektaş'ın makamını ziyaret edenler bilirler ki, o makamda " kısık" diyebilinen bir makam olduğu anlatılmaktadır. Yani, kim o kısıktan rahatlıkça geçebilirse, cennetlik, kimde geçemez ise cehennemliktir gibi hurafe türü şeyler milletin zihnini bulandırmaktan ibarettir.
Diğer taraftan, Hacı Bektaş'ı, bir ekolde göstermek yani., " Alevi" demekte doğru değildir. Hacı Bektaşı veli Hazretleri, her şeyden önce haramları, helalleri, Kur'an'ı, sünneti bilen ve yaşayan bir mümindi. Bakıyoruz, günümüz dünyasında bir kısım Alevi geçinen insanlar, içki, rakı, şarap ile özdeş olmuş insanlardı. Namazla, oruçla, sünneti seniyye ile bir irtibatları bulunmamaktadır.
Sonuç yerine;
Hünkar Hacı Bektaşı Veli, Hoca Ahmed Yesevi ekolune mensup, hakikaten İslam'ı bihakkın yaşamış bir deha idi.
Bir kere, Hünkar, mezhepçi değildi. Bu günkü bazı kişilerin " mezhep"çilik yaptıkları gibi bir yanlışın içerisinde bulunmamış, millet bütünlüğünü düşünmüş, felsefesini böylelikle millete anlatmıştır. Eline, diline,. beline sahip felsefesi.
Burada, bir serzenişimi daha dile getirmeliyim!.. Bu günkü Hacı Bektaş'ta bulunan mescidin, kimsesizlikten öksüz olduğunu, namaz kılınmadığın anlatan dostlarımız bulunmaktadır. Çok ayıp, çok çok yanlış!..
Diğer taraftan, Hünkar'ı, bir partiye mal etmek, daha doğrusu onu "solcu" gibi göstermek ayıbın ayıbı, çelişkinin çelişkisidir!..
Günümüz dünyasında onun makberesinin etrafında yortu yapanları, Hünkar görmüş olsaydı, belki de elinin tersi onları kovacak, " Siz benim dinime, imanıma, ahlakıma, felsefemi zarar veriyorsunuz!" diyecekti.
Son sözler olarak, Hünkar'ın hacı olduğunu inkar etmekde ona, bühtandır, iftiradır ve yakıştırmadan başka bir şey değildir. Hünkar, zamanının zor ve güç şartları içerisinde haccını yapmış, Kerbela şehidlerini, Medine-i Münevvere'yi, Mekke-i Mükerreme'yi ziyaret ederek, İslam'ın önde gelen beş şartından biri olan Hac görevini ife eylemiştir. Makamı cennet olsun!.. Selam ve dua ile.. ( yazı devam edecek).
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın