HAC BİLİNEN AYLARDADIR!..
" Hac ( her yılın) malum aylarındadır. Kim söz konusu aylarda haccı eda ederse artık o hac boyunca çirkin konuşmalardan, tüm yakışıksız davranışlardan ve kavgadan kaçınmalıdır. Zira ne tür iyilik yaparsanız Allah bunu bilir. Öyleyse ( ebedi yolculuk için) azık hazırlayın! Hiç kuşkusuz yol azığının en hayırlısı sorumluluk bilincini kuşanmaktır. Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ey derin kavrayış sahipleri!" ( Bakara sûresi, âyet 197)
Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" Âyette geçen ma'lûmât " bilinen" demektir. Her yıl tekrarlandığı ve dönemin şartlarında uzun olan hac yolculuğu da haccın bir parçası olduğu için bu ifade kullanılmıştır.
Eğer âyet, hac ibadetini, " bilinen aylarda" olmak şartıyla herhangi bir zamanda eda etmenin cevazına dehalet etseydi bu da bilinirdi. Oysa ki, haccın bilinen aylarda olmak şartıyla farklı zamanlarda yapıldığına dair tek bir örnek yoktur.
Aksine " Rabbinizin lutfundan pay almak istemenizde size bir vebal yoktur. Arafat'tan çağlayıp akarken Meş'aril-Haram'da Allah'ı anın! Artık O'nu, size gösterdiği gibi anın! Doğrusu siz, bundan önce yolunu şaşıranlar arasındaydınız." ( Bakara sûresi, âyet 198)
" Arafat'tan çağlayıp gelirken" ibaresi, yine 199. âyetteki " İnsanların çağlayıp geldikleri yerden siz de çağlayıp gelin" ibaresi haccın topluca belirli günlerde yapıldığına delalet eder.
Ayrıca bu âyetin devamında Mina vaktine dair " iki günde dönerse" denilir. Bu da, haccın vaktinin aylarla değil günlerle tayin edileceğinin bir başka delilidir. Bakara 203'teki " sayılı günler" ve H ac 28'deki " bilinen günlerde" ibaresi de bu deki " bilinen günlerde" ibaresi de bu delilin yanına konmalıdır.
" Bilinen sayılı günler"in yorumundaki ihtilaf işin özünü etkilemez, Bu iki âyet de günlerden söz etmektedir ki bu günler haccın ifa edildiği terviye günü de dahil Zilhicce'nin 8-13. günleridir. Mütevatir sünnet de bunu teyid eder." ( Kur'an Meal-Tefsir)
Üzülerek şu ifadeleri arzedeyim ki, hac bedelleri, alınan ücretler Müslümanların belini bükmette, hac bedellerinin altından kalkılması gayet müşkil gözükmektedir. Bu zor durum nereye varacak, bir el atan bulunmayacak mıdır?
Düşünmeliyiz ki, dünyanın orasına burasına tatil yapmağa giden insanlar bu kadar zorlukla, pahalılıkla karşılaşmıyor, zorluk çekmiyorlar!..
Ama, kutsal topraklar söz konusu olduğu zaman hayat neredeyse durma noktasına gelmekte, pahalılık, otel masrafları uçak biletleri insanların morallerini bozmaktadır!..
Sanıyorum ki, Mekke'de, Medine'de inşa edilen lüks katlı otellerin ücretleri, dolarları sanki hacılardan çıkarılacakmış havası estirilmektedir. Dolayısıyla,
Her vatandaşın rahatlıkla hac yoluna çıkması mümkün olmadığı için, Umre yolu tercih edilmektedir. Bu durumu fırsat bilen uyanıklar, umre yolunu da tıkama noktasına gelmiş durumdadır.
Netice olarak;
Haccın yolları tıkanmamalı, gidip gelmeler kolaylaştırılmalıdır. Aksi halde, hacı olmak, neredeyse tarih olacaktır.
Türkiye Devleti, yetkilileri, Diyanet İşleri Başkanlığı bu işe el atarak çözüm yolları aranmalıdır. Çünkü,
Hacca gitmek, lüks, konforlu otellerde tatil yapmak yeri değildir. Oraya gidenlerin yol gidiş-gelişleri hesap edilerek, müşkilata çözüm bulunmalıdır.
Sanırım ki, hac yolları gittikçe zorlaşırsa , insanlar hac yerine umreyi tercih edecek, umre yaparak kutsal toprakları görenler, ne Arafat yapacak, nede haccın farziyetini yerine getirmeyerek " o toprakları gördüm ya!" diyerek görmekle avunacaklardır.
Konumuzu şu ayeti kerime meali ile bitirmek istiyorum: " Buna delalet eden işaretler hâlâ orada duruyor; orası İbrahim'in makamıdır: oraya giren herkes emin olur. Ve ona ulaşmaya gücü yeten herkesin mabedi haccetmesi, Allah'ın insanlık üzerindeki hakkıdır Kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Allah hiç bir varlığa muhtaç değildir." ( Âl-i imran sûresi, âyet 97) Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın