Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

EY RAMAZAN! HOŞ GELDİN!..

 " EY RAMAZAN!  KUR'AN'IN DA ELİNİ TUTUP HOŞ GELDİN!.. "
     " Size ey iman edenler! O size hayat bahşeden bir ( diriilişe) davet ettiğinde, Allah'a ve Elçi'ye icabet edin! Zira iyi bilin ki Allah kişiyle kalbinin ( eğilimleri) arasına sürekli müdahale eder; akıbet O'nun huzurunda toplanacaksınız." ( Enfâl sûresi, âyet 24 )

     Ayetin yorumu şöyledir:

     " Vahye göre " ölüm" dünyadan kopmak değil, hakikatten kopmaktır.  Bu " müdahale" ilâhî yönlendirmeyi ifade eden " hidayet"in ta kendisidir. Bunu radar örneğiyle açıklayabiliriz. Kalp, adının da çağrıştırdığı gibi radara benzer. 

     Bilinç üstü, bilinç altı, bilinç ve duygulardan gelen iyi ve kötü her sinyali tarar. İyi -kötü ve hak-bâtıl ; aldığı her görüntüyü kendi aynasında yansıtır. 

     Allah'ın kişi ile kalbi arasına müdahalesi, yanlış görüntünün bilinç ekranına yansımaması için Allah'ın o görüntü ile kalbin arasına engel koymasıdır.  Zira  Hûd 43'ün de gösterdiği gibi el-havl " engel" anlamına gelir. Sonuçta, insanın kalbi o engel sayesinde kaymaktan korunur." ( Kur'an Meali, M. İslamoğlu,. sayfa 312)

     Bu Ramazan ayında, bir şeye daha çok sevinmekte ve memnun olmaktayım. Gecelerde, şenliklerin azalması, sanatçıların çok az boy göstermeleridir. Çünkü, bu millet, bunu imparatorluk döneminde, bilhassa " Lale devri" inde yaşadık da ne oldu?

      Ülke sınırlarından, cihaddan, vatanı korumaktan ziyade, nasıl keyif alırız, ne şekil haz ve keyif alırız düşüncesiyle, kendimizi zevkü sefaya kaptırmamız olmuştur. Dolayısıyla;

     " Bak müminlerine! Gönülleri harap, haneleri harap, beldeleri harap, hepsinden beteri akılları ve bilinçleri harap olmuş. Seni karşılamaya ne yüzleri var, ne de mecalleri.

     Artık senin mü'minlerin çağın öznesi değiller! Onlar belirlemiyor zaman ırmağının yatağını. Onlar akan yataklarda birer çöp olmuş, sağa sola savruluyorlar. Kimileri ise, sana ve senin temsil ettiğin değerlere ihanet etmeyi daha " akıllıca" buluyorlar. 

     Bir zamanlar küffarın açlarını doyuranlar, şimdilerde küffarın ekmeğine muhtaçlar. Bir zamanlar başkalarının yaralarını saranlar, şimdilerde kendi yaralarını saracak dermandan mahrumlar. 

     Biir zamanlar imanı yudum yudum farklı iklimlere taşıyanlar, şimdilerde yüreklerinin işgalini önlemekten acizler. Senin varlık sebebin olan Kur'an'la yücelmeyi beceremeyenler, bu ayıplarını saklamak için, zaten yüce olan Kur'an'ı yücelterek,  ona rüşvet verme çabasındalar. 

     Düşünebiliyor musun ey Ramazan; Kur'an'ın doğum ayını kutlayacaklar, ama Kur'an hayatlarında, ellerinde, evlerinde, sokaklarında, topraklarında olmayacak!..

     Ve ey Ramazan! Bu ezilmişlik, bu kırılmışlık, bu dökülmüşlük, bu yenilmiş ve şaşırmışlık içindeyken tamam zamanında geldin! Hoş geldin, fakat hoş bulmadığın ortada! Fakat senin gelişinin amaçları arasında hoş bulmadıklarını hoş etmek de bulunmuyor mu? 

     Haydi, getirdiğin cennet kokusuyla topraklarımızdaki ufunetin kokusunu bastır! Çöle dönmüş yüreklerimize bir rahmet rüzgârı gibi es. Yanık dudaklarımıza su değsin, çöller göle dönsün!

     Sök mü'minlerin arasındaki kin, nefret ve düşmanlık tohumlarını; onların yerine iman kardeşliği ek! " ( Ramazan yazıları, M. İslamoğlu, sayfa 35)

      Bu duygu ve hislerin çağrıştırdığı, Kur'an ayını ve yaşanması gereken Ramazanı bekliyoruz!.. Hurafelerden arındırılmış, özü dönüş yapılmış,  " İsar" ve " diğergamlığı" hayata aktarmış ve yaşanan bir ramazan!.. " Ben yemeyim, sen ye!" " Ben giymeyim sen giy", " ben yaşamayım sen yaşa!" düşünce dünyası!.. 

       Ama, tüm bu güzel hasletlerden mahrumuz!.. Hurafelere boğulmuş bir İslam dünyasında kör-topal yuvarlanıp, yaşamaktayız!.. Hatimler indiriyoruz, ama anlamadan!.. Mukabeleler deviriyoruz lakin, niçin devirdiğimizi bilmiyoruz!. Bir tek gaye, bir amacımız vardır!.. " Ölüleri kurtarmak!"  Oysa;

     " Çağın öksüz ve yetimi olan ümmet coğrafyasındaki kanayan yaralara merhem olacak bir bilinç getir! Açları doyuracak, susuzları suvaracak, açıkları giydirecek bir şefkat ve merhamete dönüştürecek bir ruh ver!

     Öz ellerimizle nesneleştirdiğimiz Kur'an seninle yeniden özneleşip bizi inşaya dursun! Bizler çağın imha ettiği bencil bireyler değil, Kur'an'ın inşa ettiği mü'min şahsiyetler olalım! İnsanın varoluş amacına uygun bir hayatı yeniden inşa etmenin sancısına tutunalım!

      İmanı, yeniden bir saadet sakası gibi yürek yürek insanlara taşıyalım. Öyle ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin! Dostların, oturduğu yeri yeşerten birer " hızır", hidayeti iman doğuran birer " mehdi" olsun!" ( a.g.e. sayfa 36)

     Sonuç olarak;

      İşte, böylesi bir Ramazana hasret kaldık.. Köşe, bucak onu arıyoruz.. Otuz yıl, kırk yıl, elli yıl ve daha yukarı yıllara göz atıyoruz, maalesef, o yıllarda da atalarcılığın, gelenekçiliğin hüküm ferma olduğunu müşahade ediyoruz!.. 

     Zaten, gerek Selçuklu, gerek Osmanlı ve gerekse cumhuriyet döneminde, geleneği yıkabilseydik, tüm Kur'an adına var olan çirkinlikleri öteleye bilseydik, bu gün gelmiş olduğumuz nokta farklı olacak, parklarda, bahçelerde " direkler arası" şenlikleri yapılmayacaktı!.

     " Ölülere Kur'an"; " ölülere hatimler"; ileri safhalara taşınmış olsaydı, Ramazan bizden hoşnud, bizlerde Ramazan ayından memnun kalacaktık!.. Ama, olmadı, olmuyor, hurafi çirkinlikler gittikçe katmerleşmekte, ağırlığını milletimiz üzerinde hissettirmektedir..

     Rabbim!.. Aziz milletimize, Kur'an'ı anlayarak oruç tutmayı, Ramazan ayını geçirmeyi lütfetsin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın