Ekonomik Faaliyetler Allah'ı Anmaktan Alıkoymamalıdır....
<!-- wp:paragraph --> " Başkaları için her ne harcama yaparsanız yapın, ya da ( bu niyetle) her ne adarsanız adayın Allah onu mutlaka bilir; ama hayrı engelleyen zalimler, yardım edecek kimse bulamayacaklar." ( Bakara sûresi, âyet 270 )
Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" Allah'ın sadece açıkladıklarını değil gizlediklerini de, sadece yaptıklarını değil duyup düşündüklerini de, sadece eylemlerini değil o eyleme kaynak olan niyetlerini de bildiğine olan kesin inanç, insan için en büyük zenginlik olan muhakeme yeteneğinin kaynağıdır.
Böylesine yakın bir Allah'a yakîn bir iman duymayan biri, ölçüp biçerken yanlış ölçüp biçecektir. Bu inanca sahip olamayan, kendi iç zenginliği demeye gelen hikmetten mahrum kalacak, bu da kişinin kendi kendisine kötülük etmesi anlamına gelecektir." ( K. Meali, M. İslamoğlu, sayfa 95 )
Toplum bireyleri, ne kadar zengin olursa olsun, Allah'a daha çok ubudiyette bulunacak, daha çok alınları secdeye ulaşacaktır. Fani olduklarını bilecek, iktisadi zenginliğin de fani, geçici olduğuna inanacak, her türlü eylem ve fiilini ona göre planlayacaktır!..
Tarih içerisinde, öylesine zenginler, varlık sahipleri gelmiş ve geçmiştir ki, onların bu gün isimlerinden , izlerinden eser görmek, görmemiz mümkün değildir. Çünkü;
" De ki; " Ey mutlak iktidar sahibi olan Allah'ım! Sen dilediğine iktidar verir dilediğinden de iktidarı çeker alırsın, dilediğini aziz eder dilediğini de zelil edersin; senin elindeki mahza hayırdır. Elbette; sen her bir şeye kadirsin." ( A. İmran sûresi, âyet 26 )
Yüce Allah, hayrı ve şerri birlikte zikretmiştir. Çünkü bir kimseye nisbetle mülkünün elinden çekilip alınması ve alçaltılması şerdir. Fakat, âyetin devamında " Senin elindeki hayır ve şerdir" denilmiştir. Âyet " Elbette sen her şeye kadirsin" diye bitmektedir. Burada " şerrin" Allah'a nisbet edilmediği bir gerçektir.
Dolayısıyla, iktisat, zenginlik, maddi refah, daha çok Allah'a yaklaştırmalı, daha çok Allah'a kul olmayı sağlamalıdır. Aksi ise yanlıştır. Yani, zenginlikte, fakirlikte hayatın, normal yaşamın birer gerçeğidir. Zenginlikte olsa, fakirlikte olsa, insanoğlu, Allah'a isyanda bulunmamalıdır.
" Zira aklınızdan çıkarmayın ki, mallarınız ve çocuklarınız birer sınav aracıdır; ve bilin ki katında en büyük ecir bulunan Allah'tır." ( Enfâl sûresi, âyet 28 )
Yani, evlat ve servet sizin potanızdır. Allaha o potada sizin cevherinizi cürufunuzdan ayırır, siz cürufa değil cevhere çıkmaya bakın! Bunun için de terbiyenin ateşinden geçmek lazım. Altın ateşlerde sınanmadan gerdanlara takılmıyor. Kişinin çocukları ve malı kendini saflaştıran bir " pota" olma istidadı taşıyor.
Buradan çıkan sonuç şudur: Ebeveynler çocuklarını terbiye ettiklerini düşünürler, fakat çocukları üzerinden kendileri terbiye edilirler. İşte âyette ifade buyurulan mal ve evladın kişi için fitne olma gerçeği budur. Şu ayetlere dikkat edelim:
" Ne yani, kızlar O'na da oğullar kendilerine mi?" ( Necm sûresi, âyet 39) . " Yoksa onlar senin, kendilerine, onları ağır bir ekonomik yükümlülük altına sokacak bir bedel ödetmenden mi çekiniyorlar?" ( Necm sûresi, âayet 40) Şu âyeti kerime meali ile mevzumuzu tamamlayalım:
" Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Asıl onlar arasında, bu dünya hayatındaki geçimlerini paylaştıran ve bir kısmı diğer bir kısmını istihdam etsin diye birbirlerine farklı oran ve alanlarda üstün kılan biziz: Rabbinin rahmeti var ya; onların biriktirdiği her şeyden daha değerlidir." ( Zuhruf sûresi, âyet 32 )
Yani dünya nimetleri insanların önüne sınırsızca konulsa, her arzu ettiklerine kolaylıkla ulaşsalardı, insanlar nankörlük ve küfürde ittifak etme noktasına gelirlerdi.
Zira o zaman yaratılış gayesini unuturlar, dünyevileşme sonucunda ahireti unuturlar, servetle azıp şımararak hakikatten yüz çevirirlerdi.
Netice olarak;
Maalesef, çağımızın varlıklı, zengin insanları; İslam'ın istediği, arzu ettiği yönde bir gelişme, bir çalışma sergilememektedirler.
İsraf, aşırı tüketim, riba tehlikesi, insanlığın ve bilhassa Müslümanların boynunu bükmekte, Batı'nın kapitalist, maddeci çirkin anlayışı, tüm hayri yolların kapısını kapatmaktadır.
Hal böyle iken, alemi İslam içerisindeki, fakir kitleler, huzura, refaha kavuşmak adına, Akdeniz'in soğuk sularında boğulmakta, çor, çocuk, aile, kadın, kız kızan binlerce Müslüman insan, bir hiç uğruna ölmektedirler.
Tabii ki, İslam ülkelerinde bulunan zenginler, bu gidişattan kendilerine bir ders çıkarmalı, ibret almalı, bu kötü gidişe son vermek için çare, çözüm üretmelidirler.
Ne acı ki, Orta Doğ'nun, zengin, kapitalist, zenginleri, Karun gibi şımarmış, altınlarının, servetlerinin anahtarlarını ABD'ye taşıtmaktalar, Batı kapılarında; para harcamak, her türlü ahlaksızlığa yönelmek" için fırsat aramaktadırlar.
Oysa, ne Kâbe sadece Suudi'nin babasının malı, ne hac gelirleri, ne petrol nimeti sadece onların malı olmayıp, tüm Müslümanların ortak malıdır. Söz konusu ortak mal, Miami'de, Paris'te, İspanyol sahillerinde her türlü işret, kumar ve ahlaksızlıkta tüketilmesi ilelebed olmayacaktır.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
<!-- /wp:paragraph -->
Facebook Yorum
Yorum Yazın