DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, ADNAN OKTAR VE RTÜK
" Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ( sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir." ( Ahzâb sûresi, âyet 72 )
Malumdur ki, insana yüklenen emanet, işlenmesinde, tatbik edilmesinde sevap, terkinde ikap olan ibadet ve davranışlarla, akıl ve düşünce kabiliyetidir.
Kulluk ve akıl emanetine riayet edilmezse, gereği yerine getirilmezse, zulüm ve bilgisizliğe sapılmıış olur. Bu emaneti vermekle Allah, insanı teklifleriyle sorumlu tutmuş ve böylece onu sınavdan geçirmiştir.
Hani, ayeti kerime içerisinde geçmiş olan "cehûl" kelimesi , hiç bir şey bilmez anlamına değil, şehvetlerine ve ihtiraslarına, kaprislerine göre hareket eden insan anlamındadır. Dolayısıyla,
Ben, mes'eleyi; sayın Başkanın, Adnan Oktar hakkındaki sitemine, icraatının yanlışlığına, aziz millet evlatlarına yakışmadığına dair yapmış olduğu konuşmasına, yanlışa vurgu yapmasına getireceğim..
Hakikaten, sayın başkan, ne söylese, ne demiş olsa, ne kadar sitem etse, Rtük denilen mekanizmayı göreve çağırmış olsa, iddiasında haklı, alkışlanacak ve dua edilecek bir tutumdur.. Sağ olsun, var olsun!..
Bu aziz millet evlatları, Adnan Oktar hakkında bir anket yapacak olsalar, Yüzde 99'u Adnan Oktar'ı suçlayacak, yaşına, başına, sinine, konumuna yakışmayan işler yaptığını, " Kedicik" denilen biçare kızları, tesettürsüz, iffetsiz olarak meydana sürmesine, aleni olarak oynatmasına küfredecek, hakarette bulunacaktır!..
Diğer taraftan, Adnan Oktar, bir taraftan Mehdi (as)'dan (!) bahsederken, onun görünme, çıkma vaktinin yakın olduğunu beyan eder iken, az sonra da, zavallı, giyinişi mütesettir olmayan, üryan, çıplak bir kızcağızı meydana davet ederek, onunla, hiç bir vicdanın, hiç bir duygu ve düşüncenin kabul edemeyeceği şekilde dans etmesi, bel kıvırtması hangi aklın, hangi imanın eseridir?
" Kedicik"lerin, üryan hallerini, dekolte vaziyetlerini, kozmetik ürünlere boğulmuş olmalarını, Kur'an'ın, İslam'ın, mukaddesatımızın neresine yerleştirmeliyiz? Böylesi bir tutumun, davranışın, halin, saçmalığın, bu millet evlatlarına ne gibi bir faydası, menfaatı ola bilir mi?..
Sayın Diyanet Başkanını alkışlıyoruz!..
Sayın başkan milletçe arkandayız!.. mes'eleyi, sorunu, bu illeti sonuna kadar götürmeni, bu hususta yapmış olduğun cihadı canü gönülden alkışlıyor, sizi tebrik ediyoruz!.. Sağ ol, var ol!..
Millet nezdinde, bir araştırmaya gidilmiş bulunulsa, vallahi!.. Adnan Oktar, sıfır not alacak, zati aliniz, alkış tufanına tutulacaksınız!.. Ama..
Rtük ne iş yapar ve yapmaktadır?
Rtük; maalesef görevini yapmamaktadır!.. Zaten görevini bihakkın yapmış olsaydı, sayın Başkanımız; bu illetle muhatap olmayacak, basında, yayında lüzumsuz tartışmalara mahal vermiş olmayacaktı!..
İsterseniz, Ahzâb sûresi, ayet 72 nci ayeti tefsirden takip edelim:
" " Yüce Allah, emanetin, göklerin, yerin ve dağların çekemeyeceği kadar ağır, önemli bir şey olduğunu; emaneti taşıma sorumluluğunu insanın yüklendiğini bunun gereğine göre hareket etmeyen münafık, müşrik erkek ve kadınların, Allah'ın azabına uğrayacaklarını, kullarına son derece merhametli olan Allah'ın, tevbe eden mü'min erkek ve kadınların hatalarını bağışlayacağını buyurmaktadır.
Söz gelişinden anladığımıza göre buradaki emânet ile kastedilen, insanların şeref ve namuslarıdır. Başkalarının şeref ve namusu, göklerin, yerin ve dağların çekemeyeceği kadar ağırdır, önemlidir. Ona dil uzatmak , sorumluluğu çok ağır olan emânete ( güvenliğe) hıyanettir.
Ayetin sonunda insanın çok haksız, çok cahil olduğu vurgulanmaktadır. Yani haksızlığından ve kaprislerine göre hareket ettiğinden dolayı insan, sorumluluğu çok ağır olan emanete riayet etmemekte, başkalarının şeref ve namusuna dil uzatmaktan çekinmemektedir, demektir.
Bu son cümle, insan zalim ve câhil olduğu için emâneti yüklendi anlamına gelmez. Emâneti yüklenmek, emânete riâyet büyük fazilettir.
Ancak insan haksızlığa meyyal olduğundan, kaprislerine kapıldığından dolayı emânetin ağır sorumluluğunu düşünmez, emânete aykırı hareket eder. Zâten cehûl kelimesi, bir şey bilmez anlamına değil, şehvetlerine ve kaprislerine göre hareket eden insan anlamındadır." ( K. Kerim Tefsiri, S. Ateş, sayfa 2095)
Netice olarak;
Ümit ederiz ki, Rtük görevini yaparak, bu müptezelliğe, mülevvesliğe bir son vermiş olur.. Aksi halde, Rtük kuruluşumuz, böylesi önemli, mühim bir görevde üzerine düşeni yapmazsa, yarınlarda başkaları böylesi bir vakıada öne çıkacak, bunu mutad hale getireceklerdir..
Sayın Başkanımız, sanırım, bu tür zevzekliklere müdahil olacak, dini sömürenleri, dinin sırtından geçinenleri, böylesi ihtarlarla, duyurmalarla, milletimize şikayetle önlemiş, tedirgin etmiş olacaktır.
Çünkü, 15 Temmuz öncesi, ABD'deki şarlatanın çalışmalarına, hikayelerine, mitolojik anlatımlarına göz yumulması sebebiyle, güç buldu, kuvvet kazandı ve netice de, milletin bağrına hançerini saplamış oldu. Tıpkı bunun gibi,
Ülkemizde, maalesef, Kur'an ve Sünnet dışı bir hayli dini motif, mistik yapılanmalar ala bildiğince, gün geçtikçe çoğalıp gitmektedir. Kimisi, " çürümez kefen" " peygamberin nalini" vb. isimlerle icadlar, anlatımlar yaparak, bu aziz millet evlatlarını gereksiz yere meşgul etmektedir.
Bir başkası da, " cennet çorbası" içirerek, ziyaretine gelen insanları
Facebook Yorum
Yorum Yazın