Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Dinin Özünü Anlamak Yeni kapılar Açar

     Başlıktaki söz, sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan hocaya aittir.  Böylesi, kutlu ve mutlu, ileriye yönelik ümit verici, din alimlerini aşka getirici, Kur'an'ı günümüze  uygulayıcı, hadisi mevzuluktan kurtarıcı sözünden dolayı tebrik ediyor, saygı sunuyorum. 

      Tabii ki, birileri, mistikler, sufizm, gelenekçiler, atalarcılar, mehdiciler, mesihçiler böylesi ileriye yönelik atılım yapılacak sözlere küser, üzülür ve içten içe kınarlar. 

     Çünkü, bu tür yapıların ana sermayeleri, geleneği korumak, atalarcılığın nimetlerinden faydalanıp, bol bol hikaye, mev'ize, kıssa analatarak dünyalık kazanç torbalarını doldurmaktır. 

      Oysa, okuyanlarımız, bilginlerimiz, İslam aydınları, İslam ilericileri artık Kur'an'ın yukarılardan indirilmesini istemekte, aziz Kur'an'ın çağımıza, mlletimize, tüm insanlığa yeni yeni çığırlar açmasını istemektedirler. 

      Maalesef, Muaviye'den bu yana, hele bin yıllık tarih sürecinde uyuduk, uyutulduk, uyuşturulduk ve halen de bir türlü bu uyuşukluğu üzerimizden atarak, kendimize gelemedik. Çağların, zamanın dirilişini İslam adına, Kur'an adına yakalayamadık. 

      Tabii ki, bunun bir çok sebepleri malumdur. Her şeyden önce, cüretli ve yürekli alimlerin meydana çıkmamaları, sus pus yaşamaları, her şeyi, ama tüm geri kalmayı kadere bağlamaları olmuştur.

     Büyük ve son Resul (sav); " müminin iki günü birbirine eşit olmamalıdır"  buyurur iken, bu önemli ve çağlara meydan okuyucu emri algılayamadık.  Ve daha çok horul horul uyumaya devam ettik.

     Hz. Muhaammed (sav)'in, eşsiz, uyarıcı, ikaz edici müthiş emirlerini hayatımıza yansıtabilseydik, vallahi, billahi, bu günün Müslümanları, ay'ın fethini yapmış, güneşe yol bulabilmek için zemin ve zaman aralayacaktı. 

     Oysa, gündeme hakim olan zihniyet, sufiler olmuş, onlarda, Ay'a gidenleri kınamışlar, kıt'alar fethedenleri " gavur"lukla suçlamışlardır.  Bir kere,

       Cihad'ı; Allah rızası için yapmadığımız sebebiyle, Viyana önlerinden yüz geri edildik, fetih ruhunu kaybettik, Kadisiye heyecanını unutmuş olduk. Ne oldu?.. Mal devşirme, haraç alma, vergiye bağlama, esirlerin karılarını, kızlarını , erkeklerini " köle", kadınlarını " cariye" olarak alarak, iki, üç, dörde kadar evlilik yaptık, hatta, daha olmadı gözlerin doyacağı kadar alarak  hanelere doldurmuş olduk. 

      Savaşlar; ganimet almaya, pay edilmeye indirgendiği için,ganimet olmayan seferlere Yeniçeri gitmedi, hatta boykot üstüne boykot, hatta daha olmadı " kelle isterük" avazeleriyle kelle aldılar, kelle kesmiş oldular. 

     Hz. Ömer (ra), fetihlere bir veçhe vermişti. Hemde ne veche. İlay-ı Kelimetullah vechesi!.. Mal devşirme, cariye kotarma, zengin olma düşüncelerini reddetmiş, bu düşünce sahiplerini te'dip etmiştir. 

     Onun içindir ki, sayın Devlet Başkanımız, bu sözünü yerinde, zamanında ve tamda vaktinde söylemiştir. Çünkü, ülkemiz; sufilerin; "cennet satma pazarı"na dönüştürülmüş, "tövbe kapıları" açan sufiler ordusundan geçilmez  olmuştur. 

       Ne yazık ki, bir kısım devlet ricalimiz bile, resimlerinden, yaşanmışlıklardan bizzat görmüş oldum. Çorbacı sofinin elini, eteğini öperek, onların yakınlarının devlet kademelerine sızmalarını sağlamışlardır. 

      Her müridan ve sufi ordusu, tıpkı Fetö canbazı gibi davranarak, milleti enselemişler, yalan, hile, dolan, maskaralık, hokkabazlık  havalarda uçmuştur. Tıpkı, şu örnekte olduğu gibi yaşanmaktadır.

     Kardeşim; oğlunu bir kuruluşa vermiş, "Kur'an öğrensin, İslam'ı talim etsin" diye..  Ama, ne yazık ki, uhdelerine teslim edilen çocuk, hemen ikinci gün sırtına heybe, çuval verilerek, ekin biçenlerden " öşür" almaya (!) gönderilmiştir. Kardeşim bana anlatmıştı. " Baktım ki, ne göreyim, çocuğumun sırtında çuval, halktan toplanan sadakaları taşımaktadır. Hemen anında oradan çocuğumu kurtardım. " diyor. 

     Sonuç yerine;

     Günün Müslümanları, çağın gereksinimlerini bilmeli, çağa uymalı, tekniği, teknolojiyi, bilgiyi, bilimi, kalkınmayı, atılganlığı, gelişmeleri bilerek hareket etmeli, din adamları da, bu gelişmelere alkış tutarak, fikren, zikren destek olmalıdırlar. 

      İctihad kapısı niçin kapalıdır? Hangi akl-ı evvel, bu müthiş kapıyı kapamış ki, bir daha açılamıyor? Lakin, şu hususu hiç bir zaman unutmayalım: Milletimiz var olduğu sürece, ictihad kapısı açık kalacak, yetişen neslimizde bu açık kapıdan fevc fevc girmiş olacaktır. 

     Çözüm bekleyen binlerce dini mes'ele, bu sayede çözüm bulmuş olacak, daralmışlar, darda kalanlar, kolaycacık problemlerini halletmiş olacaklardır. 

    Son sözler olarak diyorum ki, bu kapıyı kapamak, Müslümanlara yapılmış en büyük kötülük olacak, Müslümanlar çağın gerisinde tembel tembel ellerini oğuşturur iken, elin gavuru da, elin Macron'u da, dünyayı parmağında oynatmış olacaktır. 

     İctihad kapısının kapalı kalması, Fetö gavurunun, beyinsizinin, Hassan Sabbahcının işine yaramakta, uyuyan insandan daha rahat maddiyat söğüşlemektedir. Çünkü, o katilin işi, rüya ile, hayal ile, tahayyülat ile iş yapmak, şayet bir Müslüman diklenirse, ona karşı dik durursa, hemen onun üzerine fedailerini iftira ile, itham ile yürütmektir.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın