Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

DİN HİZMETİNE ADANMIŞ

" Hani Rabbi İbrahim'i insanı şiddetle sarsan ağır imtihanlara tabi tutmuş ve o da bu ( imtihanı) hakkıyla verdiği zaman demişti ki: " Ben seni insanlığa önder yapacağım". İbrahim: " Neslimden de!?" demişti. Allah buyurmuştu: " Sözüm ( senin neslinden de olsa) zalimler için asla geçerli değildir." ( Bakara sûresi, âyet 124 )

Bu ayeti kerimeden şunları anlıyoruz:

" Sözün Hz. İbrahim'e getirilmesi, Yahudileşen İsrailoğullarına ata olarak Yakup'da kalmayıp iki kuşak daha geriye giderek İbrahim'e kadar uzanmalarını öğütlemek içindi. Eğer oraya varırlarsa kutsal ırkçılık yaparak yeni peygamberi reddetme gerekçeleri yok olacak, Hz. İbrahim'de birleşen iki soyun da birbirine üstünlük iddiasının temeli kalmayacaktı. " ( K. Meali, M. İslamoğlu, sayfa 47 )

Zaten, günümüz dünyasında bile, gerek Yahudiler ve gerekse Hristiyanlık alemi, bu güzel düşünceyi kabullenmiş olsalardı, yeryüzünde hiç bir acı felaket olmayacak, ne Kudüs işgali, ne Filistin ızdırabı, nede cihan savaşları!..

Ne acı ki, Hristiyan alemi, peygamberlik düşüncesini hayatlarından çıkardıkları için, Hz. İsa'yı, Teslis'e teslim ederek tanrılaştırdıkları, ilahlaştırdıkları sebebiyle, bu gün, peygambersiz kalmışlar, hali hazırda, bir peygamberin varlığını kabul etmemektedirler.

Buradan yola çıkarak Hz. İbrahim'in sınandığı kelimat'ın katlanılması güç , insanı şiddetle sarsan imtihanlar olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunlar ateş, hicret ve kurban olarak sıralanabilir.

Hz. Peygamber içinde taşıdığı mana elbette çok farklıdır. Maddede ve manada atası olan Hz. İbrahim'in adım adım izini takip eden Rasulullah, Mekke'de çektiği sıkıntı ve ödediği ağır bedelin ardından tıpkı İbrahim gibi insanlığa önder ve örnek seçilmiştir.

İlginçtir ki Kur'an'da yalnızca iki insan için " güzel örnek" ifadesi yer alır. Biri Hz. İbrahim, diğeri de Hz. Muhammed'dir. Dolayısıyla; Mes'eleyi günümüz dünyasına getirir isek;

" İşte hademe-i hayrata kendini vakfeden Kur'an hizmetine adamış hocalarımızdan biri Hasan Akkuş hoca'mızdır. " Allah'ım eğer beni İngiliz esaretinden kurtarırsan ömrümün sonuna kadar Kur'an'a hizmet edeceğim ." duası kabul olup esaretten kurtulan Hafız Hasan Akkuş, kısa zamanda büyük bir özveri ile çalışmalarını başlatır, Başta Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi olmak üzere zamanın siyasileri ve toplum önderleri ile temaslarını sürdürüp , imam-hatipliğini yaptığı Nuruosmaniye Camii'nde bulduğu her fırsatta öğrencilere Kur'an öğretir." ( Aylık Diy. Ekim 2018, sayfa 8, B. Albayrak)

Vallahi; tıpkı bunun gibi ülkemizi arayacak, tarayacak olsak, binlerce kendini din hizmetine adamış ruhla karşılaşmamız, onların anılarını, acı ve tatlı yaşanmışlıklarını duymamız mümkün olacaktır.

Kendi İl'imden ve İlçem Afşin'dan misal verecek olursam, bir hayli hatıra ile yüzleşmemiz mümkündür. K. Maraş'tan, tarihe mal olmuş bir Rıdvan hocayı unutmak, onu geri plana atmak olur mu? Küçücük dükkanında süt satarak geçimini temin eden merhum Sütçü İmam da öyledir!..

Bu gün, K. Maraş'ta, sık sık İsmet Karaokur ismine rast gelmek olasılığı bulunmaktadır. . K. Maraşlı insanlarımız; İsmet Karaokur hocamızı çok çok sever ve sayarlar. Niçin ve neden?

Çünkü, ilmiyle amil, irfanıyla topluma ışık olmasından dolayıdır. Uzun yıllar, vatanın muhtelif İl'lerinde Müftülük yapmış, her çalıştığı yerde, " Din Hizmetine adanmış ruh" olarak kendisini göstermiştir.

1983 yılında İsmet hocamla hac görevindeydim. Mekke'de ve Medine'de sürekli onu takip etmiştim. Verimli irşad hizmeti ile, örnek hali ile ile, ağır başlılığı ile çok çok hoşuma giderdi.. Allah rahmet eylesin.

Eliinde seccadesi ile, tüm vakitleri imamın peşi ve mescidde kılardı. Fırsat buldukça, Medine'de ikamet eden Ali Ulvi Kurucu beyi ve meşhur meşayih Hacı Sami efendiye gitmemizi hiç unutamam.

Tıpkı bunun gibi, Afşin İlçesinde hizmeti ile tanınmış, Müftü İbrahim Acar hocamızı, Hafız Hasan Polat ağabeyi unutmam ğayri kabil olacaktır. Hasılı,

Ülkemizin her köşesinde, her bucağında, kendilerini dine adamış ruhları görmemiz, anılarını dinlememiz, onlarla iftihar etmemiz lazımdır.

" 1960 yılında ihtilal hükümeti Kur'an kurslarını kapatma kararı alır. Yemen'de emir subaylığını yaptığı ve nezdinde iyi bir imaj bıraktığı Cemal Gürsel Paşa'yı Hasan Akkuş iki defa ziyaret eder.

Kur'an kurslarının ve hafızlığın öneminden bahseder, bu mekânların kapatılmaması için ricada bulunur. Hasan Akkuş Hoca'yı askerlik yıllarından yakinen tanıyan Cemal Gürsel Paşa talebi kabul eder. Kur'an Kurslarının kapatılma kararı böylece rafa kaldırılmış olur." ( a. g. d. say. 8 )

Sonuç olarak;

Din hizmetine adanmış ruhlardan ne kadar bahsetsem, o kadar az olacaktır. Onun içindir ki, böylesi kahramanların hayat hikayelerini, yaşamış oldukları gerçekleri bilmek her Müslüman bireyin görevi olmalıdır.

Tayyar hocamızın " Zorlukları aşarken" isimli üç ciltlik kitabını temin ettim ve o güzel anılarını, yaşanmışlıkları acilen okudum. Kimi zaman oldu ki, irkildim, bazan da hüzünlendim ve kendisine uzun ömür diliyorum. Arafat'ta otobüsün üzerine çıkarak, hacılara yapmış olduğu muhteşem konuşmayı hiç unutamam..

" Hacı Veyis zade Muustafa Kurucu efendi, " Hoştur bana senden gelen" anlayışıyla şeker hastalığı teşhisi konulduğunda, " Allah'tan geldi, şeker hastası olduk, tatlandık el-hamdülillah." demiştir. Bir talebesinin oğlunun içkiye müptela olduğunu işittiğinde yatsı namazından sonra meyhaneye gider, orada oturup o çocuk ve çevresindekiler ile sohbet eder.

Onlara nasihatte bulunur. Nihayet ayrılırken bu gencin sırtını sıvazlar ve " Yavrum, fazla içme, kendini harap etme!" tarzında kulağına fısıldayıp ayrılır. Bu genç bu tutum ve davranıştan oldukça çok etkilenir ve böyle bir âlimin kendisi sebebiyle meyhaneye gelmesinden çok rahatsız olur, pişman olup tövbe eder." ( a. g. d. say. 10)

Rabbimiz!.. Dünya durdukça böylesi Kur'an hizmetine adanmış ruhların sayısını çoğaltsın, toplumu onlardan uzak eylemesin!. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın