CUMA NAMAZI VE KADINLAR!..(1)
" Siz ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınızda , alış verişi keserek Allah'ın öğüdüne koşun! Eğer ( hayır ile çıkar arasındaki farkı ) bilirseniz; bu sizin için daha hayırlıdır." ( Cuma sûresi, âyet 9)
Ayetin Kur'anî yorumu şöyledir:
" Eğer iman iddianızda samimiyseniz, imanınızı isbat edip kitap yüklü eşek durumuna düşmeyiniz!" İslam'dan önce Cuma namazı teriminin kullanıldığına dair sahih bir delil yoktur. Haftanın altıncı gününü Araplar ' aruba' olarak adlandırıyorlardı. Cuma'nın Arapların haftalık istişare günü olarak tayin edilerek adına " Yevm'ul-Arûbâ" denilmesi, Allah Rasulü'nün yedinci göbek dedesi Ka'b b. Lueyy'e kadar gider.
Fakat bütün bu süreçte " cumâ'ah, ictima' gibi kavramlarla akraba olan Cumâ'nın, Kur'an vahyinin orijinal kavramlarından biri olduğuna delalet eder. Hz. Peygamber'in hicretinden önce Medine'deki mü'minler Cuma kılıyorlardı Hz. Peygamber Medine'deki ilk Cuma'yı hicretin 5. günü Salimoğullaarı yurdunun mescidinde uzun bir hitabe ile kıldırdı.
Zikrullah namazı değil, Said B. Müseyyeb ve Said B. Cübeyr'in dediği gibi bir yaygın eğitim olan hutbeyi ifade eder. Hz. Ömer, Cumâ'nın hutbeden dolayı kısaltıldığını söyler. hatta Ata, Mücahid ve Tavus gibi ikinci otoriteleri hutbeye yetişemeyenin Cuma namazına iki rekat ilave etmesi ictihadında bulunmuşlardır. Bununla, Cuma'nın dört rekat olan öğle yerine ikame edildiğini, asli kısmı olan ilk iki rekatını hutbeye verdiğini kasteder. Bu eğitimin, namaz gibi farz kılınmasından başka bir şey değildir.
Cuma'nın bir işlevinin de siyasal katılım olduğu hatırlanmalıdır. Alışverişi kesem emri, meşru mazeretlerin dışındaki her tür meşgaleyi kapsar. Dünyevi bir çıkar, iki dünyayı kapsayan bir hayra tercih edilemez. Bu, ilâhi içtimadan kaçmanın arkasında yatan temel sebeptir. Saib b. Yezid'den gelen rivayette de ifade edildiği gibi Hz. Peygamber ve ilk iki halife döneminde Cuma günü, imam minbere çıktığında tek ezan okunurdu. Hz. Osman döneminde insanlar çoğalınca, hazırlık yapsınlar diye onun döneminde bir ezan daha okunmaya başlandı. ( Buhârî). Hz. Ali kendi hilafetinde tekrar Hz. Peygamber dönemindeki tek ezanlı uygulamaya döndü.
Cuma ilâhî bir içtimadır. Hz. Peygamber onu güneşin üzerine doğduğu haftanın en hayırlı günü olarak tebcil etmiştir. ( Müslim). O gün duaların icâbet saati vardır. Bu içtimaa çağrısına, " Siz ey iman edenler!" hitabından da anlaşılacağı gibi , tüm mü'minler dahildir. Ancak Cuma beş vakte ilave bir namaz değil, öğle namazı yerine ikâme bir namazdır. Bu yüzden yolcu gibi geçici veya mahkûm gibi sürekli mazeretli sayılanların boyunlarından bile, "Cuma'yı ederlerse öğle namazının farziyeti düşer. Zaten Cuma'nın şartları arasında yer alan " imkan" şartı, mazeret durumunda onun yerini öğle namazının almasına delalet eder.
Bütün bunlar ayırım yapılmaksızın kadın-erkek tüm mü'minler için geçerlidir. Cuma konusundaki nasları ve nebevi uygulamaları değerlendiren imamlar, " sıhhat şartları" konusunda farklı yorumlara sahiptir. Şehirde kılınma şartı, belli bir sayıdaki cemaat ile kılınma şartı , siyasi otoritenin yetkisi şartı gibi şartlar bu cümledendir.
Ne var ki, Kur'an nassı ile sabit olan bu ibadet, bu tartışmalı şartlar yüzünden sakıt olamaz. Bu şartlardan yola çıkarak " Eğer sahih olmazsa" şüphesi ile Cuma'lardan sonra kılınan " zuh-ri âhar" ( veya âhir) diye bir namazın kılınmasının gerekçesi de bu ictihadi şartlardır. Bu, niyeti niyet klıan " kasıt" unsuruna nasıl olduğu için sakıncalıdır ve ibadeti yaralar. " ( Kur'an-Meal -Tefsir)
Bu ifadelerden anlıyoruz ki, hanımların cuma günü , camiye gelmeleri için yasaklayıcı bir kavramın, bir emrin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tabii ki, bu bir kul hakkıdır. Kadınların özgürlüğüne, kulluklarına müdahale etmek, onları ibadet haklarından mahrum bırakmaktır. Tabii ki, bu işin sorumluluğu da din bilginlerine düşmektedir.
Her yıl tekrarlanan Teravih namazlarına bil cümle,.aksatmadan katılan bayanlar, cuma namazlarından alı konulmakta, kul hakları bir bakıma ellerinden alınmaktadır. Tabii ki, bu mes'elenin sorumluluğu din otoritelerine düşmektedir. Başta Rasulullah döneminde olmayan, böylesi bir tatbikat günümüz dünyasında vaki olması, bir çirkinlik, bir günahın yaşanmış olmasıdır..
Tabii ki, hanımlar cuma namazından alı konulmaları onları başka uydurma işleri yapmaya yöneltmektedir. Örneğin, kadınlar arasında yapılan pasta, börek yeme seanslarına, tesbih çekme törenlerine, şeyh arama, pir bulma saçmalıklarına yöneltmektedir..
Netice olarak;
Maalesef, günümüz dünyasındaki gidişattan Müslüman kitleler olarak memnun değiliz.. Yani, Cuma namazları Rasulullah (sav) dönemindeki ve sahabe-i kiram zamanında yaşanan heyecanı vermemektedir.
Vaazlar içeriksiz, yeterli şekilde konular doyurucu olmamaktadır. Bir an önce biitseydi havası hakimdir. Allah canımı alsın bu iten kurtulayım mes'elesinde olduğu herkes, cumanın, yapılan proğramların bitmesini arzu etmektedir. Sadece bilinen şekilde bir işe yaramaktadır. Cuma namazı, camii, cemaat fırsat bilinerek para toplama hadiseleri!..
Yukarı satırlarda, ifade edildiği gibi, hanımlar, kadın mahfillerinde cuma'ya katılsalar, vaazı dinleseler, hutbeyi anlasalar ve birlikte cuma namazı kılınsa ve dualar edilmiş olsa, ne zararı veya ne tehlikesi buluna bilir?
Rabbimden niyazım, hak aramasını bilmeyen hanımlara anlayış, bilinç lütfetmesidir.. Bu arzular gerçekleştiğ zaman cehalet bitecek, ümmet ve millet İslam'ın nurlu ve kurtuluş yolunda yürüyeceklerdir. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın