CAHİLİYE, YALNIZ BİR ÇAĞIN ADI DEĞİL
CAHİLİYE; YALNIZ BİR ÇAĞIN ADI DEĞİL, BİR AHLAK VE ZİHİN YAPISIDIR !..
" Siz ey iman edenler! İnkâra saplanıp da, yeryüzünde sefere çıkan ya da gazaya katılan kardeşleri için " Bizimle kalmış olsalardı ölmeyecekler ya da öldürülmeyeceklerdi" diyenler gibi olmayın! Zira Allah bunu, onların içine bir yürek yarası yapacaktır. Çünkü hayatı ve ölümü yaratan Allah'tır ve Allah yaptığınız her şeyi görmektedir." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 156)
dini için, imanı için, İslam ve Kur'an'ı, vatan ve milleti için canını verenlerin ardından akıl hocalığı yapanlara dolayısıyla; Allah yokmuş gibi konuştuğunuzun farkında mısınız? Yürek yarası yapmak; âhirette ölenin de kalanın da eline geçen belli olunca, dediğine diyeceğine bin pişman olmaktadır.
" Yoksa onlar cahiliye yasasını mı istiyorlar? Aklı başında bir toplum için, Allah'tan daha iyi yasa yapıcı olabilir mi?" ( Mâide sûresi, âyet 50)
" Câhiliyye: Cehl kökünden türetilmiş bir terimdir. Bu kelime genellikle ' ilmin zıddı' olan ' bilgisizlik' demektir. Câhiliyye kelimesi ise " Cahile ait, cahile özgü, cahilce" gibi anlamlara gelir. Kur'an, İslam öncesi Arapların inanç, tutum ve davranışlarını ifade etmek için kullanmıştır.
Bu dönemde yaşayan şairlere de ' cahiliye şairleri' denilmektedir. Hz. Peygamber döneminde cahiliye terimi ile miladi 610 yılından önceki dönem ifade ediliyordu. Arapların İslam'dan önceki tarihlerinin cahiliye kavramı ile adlandırılmasının çeşitli sebepleri vardır.
Arapların yaşam tarzına bedevilik egemendi. Çevrelerinde bulunan diğer topluluklara göre medeniyet açısından geri durumdaydılar. Göçebe ve yarı göçebe hayatı yaşayan kabilelerden oluşan ve kayda değer bir tarihleri olmayan insan topluluklarından oluşmaktaydılar.
Cahiliye döneminin Araplarının Allah'ı gereği gibi bilmedikleri, O'na şeksiz ve şirksiz iman etmedikleri, bireysel ve toplumsal hayatlarında bilgiden, düzenden ve barıştan uzak oldukları görülmektedir.
Cahiliye kavramı ile Arapların İslam'dan önceki durumları belirtilmekle birlikte Hz. Peygamber, cahiliyeye geçmişte kalan bir dönem olarak bakmamıştır. Doğrusu cahiliye zihninin fırsat bulduğu zaman tekrar ortaya çıkabileceğini belirtmiş ve bu konuda Müslümanlara uyarı da bulunmuştur. " ( Sahabe dönemi iktidar kavgası, A. Akbulut, sayfa 56)
İsterseniz, 21 nci asrın hastalıklarını, o dönem cahili hallerle, yaşantılarla kıyas ediniz. Neler göreceksiniz, aralarında nasıl bir fark bulunmakta onun tefrikini yapmış olacaksınızdır.
Peygamberimizden önceki dönem, tabii ki, putçu bir dönemdir. Her türlü ahlaksızlığın, fuhuşun, zinanın, ribanın, ırkçılığın yüksek boyutlarda olduğu bir dönemdi. Ya şimdilerde?
Günümüzde, homoseksüalite tavan yapmış, sevicilik, erkeğin erkekle evlenmesi, kadının kadınla zifafı olağan görülmektedir. Dünkü, Mekke hayatında, her köşe başında bir put, her kabilenin bir tapındığı tanrısı var idi. Ya şimdilerde?
Yine her köşe başında, heykel, anıt, eski eser cinsinden çıplak çıplak putlar, insanların iştahlarını kabartmakta, cahiliye Araplarında, üste giyilen giysiler bile günümüzde çok görülerek, çıplaklık tercih edilmektedir. Şu ayeti düşünelim:
" Yoksa onlar cahiliye yasasını mı istiyorlar? Aklı başında bir toplum için, Allah'tan daha iyi yasa yapıcı olabilir mi?" (Mâide sûresi, âyet 50)
Bu âyeti kerime mealinden şu gerçeği anlıyoruz: Sadece dünyevi yararlılık ve çıkar ilişkilerini gözeten tüm yasa ve hükümleri kapsar. Yasaların da ruhu ve vicdanı vardır. Allah'ı görmeyen, dinlemeyen, duymayan ve ahireti yok sayan her yasa ve hüküm, hem ruhsuz hem vicdansız kalmaya mahkûmdur.
" ' Cahiliye davası' cahiliye çağrısı anlamına gelmektedir. Bir kimsenin kendi kabilesinin mensuplarını yardıma çağırmasıdır. Bu yardım çığlığını işiten kabile mensupları toplanarak, çağrıyı yapanın haklı veya haksız olduğuna bakmaksızın, kendi kabilesini işiten kabile mensupları toplanarak, çağrıyı yapanın haklı veya haksız olduğuna bakmaksızın, kendi kabilesine mensup kişinin yardımına koşarlardı.
Bu konuda Hz. Peygamber'in şöyle dediğini Buhârî nakletmiştir: " Şu cahiliye çığlığını bırakınız. Soyunu çağırmak ne kötü şeydir." ( Buhârî, Tecrid-i Sarih, IX. 229-230) Aslında cahiliye bu zihniyettir. İslami dönemde de bu zihniyete mensup olan insanlar olmuştur.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra ilk halife seçimi olan Benî Sa'îde olayında cahiliye değeri olan kabilecilik, yeniden Müslümanların gündemine taşınmıştır. Demek ki cahiliye yalnız bir çağın adı değil, aynı zamanda bir ahlak ve zihin yapısının da adıdır. .
Bu yapı her çağda kendini gösterebilir. Cahiliye kültürü ve ahlakı mü'minlerin gönüllerinde bile gizliden gizliye varlığını sürdürebilmiş ve zaman zaman da ortaya çıkmıştır. Doğrusu cahili yaklaşım, İslam'a yönelik bir tehlike teşkil etmektedir." ( M. Fayda, a.g.e.sayfa 56)
Sonuç yerine;
Cahiliye adetleri, yaklaşımları her zaman, her çağda değişik şekillerde zuhur etmektedir. Onun içindir ki, hangi çağda, hangi dönemde olursa olsun, cahiliye cahiliyedir.
" Hani, inkârda direnenlerin kalbini malum gurur- cahiliye gururu- doldururken, Allah, Elçisine ve mü'minlere iç huzuru bahşetmiş ve onların sorumlu davranma sözüne sadık kalmalarını sağlamıştı. Zira onlar buna fazlasıyla lâyık ve ehil idiler, ve zaten Allah da her şeyi hakkıyla bilendir." ( Fetih sûresi, âyet 26 )
Cahili adetlerden, cahili kuruntulardan, zihin ve düşüncelerden kurtulmak için, yapılacak, sarılacak bir imkân bulunmaktadır. Aziz Kur'an'a sarılmak, onu okumak, onu anlamak ve onun emirlerini yaşamaktır.
Yoksa, cehaletten kurtuluş mümkün değildir. Hele bilhassa, kendini peygamber yerine koyan " Din baronları" Mehdiler, Mesihler, Fetö'lar ordusundan, sıra sıra dizilenlerden kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Demek ki, çağların değişmesiyle, zaman geçmesiyle, cahillik bitmemektedir.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın