BU VATANIN: AŞIKLARINI, OZANLARINI, ŞAİRLERİNİ SELAMLIYORUM!..
Emin olun ki, bu aziz millet içerisinden çıkmış öylesi insanlar vardır ki, kimi aşık, kimi ozan, kimi şair, kimi besteci ve güftecidir!..
Niye böyledir?.. Milletimiz; baştan sona sanatkar desem sanırım yanılmam!.. Çünkü, milletler içerisinde en duygulu, hisli, merhametli, acıyan, üzülen, efkarlanan, coşan, duyguları galeyana gelen başka bir milleti bulmak mümkün değildir!..
Yediden yetmişe bu millet; Karacaoğlan'ı tanır, Kerem ile Aslı'yı okur, Derdiçok'a selam çakar, Kör Oğlu'na saygı duyar!.
Zaten, bu kesimler, bu milletin sesi, soluğu, nefesi ve can damarıdır!.. Sorarım: kim hüzünlenmez, heyecan fırtınasına tutulmaz, Arif Nihat Asya hocanın " Bayrak" şiiri karşısında, Akif merhumun " İstiklal Marşı" " Çanakkale" şiiri güzelce okunduğu zaman?..
Yani, bu millet çocuklarının, içi kan ağlayan, duyguları berrak, bam tellerine dokunsanız, sular, seller olur hemencecik!.. Diyeceksiniz ki, bu yeterli mi? Hayır!.. Bin kere hayır!.. Dolayısıyla;
Bendeniz, kendi bölgem Afşin diyarından, Elbistan ovasından bahsederek, oraların meşhurlarından bahsedeceğim:
Afşin'da isim yapmış olan Hayati Vasfi Taşyürek merhumu nasıl rahmetle anmayalım ki? Arif Nihat Asya hoca ile karşılaştığında: Arif Nihat hoca; Hayati abiye derki: " Böyle bir adam Taşyürekli olamaz!" der.
Onun " Tuna yandı ben ağladım" şiiri karşısında her zaman hüzünlenir, geçmiş olduğum Batı topraklarında kendimden geçerim. Bizler, Batı'da yaşayan gurbetçi kesimler, şimdilerde, tatillerini yapmak için anavatanlarına gelirken, uçakla, araba ile gelmektedirler!..
Üç günlük, 2,5 günlük oto ile yol, veya uçakla üç saatlik mesafe, sanki yıllarca sürmüş gibi gelmektedir onlara!.. Oysa, atalarımız; at sırtında, yayan, yapıldak taa Münih önlerine kadar gelirken, " oof, puff! etmeden gelmişlerdir!.. Onun içindir ki, Hayati abinin " Tuna yandı ben ağladım" şiiri, mükemmel bir gerçeği dile getirmektedir!..
Ama, bir itiraf da bulunmalıyım ki, Afşin'li, Hayati ağabeye: tam kamil şekilde sahip çıkmamıştır. Hollanda ülkesinde, Ozan Arif'in bir konseri sonrası idi, kendisi ile kucaklaşma, selamlaşma imkanım olmuştu. Ozan Arif: " Hocam!.. Nerelisin?" diye sorduğu zaman " Afşin'liyim" dedim. Bir anda, Ozan Arif değişti, duygulandı ve hüzünlendi. " Ozanım! Ne oldu?" diye sordum. " Hocam" Ben, Hayati ağabeyin öğrencisiyim!" demez mi?
Mustafa Yıldızdoğan'da öyledir!.. Ya Mahzuni hocayı unutmak mümkün müdür? Ama, ne çare ki, mezarı: Afşin'da değil, Hacıbektaş'tadır!.. Bu durum, Afşin insanı için bir eksiklik, Mahzuni'ye sahip çıkmamadır!.. Tüm ülkemiz insanı, Mahzuni derken, Afşin'in; bu durumu yanlışın taa kendisidir!..
Maalesef; Aşık Veysel içinde durum aynısıdır!.. Daha hayatta iken sahip çıkamadık, öldükten sonra " Benim sadık yârim kara topraktır" türkülerini dilden dile, kasetten CD'ye okumaktayız. Bu durumdan da utanmamak mümkün değildir!..
Abdürrahim Karakoç usta; yalnızca, bizim bölgenin şairi, yazarı değildir!.. Karakoç hoca, bütün Türkiye'nin şairi, ustası, edibi, ve dertlisidir!.. Onun içindir ki, aynı soruyu sormadan edemiyorum: " Karakoç ustanın makberesi niçin Cela'da değil de, Ankara'dadır?..
Halk adamlarına, şairlerine, aşıklarına, sanatkarlarına , ozanlarına, ediplerine, edebiyatçılarına sahip çıkamayan bir millet, dilleri ahraz, nefesleri tükenmiş, soluk alamaz duruma gelmişler demektir!..
Hollanda'da; Ozan Çelebi kardeşim, başımın tacıdır!.. Başlar üstünde yeri vardır!.. Öylesi, Erzurum nameleri, ezgileri söyler ki, Almanya, Hollanda, Belçika insanlarımız da kendisin ala bildiğince sever ve alkışlar!.. Allah uzun ömürler versin!..
Diğer taraftan, Afşin'in mahalli sanatkarlarını yaşatmak, müdavimi olmak lazımdır!.. Onlara destek vermezsek, kitaplarını alıp okumazsak, şiirlerini gönüllerimize nakşetmezsek, onlar nasıl yaşayacaklardır?
Mustafa Hamiş kardeş, Erol Boyunduruk, Osman abi, Celal usta, Kalender bey, ve daha niceleri!.. Tamamı, bu ülkenin, bu bölgenin ustaları, zahmet çekmişleri, gönül dünyalarını zahmete koşmuşlarıdır!..
Netice olarak;
Tüm sanatkarlarımıza sahip çıkmalıyız!.. Bizler, tatlı tatlı, mışıl mışıl uyurken, onlar; sürekli düşünmekte, beste, güfte, şiir, saz, söz işleri ile beyinlerini, zihin dünyalarını yormaktalar, Afşin halkı için, bölge halkı için yorulmaktadırlar!.. Sağ olsunlar!.. Var olsunlar!..
Emekli öğretmen Nurettin Ertekin ağabeyi, her yıl tatilde sohbet etmeden, uzun uzun onu dinlemeden bırakmam. Şimdi, kendisi Yeşil Afşin'da yazmakta, milletimizin arzularını dile getirmektedir!.. Var olsun!.. Nur olsun!.. Dolayısıyla;
Tüm ülke insanları olarak bizler; ozanlarımız, ediplerimiz, şairlerimiz hayata gözlerini yummadan önce onlara sahip çıkmalıyız.. Yanlış üstüne yanlış, hata üstüne hata yapmayalım!..
Afşin'in; medarı iftiharı, gizli kalmış tarihini, dile getiren, Mustafa Köş kardeşimizi burada anmadan geçmeyeceğim.. Biraz rahatsız olmasına binaen, yine de, koşmakta, koşuşturmakta, elinden kalemini düşürmemektedir!.
Mustafa Köş kardeşim, nüfus dairesinde memurdur!.. Ama, ne memur!.. Mükrimin hocanın takipçisi, tarihin gizli kalmış taraflarını gün yüzüne çıkaran dostumuzdur.. Kendisini selamlıyorum!..
Son söz olarak, bu ülkenin, bu vatanın tüm eli kalem tutanlarını saygı ile, hürmetle selamlıyorum. Dünyadan göçenleri rahmetle anarken, hayatta olanlara uzun, sağlıklı ömürler diliyorum.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın