Bilge İnsan Başbuş Alpaslan Türkeş'i Ziyaret
Yıllar, nede çar çabucak geçmektedir!.. Birde bakıyorsunuz ki, sanki bir göz açıp kapama gibi gelip gitmiştir. Gençlik yıllarımda, merhum Türkeş beyi ziyaret etmek için yanıp tutuşurdum.
Onu ziyaret etmek, elini öpmek, o tok sesini bir kerede yüz yüze dinlemek için bu tutku bende " kara sevda" olmuştu. Çünkü, gençlik yıllarımda, heyecanlı, atılgan biri idim.
Ülkü Ocaklarına gider, okumadığım kitapları ocak kütüphanesinden temin ederek okumaya çalışır, oradaki Ocakcı dostlarla selamlaşırdım. Hele, Ülkü Bir'deki İskender hocanın şiir okumasını arzu eder, Fikri Şahin hocanın hoş sohbetinden müstefid olurdum.
Afşin İlçe Başkanı Ömer Adil Güzel hoca ile her dem beraber, her an muhabbetimiz devam ederek gitmiş olurdu. Derken, bir sınav vesilesiyle, Adana Müftülüğünde, Müftü Kaplan hoca tarafından hakkımın gasp edilmesi sebebiyle, kendimi Başkentte buldum.
Gençliğin vermiş olduğu heyecan, heves ve atılganlıkla Bahçeli evlerde bulunan Genel merkez binasına gittim. Ama, içimde bir his, heyecan ve ziyaretin vereceği stres beni kaplamıştı. Hakikaten, 1973 yılında veya 74'lerde parti fakir, geliri az olmasına rağmen, ülke genelinde gençliği ile, fikriyatı ile, Başbuğ Türkeş'in vermiş olduğu maddi-manevi ağırlık ile söz sahibi bir bir parti idi..
Sokaklar bu kitleden sorulur, okullar, tüm üniversite gençliği söz konusu merkezin potansiyel vurucu ve temsil gücü idi!.. O dönemin Ülkücü gençliği; okuyan, araştıran, ayaklı kütüphane diye bileceğim bir gençlik kitlesi idi.. Neticede;
Genel Merkez binasına girmiş oldum. O zaman ki, parti genel sekreteri Yaşar Okuyan'la tanıştım. Sarı saçlı, zayıf, nahif bir delikanlı idi!.. Maalesef, bu teşkilattan firar eden insanlar gibi Yaşan Okuyan'da nerede dolaştığını, şu anda ne yaptığını bilememektedir.
Mes'elenin, aslına bakılacak olursak, bu teşkilat, sair partilere eleman yetiştiren, tecrübe sahibi yaparak onlara entelektüel veren bir siyasi kuruluştur.
Az bekledikten sonra; Başbuğ tarafından kabul edildim. Hakikaten, koltuğunda oturan bir devrin " Kudretli Albayı" Başbuğ Türkeş idi. İleri yaşına rağmen, beni ayakta karşılayıp, birbirimize sarılmış, bende elini öpecek olmuştum.
Mevzuu, din, iman, tarih, İslam idi!.. Kur'an'ı anlayarak okumak idi!.. Söz döndü, dolaştı Müftü Cemalettin Kaplan'a gelmiş oldu!.. Sanki, Müftü Kaplan ile, masa arkadaşı imiş gibi, onun tüm menfi meziyetlerini bir bir sıralamaya başladı.
Onun; bir " Türk düşmanı" olmasından, Atatürk'ü sevmemesinden bahsetti. Başbuğ anlattıkça, bin irkildim ve ürktüm. İçimden; Müftünün bu özelliklerini nereden biliyor? diye için için taaccüpte kalmış oldum. Aşağı, yukarı bir saat sohbetten sonra Genel Merkezden ayrılmış oldum.
Ama, gel zaman, git zaman, 12 Eylül Askeri ihtilal sonunda, söz konusu Müftünün ülke dışına kaçmasından, yurt dışında zararlı, menfi çalışmalarda bulunmasından ötürü, ben; Başbuğ Türkeş'in sekiz yıl önce bana söylemiş olduğu sözleri hep aklıma gelmiş, kendisini sürekli saygı ve rahmetle anmışımdır. Dolayısıyla,
1993 yılında hac görevlisi olarak Medine'de idim.. Mescidden çıkınca, bir grup Kaplancı, biçare, zavallı, şuursuz insanlarla karşılaştım. Kendi bayrağımız " Ay-Yıldız"ı atmışlar, üzerinde " Köln Anadolu Hilafet Devleti " yazan filamayı bir o yana, bir bu yana sallayıp durmakta idiler.
Sanki, dizlerimde derman ve takat kalmamıştı. Oracığa oturdum ve ağlarcasına hüzünlenmiş oldum. Ve 1973 yılında, Başbuğ Türkeş'in bu Müftü hakkında söylemiş olduğu sözler aklıma düştü.. " " Kaplan; Türk düşmanıdır" sözü.. Oracıkta, Başbuğa rahmet okudum!..
Sonuç yerine;
Başbuğ Türkeş'in; Afşin İlçesi ve bizler için özel bir yeri bulunmaktadır!.. Merhum Belediye Başkanı Ergün Ertekin'in; " Ashab-ı Kehf diyarı" Afşin'i tanıtmasıyla, sevdirmesiyle, Başbuğ Türkeş sık sık Afşin'i ziyaret eder oldu.
Onun içindir ki, Başbuğun kuruluşu; şu sıralar yine Millî, Dini, İslâmî görevini bihakkın yapmaktadır. Allah, yâr ve yardımcıları olsun!.. Dr. Bahçeli bey, duruşuyla, görüşleriyle, vatanın dirliği, birliği ve bütünlüğü ile, bilhassa, Fetö hainine karşı tavizsiz tutumu ile, örnek olma vasfına devam etmektedir.
Söz konusu bu kitle, miras almış oldukları davayı taşıyacak, omuzlamış oldukları yükü, bükülmeden, sarsmadan, o yana, bu yana savrulmadan götüreceklerdir.
Çünkü, bu hizmete; milletin, vatanın, bayrağın ve devletin acil ihtiyacı bulunmaktadır. Aksi halde, bu davadan dönülürse, bu dönüş, merhum Türkeş'e ihanet olacak, onun ruhaniyeti mahzun olacaktır!..
Rabbim!.. Bu aziz millet evlatlarına, sağ duyu, etraflı tefekkür nasip eylesin!.Başta, merhum Türkeş'in ve tüm şehidlerin mekan ve makamları cennet olsun!.. .Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın