Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

BAYRAM, CENAZE, CUMA NAMAZI VE KADIN!... 

     " Siz ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınızda, alışverişi keserek Allah'ın öğüdüne koşun! Eğer (hayır ile çıkar arasındaki farkı) bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." ( Cuma sûresi, âyet 9)

     " Ve namaz kılındığı zaman da, artık yeryüzünde dağılın ve Allah'ın lütfundan ( payınıza) düşeni talep edin! Ama Allah'ı hiç hatırdan çıkarmayın ki, ebedi mutluluğa ulaşabilesiniz." ( Cuma sûresi, âyet 10) 

     Bu günkü yazımla, önemli, ciddi, üzerinde gerçekten durulması gereken bir mes'eleyi gündeme almış oldum. Rabbimiz!.. Ölmüşlerimize rahmet, bayram ve cuma namazlarımızı kabul buyursun!.. 

     Bilindiği üzere, cuma namazı " yaygın eğitim" modelinin insanlık tarihindeki en mükemmel, en başarılı örneğini teşkil eden ve Müslümanların toplandığı gün olan Cuma namazını yukarıda belirtilen, Cuma sûresi 9'ncu âyetinden alır. 

     Ama, ne hazindir ki, bizim toplum zihninde yaygın olan Cuma namazı, Bayram namazı ve cenaze namazı sadece erkeklere mahsus bir ibadet olarak algılanmakta, uygulamada bu yönde devam etmektedir!..

      Ramazan ayı girmeden önce, hoca efendiler, bir nafile namaz olan Teravih ibadetini duyururken, camii kürsüsünden, minberinden ve mihrabından duyurusunu yaparken, mes'ele kadınların cuma namazına iştiraki mes'elesine gelince  bir " istemezük" durumu belirmektedir. Niçin ve neden?

     Hanımların cuma namazına, bayram ve cenaze namazına iştirakleri bizim millet dışında, her Müslüman toplumda yapılan, iştirak edilen bir durumdur. Örneğin, Maliki mezhebi mensubu Marokkan cemaatler,bu konuyu fevkalede yaşamakta ve cuma günleri, hanımlar, güzelce hazırlanarak, kendilerine ayrılan hanımlar mahfilinde ibadetlerini yapmaktadırlar!.. 

      Böylesi toplumlarda kadın cinayetleri daha seyrek, hiç yok gibidir. Oysa, bizde adım başı kadın -erkek kavgaları,boşanmaları, işlenen cinayetler, mahkeme salonlarının hınça hınç dolu oluşu sanırım kadının dini yönden geri kalması yüzünden, erkeğin insan haklarına ve kadın haklarına riayetsizliğinden ileri gelmektedir. 

       Çünkü, bir hanımın eğitileceği, öğüt alacağı yer dinlediği vaaz, hutbe ve sair dini alanlardır. Hanım efendi, bu alanlardan mahrum bırakılırsa, ne olacak, ya sokaklarda, mahallae aralarında " el aldım", " şeyh bekleme" " müridanlık" halleri ile meşgul olacaktır. 

     Cuma namazının İslam tarihindeki yeri!..

     "  Zikrullah namazı değil, Said b. Müseyyeb ve Said b. Cübeyrin dediği gibi bir yaygın eğitim olan hutbeyi ifade eder. Hz. Ömer, Cuma'nın hutbeden dolayı kısaltıldığını söyler. Hatta Ata, Mücahid ve Tavus gibi ikinci neslin otoriteleri hutbeye yetişemeyenin Cuma namazına iki rekat ilave etmesi içtihadında bulunmuşlardır. 

      Bununla, Cuma'nın dört rekat olan öğle yerine ikame edildiği , asli kısmı olan ilk iki rekatını hutbeye verdiğini kasteder. Bu, eğitimin, namaz gibi farz kılınmasından başka bir şey değildir. Cuma'nın  bir işlevinin de siyasal bir katılım olduğu hatırlanmalıdır.

     Alış verişi kesme emri, meşru mazeretlerin dışındaki her tür meşgaleyi kapsar. Dünyevi bir çıkar, iki dünyayı kapsayan bir hayra tercih edilemez. Bu, ilahi içtimadan kaçmanın arkasında yatan temel sebeptir.

     Said b. Yezid'den gelen rivayette ifade edildiği gibi Hz. peygamber ve ilk iki halife döneminde Cuma günü, imam minbere oturduğunda tek ezan okunurdu. Hz. Osman döneminde insanlar çoğalınca, hazırlık yapsınlar diye onun öncesinde bir ezan daha okunmaya başlandı. Hz. Ali kendi hilafetinde tekrar Hz. Peygamber dönemindeki tek ezanlı uygulamaya döndü. " ( Kur'an Meal ve Tefsir) 

      Maalesef, cenaze namazlarında ve bayram namazlarında da kadınlar camiden, cemaatten, topluma katılmalarından men edilmektedir. Rasulullah (sav) döneminde " musalla" denilen yerde tüm insanlar, kadın ve erkek bayram namazlarınıı kılarken kimse kimseyi suçlamıyor ve dışlamıyordu. Bilakis, Rasul (as)'ın daveti ve çağrısı bulunuyordu. 

     Cenaze namazında kadın-erkek saflarında ayrıcalık aranmazken, bırakalım aynı safda durmalarını da, kadınlar, dikkat çekmemek, dedikoduya maruz kalmamak için ayrı bir köşede yakınlarının cenaze namazlarını niçin kılamıyorlar? Şu alıntı yazıyı dikkatlerinize sunmak istiyorum: 

     " Kadının adı yok" diyerek, kadının değerini yok eden malum zihniyete bir nazire olsun diye koydum bu başlığı. Modernler kadını evden çıkartıp, evini yıktılar. Kadını ikna etmek için, evine ona " Bu senin zindanın" diye tanıttılar. Bu şeytani telkine aldanan kadın evi terk etti. 

     Modern kadına ev yerine önerdikleri şey ne? Sokak, cadde, süpermarket, kulüp, dernek fabrika, daire, dükkan , ofis vesaire vesaire... Ama bunların hiç biri evin yerine geçmedi. Kadın evine düşman dışarıya hayran edildi. Fakat dışarı çağıranlar zaten korumasız kalsın, savunmasız kalsın diye çağırmıştı. Onu dışarı çağıranlar, onu metalaştırmaya can atanlardı. 

      Kadın onlar için süslendi, boyandı, pudralandı. Onlar için harcadı parasını, zamanını , hayatını. Onlar içerden çıkarıp dışarının malı ettikleri her kadını yağlı ve bağımlı bir müşteri olarak alkışladılar. Nitekim öyledi de. Kadın artık kazanmak için harcıyor, harcamak için harcıyordu.

     Önce anneliğini unuttu. Zira kendine yabancılaştı. Zaten dışarlıklı bir hayatın yoğunluğunu hiçbir kadın anneliki" birlikte kaldıramazdı. O nazenin omuzlara bu ağır gelirdi. Öyle de oldu.Yıktıkları evin yerine pansiyonu koydular. Yıktılar dedimse, damını duvarını yıktıklarını kastetmedim  elbet. Bu mecazen bir yıkımdı. Evin misyonunun yıktılar, tıpkı kadının kadınlık misyonunu yıktıkları gibi." ( Kelimeler, M. İslamoğlu, say. 145)

     Hakikaten, bu satırlarda izah edildiği, Batıdaki kadının durumu bu anlatılanlar gibidir. Tabii ki, Batıda olduğu gibi kalmadı bu durum. Ülkemiz kadınlarını da esir etti. İstanbul sokaklarında " Sevişirizde, cünüpde gezeriz, ezana hayır" noktasına getirmiş oldu. Çünkü, mes'elenin nereye varacağı, nerede duracağı da taa başından belliydi. 

      Hanımı, camiden kovan zihniyet, cuma namazından, bayram namazından kovan İslam dışı fikir, en sonunda kadının ölen yakınlarının cenaze namazından bile kovmuş oldu. 

     Netice olarak;

     21 nci asır sanırım bir hesaplaşma, bin intikam alma asrı olacaktır. Şimdilik camiden, mescidden, bayramdan, yakınlarının cenaze namazından veya duasından tard edilen kadın, sanırım, uyandığı zaman, bilinçlendiği vakit, camii kapısından kendilerini kovanları kendileri kovalayacaklardır. 

      Gelenekçi zihniyet, hikayeci zümreler, bu işin böylece devam etmesini arzu ediyorlar. Sokaklarda, kadın dövmeler, vurmalar, kırmalar, boşamalar devam etsin ama, aziz Kur'an ve Kur'anî emirler anlaşılmasın. 

      Kadına " üçten dokuza boşsun" ahlaksızlığı dün ve bu gündür aynen devam etmektedir. Atalarcı zihniyet " böyle gelmiş, böyle gitsin" diyerek sınırın aşılmasını, uyarılmayı kabul etmezler. 

      Son sözler olarak şunu demek istiyorum: Kadınların haklarının bildirilmesi, Kur'an'daki yerlerinin bilinmesi gerekmektedir. Onlar, cuma namazlarını da kılacaklar, vakit namazlarını da camide kılacaklar, cenaze namazlarına da iştirak edecekler, gümbür gümbür bayram namazlarını da eda edeceklerdir. 

       Çünkü, şartlar, çağımız " kaderim böyle imiş" deme zamanı değildir. Seslerin gür çıkma zamanı, Kur'an yolunda yürümenin tam vaktidir. Soruyorum, hangi güç, kaba, softa zihniyet bu yürüyüşe nasıl engel olabilir ki?Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın