Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ANNELER GÜNÜNDE, ANNELERE HÜRMETLER!..

 " Ve zaten insanoğluna anne-babasına iyi davranmasını biz tavsiye etmiştik. Fakat ( sen ey muhatap), eğer hakkında bir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi Bana ortak koşman için seni ikna etmeye çalışırlarsa, asla ikisinee itaat etme. Dönüşünüz sadece Banadır; işte o zaman Ben, yapıp ettiklerinizi size bir bir haber vereceğim." ( Ankebut sûresi, âyet 8 ) 

     Zikredilen bu ayeti kerimeyi her defasında okuduğum zaman, büyük komutan, Rasulullah (sav)'in okçusu sahabisi Sa' B. Ebi Vakkas'ın annesine karşı imanı direnci, direnisi ve şavunması aklıma gelmektedir. Bu ayeti kerimeden ilham alarak, anneler gününü değerlendireceğim. 

       Gün dolayısıyla, ölmüş annelerimize rahmet, hayatta olanlara da sağlık, sıhhat ve afiyet temenni ederim. Ben bu günkü "anneler günü" yazımla, günden, zamanımızdan bahsetmeyeceğim. 

      1940'lara gideceğim. O zamanki annelerin neler çekmiş olduklarını, yaşadıkları acı gerçekleri,baskıları anlatmaya çalışacağım: 

      " Tabii ki konuşurken dalar geçmişe , yaşadıkları canlanır gözünün önünde ve anlatırken onları bazen öfkelenir, bazen, tebessüm eder, bazen " Burnumun direği sızlıyor oğull"! diyerek göz yaşı döker..

     İslam'dan, dinden konu açınca bin dokuz yüz kırklı yıllardan bahsetti bana bana bir ara.. Tek parti rejiminin zulmüne de şahit olmuş, hem de çocuk yaşında! 

     Deprem korkusuyla besmele çekti diye ceza vermiş bir öğretmeni.. Köyündeki imamı tutuklamışlar, namaz kıldırıyor, Kur'an öğretiyor bahanesi ile. 

     Camiyi ambar yapmışlar ve köylüden zorla aldıkları tahılı, şunu bunu deplamışlar.. Erkeklerin evlerden, tarlalardan alınıp üç kuruş paraya, o zamanın ilkel koşullarında jandarma gözetiminde zorla madenlerde çalıştırılması.. 

     Kadın kız, çoluk çocuk imece usulü koşturdukları bağ bahçe, tarla hasılasının üçte birine zorla el konulması gibi türlü zilümler hemen yakınında cereyan etmiş..

     Öyle de olsa o zulümler yıldırmamış onları, ayakta kalmayı başarmışlar. Kur'an okumak, namaz kılmak yasakmış ama ona rağmen köydeki hocadan, Osmanlı bakiyesi yaşlılardan öğrendikleri kadar iman etmenin gerekliklerini yerine getirmişler.. 

     Hırslanıyor ve gözleri doluyor bütün bunları anlatırken,  CHP iktidardan düşerse çok sevdiği keçisini kesmeyi ahdetmiş annesi kesmiş de..İlmihal yok, meal deseniz adet değilmiş.. Sair kitaplarda zaten bulunmazmış.. 

      Usta çırak ilişkisiyle bilinir, uygulanırmış dini gereklilikler.. Kolay değil, bağda bahçede, tarlada bin bir zahmetle ürettiklerine el konulmuş, Din adına öğrendiklerine ve öğrendiklerini uygulamaya da yasak!.. " ( İktibas, Mart 2011, M.Atav, say. 55) 

       İşte, dönemin anneleri bu tür uğursuz, hayırsız anları ve zamanları yaşamış annelerdir. Şimdilerde, kozmetik ürünlere batmış, uzun, cilali tırnaklarla, ellerde son model iphone telefonlarla, kot pantolonlarla boy gösteren anneler değildi onlar. 

     O anneler ki, sırtlarında, bahçeden, bağdan, bostandan topladıkları küfelerle hayatlarını idame ettirmiş annelerdir. Elleri nasırlaşmış, belleri kamburlaşmış, ayaklarında lastik ayakkabılarla tarladan, bağdan, bahçeden yük taşıyan annelerdir. 

     Sorun onlara bakalım, size nasıl bir cevap vereceklerdir!..

     " Ah, evladım ah! Siz cennette yaşıyorsunuz, bizim gençliğimizde ve sizi büyüttüğümüz zamanlarda böyle evler, böyle bolluk, böyle rahatlık, böyle kolaylıklar, türlü türlü kitaplar nerdeee? Bilmeyen, görmeyen, şükretmeyen nankördür. 

     Şimdi ki gibi cins cins, model model araba mı gördük biz? Halıydı, koltuktu, beyazdı, siyahtı eşyaları kim bulmuş da kullanmış? Yani güzelim fırınlar, çamaşır ve bulaşık makineleri, güzelim fırınlar yoktu ama bu yeni yetmeler gibi nankör olmadık biz elhamdülillah ve çok bulup şımaranlardan, az bulup yerinenlerden değildik asla!" gibi sözleri sıralar birbir.. " ( a.g.d.)

     Evet, o devrin anneleri böyle yaşamışlar, bizleri, bu günkü nesli böyle yetiştirmişlerdir. Onlar, her halükarda paylaşmayı biliyor, komşu haklarını, çocuk haklarını, kul haklarını ihmal etmiyorlardı. 

      Netice ve sonuç olarak;

      Evet, bizler, onların hal ve ahvallerini unutmayarak " Anneler gününü" kutlamalıyız. Anadolu'nun köy ve kasabalarında halen yaşamakta olan annelerin halini unutmamalıyız. 

      1940'lı yıllarda, politikanın acımasız devirlerinde yaşamış annelerin hallerini unutmayarak, " Anneler gününü" kutlamalıyız. 

      Bizler, 21 nci çağın insanları; yukarı satırlarda anlatılan annelerin çektiklerini bilmezlerse, unuturlarsa, " boş ver" derlerse, onların " anneler gününü" kutlamaları samimiyetsizdir, sevgisizdir, saygısızdır. 

      Bizler, ibret almasını bilmeliyiz. Yaşanan acıklı hallerden, bir bulup, iki bulamadıklarını unutmamalıyız!..Tüm bu anlatımlardan sonuç olarak şu sonuca varmalıyız!.. Eski anneler, o günlerin zor şartları altında, din, iman, Kur'an vahyi diyerek inançlarını korumuşlardır. Onları kutluyor, makamlarının cennet olmasını niyaz ediyorum!.. 

     Son sözler olarak, " anneler günü" bu inanç, bu çerçevede kutlanacaksa, herkesi tebrik eder, anneler gününü kutlarım... Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın