AMON TAPINAKÇILARI!
" Ne ki onu ve kavmini Allah'ı bırakıp da güneşe tapar buldum. Öyle ( anlaşılıyor ) ki Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş. Onlar da yoldan sapmışlar ve bir daha da doğru yolu bulamamışlar." ( Neml sûresi, âyet 24 )
Yer yüzü var olduğundan, insan yaratıldığından bu yana, ne acı ki, hakkın müdafiileri olduğu gibi, batılın da meddahları, savunucuları, yardakçıları yeryüzünden eksik olmamışlardır.
Hakkı müdafaa edenlerin, Resullerin karşılarına madde perestler, mala, mülke, eşyaya tapanlar ve onların önde giden Firavun, Haman, Karunu, Nemrud veya silsileleri olan " Tapınakçılar", daha doğrusu " Amon"lar eksik olmamış, dün olduğu gibi, bu günde batılın çeteleri, hep var olmuşlardır.
Dünya masonları, siyonistleri, gizli mahfilleri sürekli iş başında bulunmuştur. Ezandan korkmuşlar, camiden nefret etmişler, İHL. okullarından, İlahiyat fakültelerinden tiksinmişler, Allah demenin yasaklanmasını istemişlerdir.
Amonların işleri, güçleri, alkol, sarhoşluk, rakı masaları, şarap kadehlerinin havalarda uçuşmasını istemek olmuştur. Gençliğin, gençlerin mabedlere gitmesini istememişler, sokaklarda, sol, solculuk, materyalizm, komünizm, sosyalizm türkülerini söylemelerini talep etmişlerdir.
Amon tapınakçıları mezhepçidir!..
Bir mezhebe bağlı olmak, bağlanmak, müntesibi olmak, inancımıza göre, farz, vacip ve sünnet değil iken, Amonlar, İslam'ın meşhuru Ali'yi ilahlaştırarak, mes'eleyi mezhebi boyutlardan uzaklaştırarak, " Gulatı Şia" meddahlığını yaparak, " Ali Allah'tır" dinsizliğine kadar yol bulmuşlardır.
Amon tapınakçıları, daima fırsat aramış, fırsat düştüğü zamanda, ezanın okunmasını yasaklamışlar, dindarı, din adamlarını kodeslere tıkarak, sürüm sürüm süründürmüşlerdir.
Amonlar, her fırsatı değerlendirmiş, iş başına gelebilmek için, sahte Mesihleri, Mehdileri kullanmasını bilmişlerdir. Misal olarak; 15 Temmuz kalkışması örnek olarak gösterilebilir.
Tapınakçılar, Firavunları bile geride bırakarak, vatan, millet , bayrak, istiklal, ülke, milli mes'eleler, özgürlük, bağımsızlık ideallerine hasım olmuşlardır.
Bunlar, gerektiği vakit, askerden istimdat beklemişler, askeri kışkırtmışlar ve onları sokağa dökerek, alkış tutmuşlardır. Açık bir örnek verecek olursam, son günlerdeki veya son yıllardaki , Türk askerinin sınırları korumasını, insansız hava araçları uçurmasını kınamışlar, bunun " insan haklarına aykırı olduğunu" bağıra bağıra dillendirmişlerdir.
Bu millet ne yapacaktı ya?..
Türkiye sınırları olmasın, her ipini, sapını koparan zebani, istediği şekilde ülkemize girsinler, çıksınlar, karşılaştıkları askeri, polisi kurşuna dizip kinlerini kussunlar, öfkelerini yatıştırsınlar!..
Tapınakçılar, yıllardan beri bunu istemişler, hala da istemeye devam etmektedirler. Kavgaları, gürültüleri de bunun içindir. Gizli mahfillerden istimdat ve yardım alarak, bir kısım sahte, düzmece insanların, Mehdi, Mesih ayağı altında insanımızı ve ülkemizi çevirme yapmalarını alkışlamışlardır..
Oysa, Tapınakçılar, Amonlar, asırlardan beri hep mağlup olmuşlar, olmaya da devam edeceklerdir. Yusuf (as)'ın aleyhinde bulunan Amon, en sonunda kendi kazmış olduğu çukura düşerek, cehenneme zümera olmuştur.
İbrahim (as)'ın döneminde yaşamış zalim Nemrud'un sonu ne oldu?.. Bir küçük Sivrisinek karşısında bile el aleme, tüm insanlığa rezili rüsvay olmuştur.
Musa (as)'a ve ümmetine Müslümanca yaşamayı dar eden Firavun, en sonunda denizin soğuk sularında boğularak, kahr-ı perişan oldu. Ya Lut (as)'ın kavminin hali?.. Ortadoğu'daki; Lut gölü o manzarayı bizlere izah etmektedir.
Aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in; düşmanları olan Ebu Lehep, Ebu Cehil, As İbni Vail ve benzerleri bizlere ne anlatmaktadır?
Sonuç yerine;
21 nci çağın Amon'larının sonları da, yukarıdan beri izah etmeye çalıştığım Amon'ların durumları gibi olacaktır. Türkiye, Türk insanı, sıradan, basit, gelişi bir millet ve ülke değildir.
Anadolu topraklarında bin yıldan bu yana okunan ezanlar susmayacak, okunmaya devam edecektir!.. Türkiye toprakları, bir Suriye, bir Irak, bir Afgan toprakları değildir.. Dolayısıyla,
Amon kafalıların, tarihte, geçmişte, mazide, olan şeyleri bilmesi, iyice idrak etmesi lazımdır. Maziden tevarüs eden şeyleri algılayıp, zor şartlar altında idame-i hayat eden ülkemizi kötülemek, üstüne üstlük olmadık bühtan ve iftiralarda bulunmak insana, insanlığa yakışmayan tutum ve davranışlardır.
Bilhassa, günümüz Türkiye'si, 1940'ların, 1945'lerin Türkiye'si hiç değildir. Dindar insan, dininin emirlerini yerine getirecek, inanmayan, ateistde, ne yaparsa yapsın Amon'luğunu yerine getirecektir. Yeter ki, ne dindar Amon'a saldırsın, nede Amon kafalı Dindara tasallutta bulunsun..
Zaten, demokrasi, insan hakları, birlikte yaşam böylelikle tahakkuk edecektir. Aksi halde, Amon kafalı, küplere binerse, etrafı yakıp yıkarsa, hiç bir yerde huzur, rahat ve rehavet olmayacaktır.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın