ALMANCI ALİ'Yİ SELAMLIYORUM !..
Bu günkü yazımla, yine eski bir yaşanmışlığımı yazacağım!.. Hem de nasıl bir hatıra, nasıl bir yaşanmışlık?!.. Maalesef, toplumu bölen, parçalayan zihniyet mensupları, dini çeteler, örgüt mensupları bu milleti mahveden , parçalayan fraksiyonlar!..
Merhum Müftümüz Necati Tayyar Taş beyin evini de kundaklayan bu zihniyet, bu taşkınlar, bu gözü dönmüşler idi!.. Gecenin bir ıssız saatinde hoca efendinin evini dinamitleyen bir hacı efendi, sonradan pişman olmuş, Müftülüğe gelerek yapmış olduğu bu kötü hareketin bir çılgınlık, bir şeytanlık olduğunu tarafıma enine boyuna izah etmişti.
Mezkür hacı efendi anlattıkça, bendenizin gözü dolmuş, ağlamış, kendi kendime hüzünlenmiştim.. Nasıl bir akıl tutulması ki, ne biçim bir mantık ki, okullar bitirmiş, İlahiyat kapısını aşındırmış bir hoca efendinin evini dinamitlemek? Geçelim bunu!..
Yıl 1978... Müftülük tarafından bir camide cuma namazı kıldırmak üzere görev almış oldum.. Camii cemaati bilinen, şişirilmiş, doyurulmuş bir cemaat kitlesi!.. Daha doğrusu, Başkanlık aleyhine faal bir cemaat!..
O gün, erkenden hazırlandım.. Gencim, zorlukların, Başkanlık aleyhine faaliyette bulunanların üstüne üstüne gitme zamanım ve heyecanını yaşadığım bir dönem!..
Cuma günü olduğu için, camii tıklım tıklım dolu!.. Mezkür caminin hocası, başka yere götürülmüş, bir görev değişikliği olsun diye, başka bir mahalde bir günlüğüne görev verilmişti.
Sarığımı, cübbemi giyerek, minberin önünde hazır durdum. Dış ezan okundu. Cumanın ilk sünnetini kılarak, minbere yürüdüm. Minber duaları falan derken, minberde yerimi almış oldum.
Ama, gelin görün ki, iç ezanı okuyacak hiç bir kimse kalkıp ezan okumuyor, herkese tembih edilmiş gibi.. Bir müddet öylece bekledikten sonra, yaşlı bir amca, kalkıp , kör topal iç ezanı okumuş oldu.
Kendi zannımca, heyecanlı bir hutbe okudum!.. Millet birliğinden bahsettim, bölünmenin, parçalara bölünmenin zararlarından bahsettim. Başkanlığın; ülke ve milletimiz için elzem, gerekli bir kuruluş oluşundan bahsettim.. Tefrikanın zararlarından, dinde nefretin, kinin günah oluşundan bahsettim.
Tabii ki, hutbeyi bitirerek mihraba geçtim. Geçtim ama, cemaatte bir dikkat, bir pompalanma, bir şişirilme olduğunu hemen hemen anlamış oldum.
Cuma namazı bitti, sünnetleri, Zühr-i ahiri kıldık ama, cemaatten bir fert yerinden ayrılmıyor, sanki bir komut verici bekleniyormuş havası bulunuyordu.
Daha dua biter bitmez, cemaatten bir tanesi hemen ayağa kalkarak: " Aziz cemaat!.. Müftülük, Diyanet, müfsidlik yapmakta, mevcut hoca efendinizin ayağı kaydırılarak, sizi mağdur ve mahrum yapmak istiyorlar!" der demez, onlarca, yüzlerce cemaat bir anda ayağa fırladı.
Kimileri; bir türlü hakaret ediyor, kimisi küfrediyor, kimisi bağırıyor, kimisi çağırıyordu. O anda, mihrabın etrafında sıkışmalar, sıkışıklık olu verdi. İşte, tam bu sırada olanlar oldu .. Almancı Ali bey, birden ayağa fırlayarak, benim önümde bir kale, bir set oluverdi.
İşte, Almancı Ali ağa, bir kaç önce " Cinlerle beş ay" isimli konumda da bahsetmiş olduğum Ali beydir!.. Bana tembihi şu oldu.. Şerafettin hoca, " Sen, hiç sesini çıkarma, bu öfke bitecek, bu kitle dağıldıktan sonra dışarı çıkarsın" dedi..
Hakikaten Almancı Ali'nin dediğini aynen yapmış oldum!.. Şu anda hayatta mıdır bilemiyorum, hayatta ise, uzun ömürler, rahmetli olmuş ise mekanının cennet olmasını diliyorum..
O zaman ki, Emniyet müdürü ile görüşmem sonucunda, şu tembihi almış oldum: " Hocam, nazik bir dönemden geçiyoruz ve yaşıyoruz. Her tarafta sağ ve sol problemi bulunmaktadır. Yaşamış olduğun sıkıntıyı büyütmezseniz memnun olurum"demesi ile. biraz daha rahatlamış, memnun olmuştum.
Sonuç yerine;
Maalesef, bu gün olduğu gibi, dünkü zamanlarda da bu handikapları yaşamış olduk. Günümüzde Feto sorunu ülkemizi ve milletimizi nasıl huzursuz ediyorsa, o günlerde de, sağ, sol, mezhepçilik sorunları milletimizi dilhun etmekteydi.
Onun içindir ki, milletçe uyanık olmalı, bu milletin, bu devletin bir tane bağlı kalacağı kuruluş bulunmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı!.. Tabii ki, bu kuruluşumuzun da sorunları, yanlışları, eksik tarafları bulunmaktadır.
Keşke!.. Kur'an üzerinde biraz daha disipline edilmiş bir kitle olsaydı, hurafelere, Fetö'ya ve sair sufi kuruluşlara karşı biraz daha etkin, rol sahibi, söz sahibi olmuş olsaydı!..
Örneğin, hanım kitlelerin camiden, cemaatten alıkonulmaları, hiç olmazsa bir cuma namazlarına iştirakleri sağlanmış olsaydı, daha güzel, daha muazzam olurdu..
Son söz olarak; bana saldıran insanlara karşı bana koruyuculuk görevi üstlenen Almancı Ali ağabey, hayatta ise sağlıklı yıllar, vefat etmiş ise, ruhuna dualar ediyorum.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın