ALİ ŞİR NEVAî'NİN TÜRKÇEMİZE HİZMETİ !..
Üstad Ali Şîr Nevaî; Türk-İslam dünyasının en büyük şöhretlerinden birisidir. Çünkü o, şairlikte, yazarlıkta , ressamlıkta, musikide zirvenin tepe noktasındadır. Nâmı ve etkisi Orta Asya steplerinden, Türklerin diyarlarına, Anadoludan Tuna kıyılarına ve tüm evlâd-ı Fatihan alanlarına kadar görülmüş , her nerede bir Türk insanı var ise , onun güzel türkçesinden nasibinii almış ve müstefid olmuştur.
Ali Şîr Nevaî, 1441 yılında Herat'da dünyaya geldi. Daha küçük yaşlarda iken babası vefat etti. Kendisini yetiştirmek üzere, Sultan Ebû Kasım Babür yanına aldı. Sultan, onun eğitim ve tahsili ile önemle ve özellikle ilgilendi.
Geleceğin sultanı olan sultan Hüseyin Baykara ile birlikte her türlü ilmin, san'atın, edebiyatın beşiği Meşhed ve Semerkant okullarında tahsil yaptırdı. Ali Şîr Nevaî, Hüseyin Baykara sultan olduktan sonra , vefat tarihi olan 1501 yılına kadar Herat'a yerleşti. Herat şehrinde Sultan Hüseyin Baykara'ya danışmanlık yaptı.
Ali Şîr Nevaî'nin, yaşadığı dönem İslâm medeniyetinin en parlak çağı oluşu sebebiyle, Orta Asya ve Başkent İstanbul'un her türlü ilme, edebiyata, bütün san'at dallarına hizmet ettiği ve İslâm dünyasına ışık saçtığı biir devirdi.
Bütün Türk dünyası ile yakınlığı bulunan Ali Şîr Nevaî, Türk sultanlarından büyük iltifatlar görmesi sebebiyle maddî konularda bir hayli ileriye gitmiş, zengin olmuştu. Söz konusu zenginliğini, insanların menfaatı doğrultusunda tasadduk eyledi.
Hanlar, hamamlar, kervansaraylar , mabedler, medreseler açtırarak , oralara bütün Türk dünyasının şairlerini, ressamlarını, hat san'atı ile iligilenenlerini, musikişinaslarını toplayarak , onlarla sürekli teşriki mesai içerisinde bulundu.
Türk edebiyat tarihinde tezkere üslubunu ilk kullanan Ali Şîr Nevaî'dir. " Meclis'ün Nefais" isimli eser onun olup, bu eserde Orta Asya'da yaşayan Türk şairlerinin hayatlarını anlatmıştır.
Ayrıca, " Nefahat'ül Üns"ü tercüme ederek Orta Asya Türk mutasavvıflarının hayatlarını Türkçeye kazandırmıştır. Üstad Nevaî, Sünni akidesine mensubtu. Samimi dindardı. Her türlü ifrattan uzak, riya ve gösterişten son derece kaçınırdı.
Peygamberimiz ve Asr-ı Saadet müslümanlarının hayranıydı. Onun için " Hayatül Ebrar" adlı eseri, Türk-İslâm tasavvufî düüşüncelerini izah eder. Şiirlerinde " Fani" mahlasını da kullanarak Farsça da şiirler yazan Nevaî; " Muhakemat-ül Lüğateyn" adlı eseri ile, Türkçenin dünyanın en büyük lisanlarından biri olduğunu isbat etmiştir. Binaenaleyh,
Bu gün Türk dünyasında yaşayan, memleketini, milletini, devletini, bayrağını ve tüm millî değerlerini candan seven aydınlar, Ali Şîr Nevaî'ye ayrı bir önem ve saygı gösterirler.
Çünkü onu, Türk şiirinde, edebiyatında, Türk-İslâm san'atında, musiki âleminde, resim san'atında lider kabul ederler. Onun için, Ali şîr Nevaî'nin o güzelim duygu yüklü, hisli ve heyecanlı bestelerini bu gün bile Türkistan diyarında, Kafkas beldelerinde, nerede bir Türk varsa orada zevkle ve iştiyakla dinlemek mümkündür.
Netice olarak;
Zamanımızda, Türk dünyası Ali Şîr Nevaî gibi, hoca Ahmet Yesevi gibi ilimde ,bilimde, edebiyatta zirve olmuş, nur efşan kahramanların hasretini çekmektedir.
Eminim ki, söz konusu kahramanları yetiştirdiğimiz an, Türk dünyası dilde, işde, fikirde ve tüm alanlarda birliğe kavuşmuş olacaktır. Mezkür birlikte, okumaya, dayanışmaya, ileriye, daha ileriye gitmeye bağlıdır. Ali Şîr Nevaî'nin ruhu şad, makamı cennet olsun. Selam ve dua ile...
Şeerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın