AKLI İPOTEKLİKTEN KURTARMAK!..
" Önünden ve ardından takip eden koruma korteji varda, kendisini Allah'ın gazabından korur ( diye düşünüyorsa, Allah onu da bilir). Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez. Ve Allah ( hak eden) bir toplumu cezalandırmayı murad ettiği zaman, onu engellemek mümkün olmaz: O'ndan başka sığınacak bir merci de bulamazlar." ( Ra'd sûresi, âyet 9)
Bu ayeti kerime, toplumsal değişimin yasasını ifade eder. Toplumun ve hayatın yeniden inşası için, tasavvur ve aklın " akleden kalp" olarak yeniden inşasını öngörür. Zımnen: Allah'ın bir toplumun gidişatı hakkındaki iradesi, o toplumu oluşturan bireylerin tercihlerinden bağımsız değildir.
Bu âyet gidişatı beğenmeyen mü'min muhatabının önüne " değişimi" bir hedef olarak koymaktadır. Bunun başlama noktası kişinin kendisidir. Zira kendilerini eğitemeyenler başkalarını eğitemezler. İçinden aydınlanamayan dışını aydınlatamaz.
Ayeti kerime yorumundan da anlaşılacağı üzere, akıllı olmak, aklı çalıştırmak ve aklımızı körü körüne taklitten kurtarmalıyız. Her hususta bu durum söz konusu edildiği gibi, bilhassa dini mevzularda yüce dinimizi geleneksel tercihlerden kurtarmalıyız.
Onun içindir ki, günümüz dünyasında gittikçe dozajını artıran Mehdilik, Kutupluk, Gavslık fikriyatı neyin nesi ve aklî yapımızın, neresine kondurmalıyız? Bu sayede zengin olmayı başaran, zavallı, bön insanların sırtından zengin olanları nasıl değerlendirmeliyiz?
Kalkınmış ülkeler akıllarını çalıştırıp uzaya, fezaya koşarken, bizim de millet olarak aziz İslam'ın emirlerini bir taraf ederek, söz konusu sunî düşüncelerin eteğinden tutmamamıza ne demeliyiz? Şu alıntı yazımızı birlikte irdeleyelim:
" Aklı ipoteklikten kurtarmak da başka bir meseledir! Daha doğrusu aklını ipotek verenin aklına şaşarım! Böyle bir akıl, akıl mıdır?, dahası var ( sayılır) mıdır?! Birileri düşünsün, karar versin, uygulatsın ne âlâ! İstişare, meşveret nerede o zaman? Sorumluluktan kurtaramayacak bu beyhude yol, yol değildir, yöntem hiç değildir!
Bizler aile bireyleri ile diyaloglarımızda, konu komşu ile münasebetlerimizde, iş ve mesailerimizdeki tavırlarımızla, aynı halkanın içinde müslüman ve mü'minlerdenim diyenlerle paylaşımlarımızda irşad faaliyetlerimizde/ etkileşimlerimizde, eşya ile ilişkilerimizde, öteki ile dahası ötekinin ötesinde karşı koyan/ karşı duran /ayak direten /güya söz ve tavır üretenler ile karşılaşmalarımızda / onlara davet-tebliğ vazifemizde, hepsinin de üstünde ve ötesinde bizleri yoktan var eden yaşamı ve ölümü kim daha iyi işler yapacak diye, imtihan olarak yaratan Rabbimize karşı /yönelik konumumuzda akıllı, usturuplu olmak zorundayız!
Şimdilerde yaramazlar için kullanılan 'Uslu ol/dur' sözünü aslına tevdi ederek, zımnen kastedilen ' akıllı ol' vurgusunu öne çıkararak, hatanın ve yanlışın bir akılsızlık, bir hatadan dönme, yanlışı görme ve tekrarlamama , belki tövbe etmenin ise akıllı bir tavır olduğunun salık verilmesi gerekmektedir!
Akıllı olan başkalarının da aklından yararlanmasını bilen, ortak aklı işletebilen, söz ve adımlarını hesaplı atabilen, Allah'ı razı etme adına bir işe koyulduğunda ise kararlı davranarak kınayıcıların kınamasına ve levmine aldırış etmeden, her türlü fedakarlığa hazır, yalnız Rabbine rağbet edip güvenerek yol yaren ve refikleri ile dayanışma içinde hareket edebilendir." ( İktibas, Aralık 2010, sayfa 21, M. Bozacıoğlu)
Netice olarak;
Çağımızda akla, akıllı insana ne kadarda muhtacız değil mi? Sürekli düşünen, düşünerek üreten insanlar arıyoruz!. Kula kulluk yapmayan, sadece bir Allah'a kulluk yapan, bunu yaşam tarzı haline getiren akıllı insanlar arıyoruz! Şu ayeti kerime meali gereğince;
" Ne de ( manen) dirilerle ölüler bir olurlar. Şu kesin ki Allah, işitmeyi dileyene işittirir, fakat sen mezardakiler ( gibi manen) ölmüş olanlara asla işittiremezsin!" ( Fâtır sûresi, âyet 21)
Bakmayın siz, bir kısım meşayih geçinen hokkabazların sözlerine!. Onlar bir kısım ölülerin mezarlarında diri olduklarını beyan ederler!. Halbu ki, ölmüş insan ölmüştür. Ne verilen selamı alırlar, nede haklarında olan şeyleri anlayabilirler. dolayısıyla, kabir ziyaretlerinden diri olanlar ibret almak için kabir ziyareti yaparlar.
Yoksa, Cübbeli efendinin (!) söylemiş olduğu gibi, peygamber mezarında cinsel isteklerini tatmin ediyor diye iftirada bulunması bir akılsızlık kârıdır.
Onun içindir ki, insanoğlu hareketlerine dikkat etmeli, akıllı davranış sergilemelidir. Yani, aklını ipotek altına aldırmamalıdır. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın