Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ADAK VE AKİKA KURBANI NEDİR?..

     " Gökleri ve yeri yoktan, eşsiz   ve benzersiz yaratan O'dur. Bir işin olmasını murad ettiğinde, ona sadece " ol" der ve o  da hemen oluş sürecine girer. " ( Bakara sûresi, âyet 117) 

     " Rabbinin alçak gönüllü olarak ve derin bir acziyet duygusu içinde yalvarın! Şüphesiz O haddi aşanları sevmez." ( A'raf sûresi, âyet 55) 

     Müslümanların idrak ve düşüncelerini en çok meşgul eden akika ve adak mes'elesini iyi bilmek, İslam'da vaar mıdır, yokmudur konusunu iyice inceleyerek, belleklere işlemek zorundayız. 

      Yani, " falanca işim olursa veya gerçekleşirse ben üç kurban veya her hangi bir kurban bağışlayacağım, şunu yapacağım demek o dileğin , isteğin, duanın gerçekleşmesine yardımcı olur mu? Veya etraftan duymuş olduğumuz  şekilde adak adamak bir çeşit ( haşa) Allah'la pazarlık mıdır?" gibi hususlar gayri ihtiyari Müslümanların düşüncelerini haylice meşgul etmektedir. 

      Toplum olarak, millet olarak adak kurbanı ve akika kurbanı hususunda sıkı sıkıya durmuş, gerçekleşmesi için gereğini yapmış bir milletiz.  Şayet çocuk doğduğunda her hangi bir sebeple akika kurbanı yerine getirilmemiş ise, bir noksanlığın, bir yanlışın  var olduğu zehabına kapılmış, tedirgin olmuş Müslümanlarızı!.. Doıayısıyla;

     " Akika , yeni doğan çocuğun başındaki tüylere denir. Bu çocuk için Allah'a şükür amaçlı kesilen kurbana da akika kurbanı denir. Bu kurbanı kesmek herkes için mecbur değildir. İsteyen kesebilir istemeyen kesmez. Hükmü menduptur. 

     Kesmek isteyen kimse doğumun yedinci gününde bu kurbanı keser. Dilediği gibi yer ve ikram eder. Bir zaman da kesemez ise çocuk buluğ çağına gelene kadar da kesebilir. Herhangi bir sakınca yoktur.

     Adak kurbanına gelince, ismi üzerinde bir kimsenin kendi iradesiyle Allah için kesmeyi adadığı bir kurbandır. Allah kimseye böyle bir mükellefiyet yüklememiştir. Kişi, birtakım fayda mülahazalarıyla bunu yapmayı kendisi istemiştir. Bu anlayışın görünmeyen ve de pek açık söylenmeyen kısmında, gönlümüzden geçen işimizin olumlu bitmesinde  bir dahli olur diye adakta bulunmaktır.

     Ancak İslam'a uygun olan anlayış sadece Şükür amacıyla yapılmasıdır. Bahsettiğiniz gibi: " Allah'la pazarlık yapmak, ona rüşvet vermek, işlerin olumlu olması için bir etkisini ummak " gibi bir niyetle asla yapılamaz ve yapılmamalıdır. 

     Yapılırsa ne olur denirse , söylenecek şey bütün mesaisi boşa gider. Allah, hiç bir etki altında kalmaz. O dilediğini yapar." ( İktibas, Şubat 2008, say. 49-50) 

     Yani, anlaşılan odur ki, " ben adak kurbanı kestim, adakta bulundum, bana bir şey olmaz, aileme, çocuklarıma bir şey olmaz" demek bu tür davranışlar, bir nevi yüce Allah'a kafa tutmak ve isyan etmektir. 

       Komşumun yaptığı gibi, çocuk bisiklet kazası yapmış; hemencecik bir kurban keserek, eşe,dosta dağıtmışlar, hemde derhal emir veriyor, " kesin bir kurban, bir daha bu tür kazalar vuku bulmasın" kabadayılığıdır. 

      Maalesef, toplum içinde, düşüncesinde yaygın olan kanaat böyledir. " Kes bir kurban, ver bir sadaka, bir daha böylesi illete mübtela olmayasın anlayışı.."  Şu ayeti kerimeyi iyice düşünelim:

     " Elbette mallarınızla ve canlarınızla sınanacaksınız; ve hem sizden önce vahye muhatap olanlardan, hem de Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıranlardan birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama, eğer direnir ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız ( iyi olur); fakat unutmayın ki bu bir azim işidir." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 186) 

Bilindiği üzere, ahlakî davranış sadece iyi şartlarla sınırlı bir sorumluluk değil, her şartta yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Şartların değişmesiyle değişen bir davranış ahlâkî olma vasfını yitirmiştir. 

     Şu ilkeye inanıyoruz ki, yüce Allah'ın hiç kimsenin kurbanına sadakasına ihtiyacı yoktur. Lakin kul Allah'ın ihsanlarına şükredici olarak bunu yaparsa nafile bir ibadet yapmış olarak ecrini alır. Kulun Allah ile pazarlık etmeye ne hakkı vardır, ne de buna gücü yeter. 

       İnanan insana düşen Allah'tan dünyada ve ahirette kendisi için hayırlı olanı istemektir. Allah'a emreder gibi bir eda içinde "  bana şunu ver, bunu ver diyerek" değil, " hakkımızda hayırlı olanı ver ya Rabbi" demek daha uygun İslam'a uygun davranışlardır. 

     Netice olarak;

      Yukarıdan beri anlatıldığı gibi, akika ve adak hususunda Müslümanların bilgili, duyarlı olmaları gerekir. Aksi halde, " çocuğumun akikasını kestim, adağını yaptım, güvendeyim" gibi yersiz, lüzumsuz bir kanaat içersinde olmaması gerekir.

      " De ki: " Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah'a armağan olsun!" ( En'âm sûresi, âyet 162) 

     Lafzen: " salatım" , burada, salât'ın " dua, istek, destek istemek-destek vermek" gibi kök anlamlarını bilmek gerekir. Aziz Kur'an'ın mü'minlerine talim ettirdiği anddır. İnsanı Allah en güzel kıvamda yaratmış , kıvamını bulması için üstün yetilerle donatarak yolun başına bırakmıştır,.

     Böylece insanı kendi kendisine emanet etmiştir. Eğer insan emanete sadâkat göstermek istiyorsa, kendisini Allah'a adayacaktır. Zira insanın kendisini armağan edeceği ve aldanmayacağı tek kapı Allah'ın kapısıdır. 

      Allah dışındaki bir kapıya adanış bin aldanıştır. Zira insana ' değerini' yalnızca Allah verir. Bu yüzden Allah'a armağan olana fiat biçilemez. Fiat biçilenin ise değeri olmaz. Onu alan da çıkar, satan da. Bu âyeti kerime bizlere bu hakikati tebliğ eder. 

     Rabbimiz!.. Akika ve adak mes'elesini güzelce anlayan, bilen ve tatbik eden kullarından eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın