Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE KADINLARIMIZ!.. 

     " ....Siz ey iman edenler! Topyekün günahları terk edip Allah'a yönelin ki, mutluluk ve kurtuluşa erebilesiniz." ( ( Nur sûresi, âyet 31) 

     Yani, bu ayeti kerime mealinden anlıyoruz ki, kadınlar, cinsel cazibelerini kullanarak karşı cinsi tahrik etmesinler. Burada kadından, iffetini koruyacak erkeklere , onları tahrik etmeyerek yardımcı olması istenmektedir.

      Bu giriş bölümünden sonra, asıl gündemi değerlendirmek, enine-boyuna mes'eleye yaklaşmak, irdelemek istiyorum:  Tabii ki, dünya kadınları 8 Mart kadınlar gününü istedikleri şekilde, pervasızca kullanabilirler. 

      Bu günü istedikleri ortamda kutlayabilir, arzularına göre keyif sürebilirler. İçkilerini  içebilir, sarhoş olabilir, dans, eğlence, kucaktan kucağa fink atarak bu günü istedikleri şekilde kutlayabilirler. 

      Onlar için bir yaptırım, bir günahı kebair mevzu bahis değildir. Arzu ettikleri şekilde, yürüyüş yapabilir, filört edebilir, dans, faşing proğamlarını, bedenlerinii dinlendirmek adına yoga seanslarını devam ettirebilirler. 

      Lakin, Müslüman kadınların proğramları böyle midir? Hayır!.. Müslüman hanımların böylesi bir proğramları bulunmamaktadır. Onlar, namazlarını kılarlar, Kur'an talimi yaparlar, onu anlamaya, onun emirleri istikametinde yaşamaya çalışırlar. 

     Ama, ne hazindir ki, Müslüman hanımlar, İslami hak ve hukuklarını tam olarak elde etmiş değildirler. Geleneksel baskılar, atalarcı görenekler, söz konusu haklarını elde etmeye mani ve engeldir!..

      Hanımlarımız, teravih namazlarına özendirilir iken, en başta gelen hak ve hukukları, kulluk hakları olan cuma namazı, bayram namazları ve cenaze namazlarına katılamazlar. 

     Katılırlar ise ne olur? İşte, gelenekçi, " kıyamet koparıcı" toplumlar ve kesimler tarafından tu-kaka edilerek, büyük günaha giriftar oldukları sanılır.  Oysa, Asr-ı Saadet dönemine gidildiğinde böyle bir problemin olmadığı, kadınlar da erkekler gibi cumaya katılıyor, sefere çıkıyor cenk meydanına yürüyor, harp alanlarında yara sarıyor, arzu ve isteklerini dobra dobra Rasulullah (sav)'e duyura biliyordu. 

      Bu mevzularda, 21 nci asırda bile, kos koca kurum ve kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığı bile görev üstlenmekten kaçıyor, kadınların kulluk yapmalarına engel olunmaktadır. " Kadının en güzel mescidi, evinin karanlık köşesi" yanlış, ilkel fikrinden kurtulamıyor. 

     Halbu ki, bu yanlış düşünce ne Asr-ı Saadette, nede halifeler döneminde tatbik edilir bir yaşam tarzı değildi. Bu hurafeci tutum, Beni Ümeyye yani, Muaviye döneminde başlatılmış, gittikçe. git gide çöreklenmiş ve günümüz dünyasında bir şeyhe bağlanmaya, onun elini, eteğini öpmeye kadar yoğunlaşmıştır. 

       Bir örnek vermek istiyorum: K. Maraş da,Berat gecesi sebebiyle, Başkanın katılımı ile mevlit töreni yapıldı. Kadınlara da bir küçücük kulübe mahiyetinde yer ayrılmış, hanımların oradan mevlidi (!) takip etmeleri sağlanmıştır.

     Oysa, berat gecesindee, o muhite bir şeyh efendi gelmiş olsaydı ne olurdu?  Sanırım, yer yerinden oynar, girecek yer kalmaz, insanlar birbirlerine ezme, tepeleme derecesinde bir yoğunluk oluşurdu. 

      Onun içindir ki, Başkanlık, kadınların camilerden kovulmasına cumaya alınmamasına sebep olmaya devam ettiği müddetçe, camilerde kadınlar mahfili denilen yerler, erkekler tarafından işgal edilecek, kadınlar, mahalle aralarında, sokak aralarında " el aldım" " el verdim" seansları tertip edeceklerdir.

      Öyleyse bu elim ve şiddetli günah ve vebalin müsebbibi kimdir veya kimlerdir? 

      Suçlu kesimi bulmak zorundayız. Hanımların, genç kızların sigara tüttürmesine, bira içmesine sebep olanları tanımak, bulmak lazımdır. Çünkü, camilerden bir mesaj verilmezse, ümitvar edici bir müjde sunulmazsa , gençler haliyle başka yerlere eğilecek, başka yerlerde gönül eğlendireceklerdir. 

      Daha olmadı, kadınlarımız, genç kızlarımız, kendilerini tatmin edecek sokak gösterilerine katılacak, danslarda tepinecekler, inadına inadına caka satacaklardır. Günler öncesinde, yılbaşı törenlerine hazırlanacaklar, sözde kadınlar gününü kutlamaya hazır hale geleceklerdir. 

     Netice olarak;

       Maalesef, bu gidişattan memnun değiliz. Çünkü, hanımların hakları verilmemekte, onların hak ve din adına özgürlükleri çiğnenmektedir. 

       Kadınların, hakları olan dini anlayış, dini görüşler gündeme getirilmemektedir. " Günah ve ayıp" sayılmaktadır. Bu ayıbın ortadan kalkması için herkes üzerine düşen görevlerini yapmalıdırlar. 

      Bilhassa, kadınların özgürlüğü, Allah'a kul olmaları bakımından camiler, mescidler taa ardına kadar açılmalı, " şu günahtır", " böylesi ayıptır" yalanından onları kurtarmalıyız. 

     Şayet, becerikli, ilim sahibi, tahsil yapmış hanımlar bulunuyorsa, onların en güzel konuşma alanları camii kürsüleri olmalıdır. Onlar, kendi cinslerine camilerden hitap ederek, Allah'ın onlara bahşetmiş olduğu kulluk haklarını, özgürlüklerini  açık açık ifade etmelidirler. 

     Aziz Kur'an; sadece erkeklere mahsus bir kelam değildir. Her Allah'ın kulu, bu Kur'ani oluşumdan müstefid olmalı, etrafına da bunu duyurmalıdır. Dolayısıyla, hanım efendiler haklarını bilmeli, Allah'ın emri üzere yaşamalıdırlar.  Yoksa, sokaklarda, orada, burada, köşede, bucakta 8 Mart yürüyüşlerinden, zırvasından geçilmeyecektir.. Selam olsun mü'mine, bilgin, İslam aydını hanım efendilere!.. 

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın