17-25 ARALIK KUMPASI VE FETO
" İşte bu, onların " Ateş bize bir kaç günden fazla dokunmayacak" demeleri yüzündendir. Zira uydurmayı gelenek edindikleri şeyler onları inançlarından saptırmıştır." ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 24 )
Milletler arasından seçilmek, bir sorumluluktu. Ama, o hainler bunu önce bir avantaja, sonra da zümreciliğe, beyin yıkamaya, kendi taraftarlarını tatmin etmeye, ikna etmeye ve baştan başa kibirlenmeye dönüştürdüler.
Hemde ne kibir!.. Allah'ı inkar edecek kadar büyüklenmek, kibirlenmek, büyüdükçe kendisini tanrı yerine koymak kadar tanrılaşmak!..
" Ve her kim bundan böyle Allah'a iftira atarsa, işte kendilerine zulmedenler onlardır." ( Â-i İmrân sûresi, âyet 94 ) Yani, yüce Allah'ın Kur'an'da emretmediği bir şeyi ihdas ederse, uydurursa, ortaya sürerse " Bunu Allah emretti." diyerek ortaya çıkmış ise, bu, Allah'a iftiradır. Şu ayete dikkat edelim:
" Kuşkusuz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, fakat dileyen kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlamayı diler. Zira Allah'a ortak koşan kimseler, ( O'na) iftira ederek korkunç bir günah işlemiş olmaktadırlar." ( Nisâ sûresi, âyet 48 )
Bu ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" İnsanın ruhsal bağımsızlık sürecinin önündeki en büyük engel şirktir. Çünkü şirk, tüm insani vasıfları ve ruhi yücelme çabalarını boşa çıkarır. Zira şirk, şirk koşan insanı şirk koştuğu varlık karşısında nesneleştirir.
Bu da bir insanın kendisine yapacağı en büyük zulümdür. Öte yandan şirk Allah'ın sevgisine ve güvenine ihanettir. Allah'tan başkasına tanrılık yakıştıranlar, sadece şirk nesnesine kötülük etmekle kalmazlar, eşyayı kendi yerinden etmek suretiyle hadlerini aşarak kendilerine de kötülük etmiş olurlar.
İşte bu nedenle şirk, " korkunç bir zulümdür. Bu yönüyle şirk, hayata dair bir alanı Allah'tan koparma cinayetine tam teşebbüstür. İbn Mes'ud bu ayetle " Allah tüm günahları affedebilir"ayetinin arasını şöyle telif etmiştir:
Şirki ancak tevbe ile affeder, diğerlerini affetmesi tevbeye bağlı değildir." ( K. Tefsiri, M. İslamoğlu, sayfa 161)
Bu izahtan yola çıkarak şunu arzetmek istiyorum: Bir ülkenin evlatlarını birbirine düşürmek, ibadet hayatlarını istismar etmek, kardeşlik bağlarını, itimadı, güveni sarsmak, soruyorum, sormak zorundayım, şirk değil de nedir Allah aşkına?..
Bu ülkenin; bu kadar paralarla kasaları taşmış mıdır ki, para sayma makinaları bile yetişememekte, dolaplar, kasalar, cepler, cüzdanlar, keseler, çuvallar, torbalar bile " İllallah" diyerek, usanmış durumdadır?
Böylesi bir soytarılığı, ABD. ülkesine, Rusya devletine, Japonya'ya, İngiltere'ye ve benzeri ülkelere götürünüz, sizi kınayacaklar, " tuh ulan size" diye yüzünüze tüküreceklerdir. Şu ayeti dikkatlice okuyalım:
" ( Allah'ın şu müjdesini) ilet: " hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım! Allah'ın rahmetinden asla umut kesmeyiniz! Allah bütün günahları affedebilir. Çünkü O, evet O'dur mutlak bağışlayıcı, sonsuz rahmet kaynağı olan." ( Zümer sûresi, âyet 53)
Buradan şu noktaya ulaşmak, değinmek, temas etmek mümkündür!.. 17-25 iftiracısı; şarlatan insanın yapacağı bir şey, bir nokta bulunmaktadır.
Adam gibi, ülkesine dönmek, ABD'de, din ve imanını heder etmekten kurtarıp, vatanına dönmesi, burada seksen milyon insandan özür dilerek, şirk bataklığından kurtulmasıdır.
Kendisi bunu yaptığı zaman görülecektir, şu zamana kadar kendisine uyup günah işlemiş, zulüm çarkına su taşımış biçareler de tevbe-istiğfar edecekler, iyi insan, iyi vatandaş olma yolunda gayret göstereceklerdir.
Çünkü, hayalleri, pamuk ipliğine bağlı, çürük, kof, mesnetsiz, dayanaksız hayallerdir. Kur'anî emirlerden uzak, Nebevi hadislerden öte bir uydurma, uyduruk, körüne körüne üstadına (!) bağlılıktır.
Netice olarak;
17-25 şarlatanı için, vakit nakittir. Zaman, yıllar, aylar sürekli aleyhine işlemektedir. Hiç olmaz ise, ahir ömrünü kendi vatanında tamamlaması, bu aziz milletten ve sonra da Allah'tan af temenni ve niyaz ederek, doğmuş olduğu topraklara defnini yaptırmasıdır.
Şayet, inadını devam ettirir ise, körü körüne orada, çan seslerinin altında ruhunu nereye teslim edeceğini bilmiyorum, daha doğrusu ölmüş olursa, kadavrasının yakılması için şimdiden vasiyyette bulunması gerekir. Aksi halde, cesedi, ortada kalacaktır.
Ölünün yüzü soğuk olur derler. En yakın adamları bile, cesedine yaklaşmayacak, defin için yer arayacaklar ama, heyhat!.. gömülecek bir avuç toprak bulunmayacaktır..
Öyleyse, başta 17-25 iftirasından dolayı af dileyecek, sonra da dökmüş olduğu millet evlatlarının kanının hesabını verecektir. Binlerce, müridanı, bir hiç uğruna kodeslere düştüler ve halende düşmektedirler.. Ama, bir hiç uğruna, Ne İslam davası için, nede Kur'an hatırı için değildir!..
Tüm bu marazi hallerden af dileyecek, hak-hukuk meselesini gündeme taşıyacak, nasip olur ise, uzana uzana kelime-i şehadet getirerek, doğmuş olduğu topraklarda ölecektir!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın