Diyanet\'in itibarı ve Kutlu Doğum
DİYANET HABER- Görüşleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından dikkate alınan Yeni Şafak yazarı Prof. Hayrettin Karaman, hükümete yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesi\'nin Kutlu Doğum Haftası hakkında \"FETÖ’nün teklifiyle 1989’da ortaya çıktığını\" iddia etmesine ilişkin olarak \"Öküz altında buzağı aramaya kalkışanlara Allah insaf versin\" yorumunda bulundu.
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Görüşleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından dikkate alınan Yeni Şafak yazarı Prof. Hayrettin Karaman, hükümete yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesi'nin Kutlu Doğum Haftası hakkında "FETÖ’nün teklifiyle 1989’da ortaya çıktığını" iddia etmesine ilişkin olarak "Öküz altında buzağı aramaya kalkışanlara Allah insaf versin" yorumunda bulundu.
Hayrettin Karaman'ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (4 Mayıs 2017) nüshasında yayımlanan "Diyanet'in itibarı ve Kutlu Doğum"başlıklı yazısı şöyle:
Sadî-i Şîrâzî'den:
“Kazârâ bir sapan taşı, bir altın kâseye değse
Ne kıymeti artar taşın ne kıymetten düşer kâse”
Üzerine yükletilen “halkı din yönünden aydınlatma vazifesini” bihakkın yerine getiren, vakfı bir yandan kendi bir yandan yurt içinde ve yurt dışında yaptığı hizmetlerinin listesi (yalnızca başlıkları) kitap teşkil edecek kadar büyük olan bir kurumumuzu itibardan düşürmek için hem sahih İslam karşıtları ham de kendilerini doğrunun tek temsilcisi zanneden “bizim ormanın ağaçları” yıllardır taşlıyorlar; ama bu taşlamalar ne altın kâsenin itibarını zedeleyebildi ne de taşlayanlara ve taşa itibar kazandırdı. Bu sebeple “adam aldırma da geç git” demek gerekiyor ama az da olsa kafası karışanlara yardımcı olmak üzere her ilgilinin bildiklerini açıklaması da gerekiyor.
Ben bugünün Türkiyesi'nde Diyanet İşleri Başkanlığı, ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarının, -farkında oldukları kusurlarını giderme gayreti içinde olduklarını da bilerek- din hizmetinde en sağlıklı ve güvenilir kurumlar olduğunu düşünüyorum.
Niçin?
Çünkü bu kurumlarda ilim ve edep üreten insanlar “âdeta peygamberleştirilmiş, hatadan ve günahtan berî bir tek adama” bağlı değiller. Bu kurumlarda ortak akıl var, danışma var, denetim var, açıklık-şeffaflık var, seçim var…
Bu kurumlar tekelci değil, müspet manada değişim ve gelişime açık, kardeşlik çerçeveleri de İslam kadar geniştir.
Bugün Türkiye'de mevcut diğer din eğitim ve öğretimi kuruluşlarına (medreseler, tarikatlar ve diğer dini toplulukların mensuplarına) da bu kurumlar açık olduğu için hem Diyanet hizmet kadrosunda hizmet yapan hem de okullarımızda okuyan, mezun olduktan sonra öğretmen ve öğretim üyesi olan yüzlerce kardeşimiz vardır. Devlete, millete, dine, diyanete hainlik etmedikçe kimsenin buralardan dışlandığı veya kendilerine ayrımcılık yapıldığı da yoktur ve olmamalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı yapılan başvuru ve talep üzerine bazı kitaplar ve konular hakkında inceleme, araştırma ve okumalar yaptıktan sonra açıklama ve değerlendirme de yapar. Eski zamanlarda daha dar kadrolu danışma kurulları vardı, şimdi seçimle gelen, daha geniş ve yetkili bir Din İlleri Yüksek Kurulu var. Bu kurula bağlı çalışan uzmanlar var.
Bir dini konuda Diyanet'in yaptığı açıklama ve değerlendirmede, farklı içtihadın ve yorumun caiz olmadığı bir alanda yapılmış olup ümmetin icmâ'ına aykırı bulunma ihtimali sıfırdır. Muhal farz olarak bulunsa bile bunda ısrar mümkün değildir.
Kendilerini müftü ve din âlimi yerine koyan, halbuki usulüne uygun bir din eğitim ve öğretimi görmemiş bulunan bazı köşe yazarlarının din konusunda yazdıkları ve söylediklerine ise güvenmek ve bunlara göre bilgi ve kanaat sahibi olmak en azından ihtiyatsız bir davranış olur.
Kendilerini doğrunun tek temsilcisi yerine koyan tek adamlarla onlara bağımlı olanların yazdıkları ve söyledikleri ise daha ziyade ihtiyatla yaklaşılması gereken kısımdır.
Son günlerde Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili konularında bazı yazılara ve tartışmalara şahit oldum.
“Şu şunu dedi, bu bunu dedi” demeden konu ile ilgili bildiklerimi söyleyeceğim:
Yakından tanıdığım iyi niyetli ve ehliyetli, Peygamber aşığı, akademya ve Diyanet mensubu birkaç zat bu Kutlu Doğum adını ve faaliyetini tasarlayıp başlamasına vesile oldular. Onlar belli bir dini gruba bağlı olmadıkları gibi tasarımlarında ilişki kurulmak istenen gruba muhtaç olmaktan da uzaktırlar.
Kutlu Doğum projesi Mevlid Kandili'nin yerine düşünülmüş ve konmuş değildir. Adı Kutlu Doğum'dur, maksat Efendimiz'dir (s.a.); O'nu ve âlemlere rahmet rehberliğini yurt içinde ve dışında tanıtmak, her yaştan ve baştan insanın O'nun getirdiği hayat nizamına dikkatini çekmek, insanlığın ortak problemlerini ana konu edinerek çözüme katkı sağlamaktır. Çok iyi karşılanmış, amacını büyük ölçüde gerçekleştirmiş bir projedir. Doğum günü kutlaması olmadığı için uygun bulunan başka bir tarihe sabitlenmiş olmasında da sakınca değil, fayda vardır.
Bunu takdir ve teşvik edecek yerde öküz altında buzağı aramaya kalkışanlara Allah insaf versin.
Gelecek yazıda da Mevlid Kandili üzerine birkaç cümle kuralım.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın