Diyanet’in hesapladığı imsak vaktinde tereddüt yok…
DİYANET HABER- Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri ve Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacit Özdemir, imsak vakitlerinin belirlenirken izlenilen yöntemlerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Diyanet İşleri Başkanlığı Başkanlık Müşaviri ve Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacit Özdemir, imsak vakitlerinin belirlenirken izlenilen yöntemlerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Sacit Özdemir, "İmsak saatlerinin belirlenmesinde fecr anını son derece duyarlı hassas cihazlarla tespit ettik. Saniye mertebesinde duyarlı sonuçlar elde ettik. Bir tereddüde meydan yok. Bu konuda iddiada bulunanlar hiçbir bilimsel veriye dayanmadan konuşmaktadır." dedi.
Ramazanda gündeme gelen imsak tartışmalarına ilişkin açılmalarda bulunan Prof. Dr. Özdemir, ufuk aydınlanma zamanlarının gözlemsel yolla tespiti konusunda Diyanet İşleri Başkanlığının yürüttüğü gözlemsel proje hakkında bilgi verdi.
Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı Vakit Hesaplama bölümündeki uzmanların ortak bir çalışma yaptığını aktaran Özdemir, bu çalışmada 50 aletsel gözlem, 56 denek gözlemi gerçekleştirdiklerini bildirdi. Aletsel gözlemlerin 28'ini yatsı zamanında 22'sini imsak vaktinde, denek gözlemlerin ise 35'inin yatsı vaktinde 21'inin ise imsak vaktinde gerçekleştiğini kaydeden Özdemir, tan ve fecr vakitlerinin ne zaman gerçekleştiğini veya son bulduğunu belirlemeye çalıştıklarını söyledi.
“Gözlemler yurt içinde 6 yurt dışında ise 2 ayrı merkezde yapılıyor…”
Gözlemlerin yurt içinde 6 ayrı merkezde, yurt dışında ise 2 ayrı merkezde yaptıklarını belirten Özdemir, şunları kaydetti:
"Bu gözlemlerimizde imsak anının, güneşin ufkun yaklaşık 18 derece altındayken gerçekleştiğini kanıtladık. Sayısal olarak bulduğumuz değer -17,8 derecedir. Bu takvimlerimizde verilen saatle tamamen uyum içindedir. Yatsı vaktinde yaptığımız gözlemlerde de takvimlerimizdeki, ufki aydınlığın kaybolduğu ana denk gelen yatsı vaktiyle tamamıyla uyum içinde çıkmıştır. Bu yönüyle kamuoyu imsak ve yatsı vakitleriyle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığımızın yayınladığı takvimlerden en ufak bir şüphe duymalarına gerek yoktur."
"Fecr vaktinin iki türü var…"
"Fecr" vaktinin iki türü olduğunu ifade eden Özdemir, bunlardan birincisinin Fecr-i Kazib denilen yalancı fecr olayı olduğunu, bunun da hadiste belirtildiği üzere "Kurt kuyruğu şeklinde diklemesine" bir yapıya sahip olduğunu ifade etti.
Özdemir, Fecr-i Sadık denilen gerçek fecr olayının ise yatay olarak ufukta başlayan aydınlanma olduğunu kaydederek, Hazreti Muhammed'in oruca başlama vaktini konu alan şu hadisini hatırlattı:
"İki çeşit fecr vardır. Kurt kuyruğu gibi diklemesine olan fecir (Fecr-i Kazib), herhangi bir şeyi ne helal ne haram kılar. Ufukta genişliğine/enlemesine yayılan fecre (Fecr-i Sadık) gelince, işte sabah namazı o vakitte kılınır, oruç zamanı sahur yemeği de o vakitte haram olur."
"Yalancı fecrin, ışık kirliliği olan bölgelerde görülme şansı yok…"
Yalancı fecr denilen olayı, şehir içerisinde ışık kirliliği olan bölgelerde görme şansının olmadığını vurgulayan Özdemir, uzman olmayan kişilerin bu gözlemleri yapmaları durumunda fecri sadık ile yerel aydınlanmadan kaynaklı ışık kirliliğini birbirinden ayırt edemeyeceklerini söyledi.
Özdemir, 2016'da uydu verilerine dayalı olarak elde edilen "Dünyanın Işık Kirliliği Haritası"na dikkati çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Avrupa kıtasında karanlık bölge kalmamış, ışık kirliliğinden o kadar muzdarip durumda. Bu tür yerlerde bırakın yalancı fecr gözlemini gerçek fecr anını algılamak bile zor bir gözlemdir. Aynı şekilde Anadolu topraklarında da hiçbir karanlık bölgenin kalmadığını görüyoruz. Biz burada ne kadar gözlem yaparsak yapalım yalancı fecr olayını görme şansımız bulunmuyor. Nitekim buradaki gözlemlerimizin hiçbirinde de yalancı fecr olayına şahit olamadık."
" Gözlemsel sonucumuz, takvimlerimizdeki imsak anıyla yüzde 100 uyumludur …"
Yaptıkları çalışmalarda imsak vaktini, elde ettikleri eğrilerden çıkardıklarını anlatan Özdemir, "Buradan çıkan sonuç gözlemsel zamanla takvimlerimizde verilen imsak zamanı arasındaki fark sadece 25 saniye çıkmış. Gözlemsel sonucumuz, kesinlikle takvimlerimizdeki imsak anıyla yüzde 100 uyumludur. Bu kadar hassas ve duyarlı ölçümler yapabiliyoruz." dedi.
Özdemir, "İmsak saatlerinin belirlenmesinde fecr anını son derece duyarlı hassas cihazlarla tespit ettik. Saniye mertebesinde duyarlı sonuçlar elde ettik. Bir tereddüde meydan yok. Bu konuda iddiada bulunanlar hiçbir bilimsel veriye dayanmadan konuşmaktadır." diye konuştu.
"İddialar, güçlü bir bilimsel zemine dayalı değil…"
İmsak anı gerçekleştikten sonra aynen ayette belirtildiği gibi siyah ip olarak ufku, beyaz ip olarak gökyüzünün alınabileceğini belirten Özdemir, "Gökyüzü her geçen saniye giderek beyazlaşmak suretiyle yatay bir beyaz ipe dönüşmektedir. Ufuk ise karanlığını muhafaza etmek suretiyle aynen bir siyah ip konumundadır. Ayette tasvir edilen sahne aynen burada kaydettiğimiz sahnedir." ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının takvimdeki saatlerini kabul etmeyen çevrelerin güçlü bir bilimsel zemine dayalı iddiada bulunmadıklarına dikkati çeken Özdemir, fecr zamanına ilişkin çektikleri fotoğrafları kanıt olarak gösterdi.
Özdemir şöyle devam etti:
"Kendilerince ortaya koydukları ve Din İşleri Yüksek Kurulunun ifade ettiği gibi fıkhi zayıf görüşlere dayanarak, bir saat sonrasının imsak olması gerektiğini iddia ediyorlar. Hâlbuki bu parlama giderek yükselen bir eğilim gösteriyor. Bu olay kesinlikle fecr anının, ufuktaki yatay parlaklığın anını göstermekte. Bazı çevrelerin iddia ettiği bir saat sonra biz bu resmi çekmiş olsaydık, fotoğraf makinesindeki bu resim patlamış, aşırı doyuma ulaşmış şekilde karşımıza çıkıyor. O anının fecr olamayacağı açık ve seçik kanıtlanabilir. Biz o saate kadar gözlemlerimizi dahi sürdüremiyoruz. Fecr anının o an olma ihtimali bilimsel olarak kesinlikle mümkün değil."
Kameri ayların başlangıcını tespit etme konusunda önemli bir olay olan "ilk hilalin görünmesi"nin, aletle ya da çıplak gözle görülmesi konusunda bazı fıkhi görüşlerin varlığına işaret eden Özdemir, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "hükmi ruiyet" yani insan gözü görmese de aletsel görünümü kabul ederek hicri aylara başlandığını söyledi.
Hilali, insan gözüyle görmenin değişken atmosfer şartlarından dolayı her zaman mümkün olamadığına dikkati çeken Özdemir, "Gözlemsel ve teorik olarak ayın ne zaman gökyüzünde nerede ve hangi evrede bulunduğunu saniye duyarlılıkta hesaplayabiliyoruz." dedi.
" İslam ülkeleriyle beraber Ramazan bayramına beraber başlayacağız…"
Ramazan ayının hilal görünme haritasına bakıldığında İslam ülkeleri arasında ramazan ayına başlamada bir itilaf görünmediğini dile getiren Özdemir, "Tüm İslam ülkeleri beraber ramazana başlaması gerekir. Çünkü ramazan ayının hilal görünme haritasına baktığımızda tüm İslam ülkelerinin beraber başlaması gerektiği sonucuna ulaşabiliriz. Şevval ayının aynı günde başlayacağını, ramazan bayramına beraber başlayacağımızı tahmin ediyorum" yorumunu yaptı.
Bu konudaki en büyük itilafların hilal görünme haritasının batıya kaydığı durumlarda ortaya çıktığını kaydeden Özdemir, o zaman Diyanet İşleri Başkanlığının uyguladığı hilalin insan gözüyle görülebilecek konuma geldiği an devreye girdiğini ifade etti.
Dünyanın küresel bir köye dönüştüğünü ifade eden Özdemir, "Başka bir bölgede hilalin görülmesi başka bir bölgedeki Müslümanı haberdar etmeye imkân vermekte. O yüzden oradaki Müslüman da hükmü rüyeti kabul etmek suretiyle kameri ayına başlamasında fıkhi olarak bir sakınca bulunmamakta." dedi.
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın