Cumhuriyet Balosunda Niçin Yoksun Cezası...
Yozgat’ın manevi mimarlarından olan Şeyhzâde Ahmet Efendi çocukluğumda hep ismi teleffuz edilen bir zattı. Kamil Büyüker yazdı..
Yozgat’ın manevi mimarlarından olan Şeyhzâde Ahmet Efendi çocukluğumda hep ismi teleffuz edilen bir zattı. Kamil Büyüker yazdı..
Çocukluğumuzun yaz tatillerinin en anlamlı tarafı Yozgat’a gitmekti. Tatil demek memlekete gitmek, eş-dost, akraba ziyareti yapmak ve düğün-derneğe katılmak ya da cenazeye iştirak etmekten ibaretti. Nitekim olması gereken de buydu belki de. Ama memlekete gidiş gelişlerimiz, o bölgenin tarihini, kültürünü, iz bırakan şahsiyetlerini tanımak noktasında bizde hiç merak uyandırmazdı.
Çocukluğumda halen hayatta olan Yozgat’ın manevi mimarlarından olan Şeyhzâde Ahmet Efendi de hep ismi teleffuz edilen bir zattı. Ne zaman bir merak saikiyle kendisini ziyarete gidelim desem büyüklerden hep olumsuz cevap alırdım. 2002 yılında vefat eden Ahmet Efendi ömrünün son demlerinde hasta yatağında idi ve kimseyle görüştürülmüyordu. Ya da sınırlı sayıda ziyaretçi alıyorlardı. Rahmetli babaannemin “Şıhların Ahmet Efendi” deyişini hiç unutmam. Halk arasında böyle de anılırdı. Hayatta iken ziyaret etmek nasip olmadı Şeyhzâde Ahmet Efendi’yi ancak son iki gidişimde camisini ve türbesini ziyaret nasip oldu.
Gönül ufkunda saklı bir şeyh
Son ziyaretimin hususi bir gerekçesi daha vardı. O da İsmail Kara Hocamızın haberdar ettiği ve katkısı da bulunan Şeyhzade Ahmet Efendi’nin hatıralarının yer aldığı kitaptı. Kitap Ahmet Efendi’nin oğlu Ali Şakir Ergin tarafından hazırlanmıştı. Pazar günü öğle namazını Şeyh Hacı Ahmet Efendi Camii’nde kılmak üzere yola çıktım. Cami Şeyhzade Ahmet Efendi’nin dedesi Halveti-Şabani şeyhi Şeyh Ahmet Efendi tarafından yaptırılmış, aynı zamanda Halveti tekkesi olan mekandı. Geçen yıllarda Ali Şakir Ergin tarafından babası adına kurulan, kısa adı AŞK olan Ahmet Şevki Ergin Kültür ve Hizmet Vakfı adına caminin hemen yanına alt katı kütüphane, üst katı kız Kur’an Kursu olan bir bina inşa edilir ve hizmete açılır.
İşte namaz öncesi hem kütüphaneye uğrayıp hem de kitabı almak niyetinde idim. Nitekim kütüphaneye geldiğimde içeride iki yaşlı zatla karşılaştım. Siması Ahmet Efendi'ye benzeyen kişi Ali Şakir Ergin’di. Diğer zat ise Büyük Cami emekli hocalarından “İlyas Hafız” diye bilinen İlyas Yazar idi. Hem kendimi tanıttım, hem tanıştık. Sonrasında kitap üzerinden hatıralar konuşuldu ve tabi hatırat kitap konuşuldu. “Gönül Ufkunda Bir Şeyh, Bir Şeyhzâde” (Yozgat 2013, 293 s.) adını taşıyan kitap vakfın yayınları arasından çıkmıştı. Yozgat’ta yayın yapmanın, kitabın, kütüphanenin müşterisi olmayışı sadece Yozgat’a özgü değildi elbette ama bu işin içinde olan insanlardan da hal-i pür melalimizi dinlemiş oldum.
Namaza geçildi. Namaz sonrası yine Ahmet Efendi’nin icazet verdiği isimlerden emekli vaiz Halil İpek Hoca ile de bir yemek daveti dolayısıyla mülaki olmuş olduk. Ben Dr. Ali Şakir Ergin’in yayınladığı kitabı ve vakfın diğer yayınlarını almış olmanın verdiği heyecanla yol güzergahımızdaki şehir duraklarında kitabı okudum. Okudukça hayretim ve heyecanım arttı. Sadece Şeyhzâde Ahmet Efendi’yi değil, Ahmet Efendi'nin dedesi Halveti-Şabani şeyhi Hacı Ahmet Efendi’yi, yine Ahmet Efendi'nin hocası, şeyhi Dedikhasanlı Şakir Efendi’yi, yine şeyhi Üsküdar Ayazma Camii imam hatibi Mustafa Hulusi Efendi'yi, Poyrazlılı Muharrem Efendi’yi, Şiranlı Şeyh Hacı Mustafa Rumi Efendi’yi ve daha pek çok önemli zevatı bu kitap vesilesi ile tanımış oldum.
Hem muallim, hem mürşid
Şeyhzâde Ahmet Efendi milli eğitimde 47 yıllık bir memuriyet hayatı yaşıyor. 1971’de 65 yaşını doldurduğu için yaş haddinden emekli oluyor. Kendisi “bu kadar uzun bir memuriyet hayatından sonra okuyamadığım kitapları okurum, daha fazla okumaya vakit ayırırım derken, baktım ki insanlar boşuna tekaüde (emekli) ayrılmıyorlar. Azalar zaten kendiliğinden tekaüde ayrılıyorlarmış. Göz, kulak, hafıza hepsi fire vererek çalışıyor. Gençliğinizin kıymetini bilin” dediğini yine kitapta oğlu aktarıyor. Şeyhzâde Ahmet Efendi’nin memuriyet hayatı bitiyor ama mürşidlik vasfı ömrünün sonuna kadar devam ediyor. Dededen Halveti-Şabani neşvesini teneffüs eden Ahmet Efendi, Kadiri ve Nakşi tariklerinden de seyr ü sülukunu tamamlamış.
Mesele adam çoğaltmakta değil, İslam'ı güzel yaşamak ve yaşatmakta
Şeyhzâde Ahmet Efendi tasavvuf yolunda merhale kat ettikçe etrafındaki halka genişlemiş, Yozgat’tan İstanbul’da Musa Topbaş Efendi'ye, Mehmet Zahit Kotku hazretlerine gidenlere bu büyük zatlar “Yozgat’ta Ahmet kardeşimiz var, ondan ders alın” demişlerdir. Bu zamanda tasavvuf yolunda merhale almak için kolaycılığa kaçanlara sanki ders olurcasına oğlu Şakir Ergin’in kitapta aktardığı şu bahisler de önemli: “Her mesleğin ve meşrebin, bir hazırlık ve tekâmül safhası vardır. İnsan eğitimi ve yetiştirilmesi en hassas ve özellikli bir meslektir. Mesleğinde tam olgunlaşmamış zevat, süt çocuğuna et yedirmek gibi ağır ve külfetli bir yükü, bu işe hazırlanmadan gelen bir müptediye yüklemenin sonucunda bu gibi hazımsızlık arızaları ortaya çıkmaktadır. Mesele adam çoğaltmak veya ders dağıtıp reklam yapmak değil, yüce dinimiz İslam’ı tasavvufi ziynetlerle güzel yaşamak ve yaşatmaktır.” (s.174)
Nihayet o dönemin büyük tasavvuf ehli de yavaş yavaş bu dünyadan göçünce ve ortaya kötü örnekler ve işin tacirleri çıkınca Ahmet Efendi de ürkmeye ve karamsarlığa düşmeye başlamış. Kitabın bir yerinde (s.177-178) tasavvufun da artık suyunu çıkarttıklarından bahsederek, herhalde bundan sonra tasavvufu sadece kitap sayfalarında ve yaşanmayan bir yazı olarak görebileceğimizi ifade ediyor.
"Cumhuriyet balosunda niçin yoksun" cezası
Her anı ibretle geçen Ahmet Efendi'nin hayatında Tek Parti dönemi, ihtilaller de elbette yaşanmış. Bu dönemlerde muallim olan Ahmet Efendi, binbir türlü badire atlatmış. Bir tanesi nümuneliktir. 1928 tarihli Maarif Vekaleti'nin yazısında, eşlerle birlikte katılması gereken baloya katılmadığından dolayı şimdilik “ihtar”la cezalandırılır. Belgedeki ibareler dikkat çekici:
“Muhtac-ı istirahat olmadığınız halde vazifenizi terk etmeniz teessüfle karşılanmıştır. Daha ağır inzibatî bir cezayı istilzam eden bu hareketiniz, şimdiye kadar vazifenizde gösterdiğiniz gayret nazar-ı itibare alınmış ve bu defalık 'ihtar'la tecziyeniz tensib edilmiştir. Kânûnı-sânî [928]”
Kaynak Dünya bizim [ Okunma Sayısı: 1078 ]
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın