© Dini Haberler 2020

Namaz ve eli öpülesi imamlar ve müftüler

Bugün Sünnet savunmasına ara verip bir dertli vatandaşımızın isteği üzerine başka bir önemli meseleyi dile getirmek istiyorum.

Yeni, Şafak Yazarı Faruk Başer'in Kaleminden: 

Evet, mesele dediğimiz şey namazların kahir ekseriyetimiz tarafından hakkıyla kılınmaması. Bu mesele o kadar önemlidir ki, namazı güzel kıldıran imamlarımız ve onları buna hazırlayan müftülerimiz elleri öpülesi insanlardır. İzin verilse ayakları bile öpülmeye değer. Çünkü:

İslam eşittir namaz diyebiliriz. Denklemi tersine çevirip, namaz eşittir İslam da diyebilirsiniz. Onun için “namazı dosdoğru kılan dinini yapmış, terk eden ise dinini yıkmıştır” buyrulur.

Onun için namazını dosdoğru kılan bir mümine, İslam'ın diğer hiçbir emri artık zor gelmez, namazını terk eden ise İslam'ın yasakladığı her şeyi, fırsat bulursa yapabilir. Çünkü Allah'a şirk koşma dışında namazı terk etme kadar büyük bir günah yoktur.
Kuranı Kerim namazı emrettiği bütün ayetlerinde 'namaz kılın' yerine, 'namazı dosdoğru kılın' der. 'Dosdoğru kılınan namaz, kulun Allah'ın huzurunda olduğu bilinciyle, kalbi ve kalıbıyla namaz kılmasıdır. Söylediklerini düşünerek, başka hiçbir şeyle meşgul olmadan, Allah'a tekmil verir gibi. Buna huşû denir. Allah kurtuluşa erecek müminlerin ilk vasfının huşû ile namaz kılma olduğunu söyler.

Namaz en büyük zikirdir. Allah, 'beni zikir için namaz kıl' buyurur. Zikir, anmak, düşünmek demektir. Demek ki böyle olmayan bir namaz zikir olamaz. Bunun için Hz. Peygamber (sa) “Kişinin namazından nasibi, düşünerek kıldığı kadarıdır” der. Bunun için “Namazda öteye beriye her bir bakış, şeytanın sevabınızdan bir parça aşırmasıdır” buyurur. “Cimrinin en kötüsü namazından çalandır. Nice namaz kılanlar vardır ki, namazlarından onlara kalan sadece yorgunluk ve uykusuzluktur” der.

Allah buyurur ki, “Namazı dosdoğru kılın, işte bu namaz insanı fuhuştan, münkerden alıkoyar”. Fuhuş Kuranı Kerim'de zikredilen büyük günahlardandır, münker ise onlara kıyasla anlaşılan diğer günahlardır. Bazı namaz kılanların bunları hala yapıyor olması, namazlarını dosdoğru kılmadıklarını gösterir.

Öyle sanıyorum ki, namaz kılanların onda biri dosdoğru namaz kılmış olsa toplumun rengi değişir. Şöyle de diyebiliriz, imamlarımızın dörtte biri dosdoğru namaz kıldırsa Türkiye'nin rengi değişir. Diyanet İşleri Başkanımızın arkasında iki üç kez namaz kıldım, çok güzel kıldırdı, duygulandım. Keşke bütün imamlarınız böyle kıldırsa, dedim. Bunun için çalışıyoruz dedi. Ümidimizi saklıyoruz. Bence Diyanetin yapacağı en önemli iş budur. Namaz dosdoğru kılınsa, geriye kalan her şeyin düzeleceğine inanıyorum.

Hz. Peygamber “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın” buyurur. O düşüne düşüne kılardı. Her ayette dururdu, durulmasını emrederdi, ayetleri birbirine ulamazdı/vasletmezdi, belli bir makamla okumazdı, okurken bağırmazdı, her rüknü diğerinden küçük de olsa bir duruşla ayırırdı. İki secde arasında bile en az 'rabbiğfir-lî verham ve ente hayru'r-rahimîn' diyecek kadar dururdu, bu duayı okurdu. Secdesi ve ruküu bazen kıyamına denk olurdu. Ayetleri hüzünlü okurdu, bazen ağlardı, o kadar ki mübarek sakalları ıslandığı olurdu. Demek ki, 'Beni zikir için namaz kıl' emrine böyle uyulurmuş. Tadili erkân da budur. Yani her bir rükne, diğerinden ayırarak adilce hakkını verme demek. Hanefilere göre vaciptir, terk eden isaet/kötü bir iş yapmış olur. Şafiilere göre ise farzdır, terk edenin namazı gider.

Bazı imam arkadaşlarımıza diyorum ki, rükûda ve secdede söylediklerinizi düşünerek namaz kılın bakalım bu kadar kısa zamanda kalkabilecek misiniz? Demek ki, düşünmeden namaz kılıyoruz. İmamımız düşünmezse biz düşünebilir miyiz? Düşünmezsek namaz kılmış olabilir miyiz? İmamla kılarken Fatiha'yı okuyan kardeşlerimiz, imam sessiz okuduğunda bunu yetiştiremiyoruz diyorlar. Hatta birisi, ben 'iyyake na'budü' ya gelinceye kadar imam bitirip ruküa gidiyor dedi. Böyle bir okuyuş olur mu?

Dosdoğru kılınan hiçbir rekât bir buçuk dakikadan daha az zamanda kılınamaz. Bu da dört rekâtlı bir namaz için en az altı yedi dakika eder. Oysa biz dört dakikada kılıyoruz. Fark, sadece iki üç dakikadır. Eğer zaman konusunda bu kadar dakik isek bunu camide yapmamamız gerektiği halde yaptığımız şeylerden keserek tamamlayabiliriz. Namaz için üç dakika daha beklemeye değmez mi?

Gerçi hamdolsun, bu işi mesele edinenler çoğaldı. Çok güzel namaz kıldıran imamlarımız da var. Gayret edersek mesafe alabileceğimiz anlaşılıyor. Yeter ki, müslümanlar uyarma görevini yerine getirsinler. Hz. Ömer, “Sana hatalarını söylemeyen dostla arkadaşlık etme” der. Oysa bazı kardeşlerimize uyarılmak çok ağır geliyor. Demek ki, nefis putumuzu tam kırabilmiş değiliz. Elbette uyarma da nefsin arzularından uzak biçimde yapılmalı.

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER