Kertenkele Öğretmen Oldu
MEDYAYabancı bir hamburger zinciri sâhibinin, “Türkler ne versen yiyorlar.” dediğini duymuştum. Yalan olsun istiyorum ama, iki şeyi görünce yalan olmadığını düşünüyorum. Uçuk kaçık seçim vaatlerinin alkışlandığını ve saçma sapan dizilerin reyting yaptığını.
Merâmıma geçmeden evvel, bir hatırlatma yapayım. Geçen sene “Kertenkele” diye bir dizi başladı. Kargaların güleceği mantık hatâlarıyla doluydu. Yapımcıların uyanıklığı ile dizi bir anda paralelcilik tartışmalarının ortasında kaldı. Beğenmeyen, paralelcilikle suçlandı. Beğenen bir grup yazar, neredeyse kendilerine jilet atacak kadar fanatikleştiler.
Kertenkele’yi çok kaliteli bir proje kabul eden; bunu fark etmeyeni de yobazlıkla suçlayan Salih Tuna, işin içine Mehmet Âkif’i, Necip Fâzıl’ı bile kattı. Diziyi eleştiren diyâneti, özre dâvet edip kertenkele dersleri verdi. Nihâyet Mehmet Görmez devreye girdi de sustu.
Halka bir şey diyemiyorum. Halk, fazla incelemeden seyredebilir, eğlenir. Ama, aydın sorumluluğu, diye bir şey var. Aydın, halkı uyandırır; yol gösterir. Nâmuslu eleştiri yapar. Yazdığından mesuldür. Eskiden, hattatlar kamışlarını açınca, çıkan talaşları atmaz; biriktirirlermiş.
Öldüklerinde, yıkanma suyunun ısındığı kazanın altına atılsın diye.
TRT’de Cumartesi akşamları Son Çıkış diye bir dizi var. Gerçekten, sıra dışı bir imam var dizide. Hem de günlük hayatta karşılığı olan bir imam. Maalesef, Kertenkele’ye övgüler dizenler, bu dizi hakkında bir şey yazmadılar.
Meselenin, iktidara yakın kanala destek olmak olmadığını anladınız sanırım. Eğer öyle olsa aynı yazarlar, TRT’nin birbirinden güzel dizilerine de övgüler yapmalılar. O hâlde mesele ne? Dizinin yayınlandığı kanalda program yapmak.
Üzerinde konuşmaya değmeyecek kadar saçma olan Kertenkele’ye öyle övgüler yapıldı ki bir sezonu tamamladı. Sıra geldi, ikinci sezona.
Yapımcı ve senaristler, “Bu halka, ne versek yiyor.” diye düşünmüş olmalı ki bu dönem saçmalığın dozunu daha da artırdılar.
Bizim kertenkele imam, kertenkele öğretmen oldu. Nasıl mı? Yaralanıp hastaneye kaldırıldı. Tesâdüfe bakın ki aynı gün, ikizi kadar kendisine benzeyen, boyu boyuna uyan bir din öğretmeni de hastaneye ameliyata geldi. Erkek arkadaşına kızan hemşire, dalgınlıkla bu ikisinin isimlerini değiştirdi. Böylece, ameliyatta ölen din öğretmeni, kertenkele zannedildi. Bir Allah’ın kulu da gerçeği fark etmedi. Kertenkele bir sene bilinci kapalı yattı. Uyandığında, kendisini hâfıza kaybına uğramış bir din öğretmeni olarak buldu vs. vs.
RTÜK’ten ümidim yok ama, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve çaktırmadan aşağılanan din öğretmenlerinin, bu saçmalığa bir tepki vermesini bekliyorum.
BİR TEŞEKKÜR
Zihnimin bir tarafında, devlet hastanelerindeki göz muâyenesi kuyrukları olduğundan göz için devlet hastanesine hiç gitmedim. Şimdiki nesil, gece yarısı girilen göz sırasını bilmez.
Bir özel hastanenin almaya kalktığı artı ücrete kızınca, her şeyi göze alıp Ulucanlar Göz Hastanesi Kızılay Semt Polikliniği’nden randevu aldım. Ertesi güne verdiler. Saatinde gittim. Hemen işlem yapıldı. Hemşire makine ölçümlerini yaptı. Doktor muâyene etti. Gözlüğü yazdı. Hepsi toplasan on beş dakika falan sürdü. Tam çıkarken geriye dönüp danışmaya, “Hep şikâyetlerimizi iletiriz. Ben teşekkür etmek istiyorum. Çok memnun ayrılıyorum. Özelden daha iyisiniz.” dedim. İnanın, yüzlerinde güller açtı. “Bunu yazılı olarak da söyleseniz. Burayı beğenmeyenler var da.” dediler. “Hay hay hemen“ deyip teşekkürümü yazılı olarak bildirdim. Sonra da “Hatta size, gazetede teşekkür edeyim.” dedim.
Sağlıktaki gelişmelerin kıymetini bilmek lâzım. Gözümüze dizimize durur yoksa… Kaynak: Gazete Vahdet/Haber Vaktim
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…