© Dini Haberler 2020

Din adamlarının toplumdaki itibarı korkunç derecede kötü.

Millet Gazetesi Yazarı İbrahim Öztürk köşesinde "Merkez ‘otonom’, Diyanet ‘bağımlı’!" başlıklı bir yazı ele aldı

İslam coğrafyasının en önemli sorunu nedir diye bir düşünün? Ortaya çok net bir şekilde şu çıkacaktır; İslam coğrafyasında yaşayan kanaat önderleri dinin ‘kök değerlerine’ bağlı kalarak güncel sorunlara çözüm üretememektedir. Bundan ötürü din çok konuşulup, gereklerini hiç yerine getirmediği bir dizi tavsiyeden öteye gidememektedir.  Sonuçta halk da, değerler de çürümektedir.
 
Son yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, günümüz şartlarının ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlar için gerekli olan içtihatları kişiler değil, kurumlar bünyesindeki uzmanlık grupları yapmalı. Bu ‘bilirkişiler’ ise siyasi, iktisadi, toplumsal çıkarlardan ve baskılardan uzak olmalı.
 
DiYANET NEDEN BAĞIMLI?
 
Ancak İslam dünyasında da Türkiye’de de bahsettiğimiz etkinlikle çalışan çıkarlardan, siyasi ve mahalle baskılarından arındırılmış bağımsız uzmanlık grupları yok.

Hatırlayın, ekonomisi 1990’larda çöken Türkiye, çıkış yolunu -IMF ve AB’nin de baskısıyla- Merkez Bankasına belli bir ‘bağımsızlık’ vermekte bulmuştu. Bunun sonucunda Türk ekonomisi hem istikrar kazandı hem de siyasi iktidarların anlamsız isteklerine ‘hayır’ diyebilen seçkin bir bürokratik yapı inşa edildi. Sonucunda halk kazandı…
 
Bugün yaşadığımız ahlak krizinde de böylesi bir yapıya ihtiyaç var. Allah’ın dini adına konuşacak mercilerin de hiç olmazsa Merkez Bankası kadar otonom olması gerekirken maalesef bundan çok uzak.  Herkes bunun üzerinde düşünmeli…
 
Din adamlarının toplumdaki itibarı korkunç derecede kötü. ‘Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma’ lafı adeta genlerimize kazındı. Din adamları bunu biraz kendileri, biraz devlet, biraz da toplum yaptı. Türkiye’de dini cemaatler dahil olmak üzere otonom dini alanlar yok edildi. Cemaatler ‘otonomi’ istemek yerine devlete ‘yanaşmak’, ‘devletin içine yerleşmek’ ve hatta ‘güvence’ temin etmek derdine düştü. Sonunda ‘devlet zehri’ ile yara aldılar.
 
RIZIK İLE İNANÇ ARASINDA...
 
Diyanet İşleri Başkanlığı(DİB) ise zaten tümüyle ‘bürokratik’ bir kuruluş. Memur olarak atanıyor ve görevden alınıyorlar. DİB’nın, dinin ulvi hedeflerini gözetme şansı tanım gereği yok. Tam tersine dinin içine oturmuş ve orada devlete, siyasi otoriteye yer açmaya, meşruiyet üretmeye çabalıyor. Bir de ‘din adına’ sözde bilim yapan ilahiyat fakülteleri var.
 
Türkiye’de hukuksuzluk, yolsuzluk, iltimas, kayırma, zulüm adına yer yerinde oynuyor. Ama bu kurumlardaki ‘devlet memurları’ olan Profların üzerine ölü toprağı serpilmiş durumda.
 
Bir ömür rızkın Allah’tan olduğunu anlatan din adamlarının traji komik sonu ve Allah inancı-rızk kaygısı-otorite korkusu arasında sıkışan bir medeniyet gerçeği.
 
İbrahim Öztürk-Millet

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER