Aman, dikkat.. Diyanet İşleri
MEDYAYusuf Ziya Cömert bugünkü Yeni Şafak\'taki köşesinde Diyanet ve Diyanet İşleri başkanı Mehmet Görmez\'e yer verdi...
Geçlik yıllarımızda Diyanet'ten hoşlanmazdık. Bunun, o günkü aklımızla, o günkü duygu ve düşüncemizle mütenasip bir çok sebebi vardı.
'Rejimin taleplerini dikkate alan, rejim adına Müslümanlara vaziyet eden resmi bir kurum'du Diyanet.
Bakmayın şimdi, 'muhafazakarlar'ın 'devlet, devlet' deyip durmasına.
Biz, o zamanlar 'devlet'le iyi değildik, halbuki Diyanet, devlet kurumuydu. Bizim, Diyanet'le işimiz olmazdı.
Kabaca, böyle bakıyorduk.
12 Eylül rejiminin dini-diyaneti, cami hoparlörlerini çokça kullanması da, bizim, Diyanet'ten 'devlet kokusu' almamızda etkili olmuştur.
(Devlet kokusu, acıkana yemeğin güzel kokması gibi, lazım olduğunda iyi gelir. Fakat, haddinden fazla olursa çok rahatsızlık verir. İkrah ettirir.)
Ben, 'biz' dediğim arkadaşlarımın çoğundan farklıydım. Babam, vilayet müftüsüydü. Babamın arkadaşları benim amcalarımdı.
Onlar, sadece 'iyi' değildiler, çok da kıymetliydiler. Bir kaç üniversite bitirmiş kadar ilmi birikimleri vardı.
İmanlarında, amellerinde samimiydiler.
Buna rağmen, şahsen insaflı ve anlayışlı olsam da, Diyanet konusunda fikrim, aşağı yukarı arkadaşlarımınki gibiydi.
Yaş kemale erdikçe bu 'aykırı' fikirler, inceldi, tekamül etti.
Nasıl tekamül etti?
Bazı işler vardı, Diyanet'in yürüttüğü, vaziyet ettiği işler.
Kur'an-ı Kerim öğretiminden tutun da, mushafların tetkikine, hafızlık diplomalarının verilmesine, vaaz ve irşada, fetva hizmetlerine kadar...
Zamanla anladık ki, bu işler, Diyanet gibi mesul bir kurum tarafından yapılmazsa, çığırından çıkabilir.
Diyanet, 'vasat' bir İslam anlatıyor. 'Vasat'ı menfi anlamda kullanmıyorum. 'Ortalama' bir 'halk müslümanlığı'nı kastediyorum.
(Bu Müslümanlık, Sünni bir Müslümanlıktır. Elbette Alevi Müslümanlarla ilgili hizmetlerin, hizmet kapsamının dışında olması büyük bir eksikliktir. Bu eksikliğin giderilmesi Türkiye'nin en önemli meselelerinden biridir. Bunu gözardı etmiyorum.)
Diyanet olmasa, bu alanlar tümüyle 'siviller'e kalsa ne sakıncası vardı?
Diyanet, helali haram, haramı helal etmiyor.
Fakat, 'sivil' diye tanımladığımız alanda, birisi çıkıp, yeni helaller, yeni haramlar ihdas edebiliyor.
Bazen, birisi, Allah ile kulların arasına girebiliyor ve haşa, Allah'ın uhdesinde olan bir yetkiyi, Peygamberimizin bile kullanmadığı bir yetkiyi, talimatları Peygamberimiz'den aldığını söylemeye veya ima etmeye cüret ederek kullanabiliyor.
Veya, o şahsın çevresinde kurulan bir 'organizasyon' insanları, dinin tasvip etmediği istikamete sevkedebiliyor.
Böylece, bu 'organizasyon'un mensupları, 'organizasyon'un 'maslahat'ı için, dinin açık hükümlerini, ibadet şuuruyla ihlal edebiliyor.
Askeriyede terfi etmek için içki içmek, başörtülü karısını boşamak, kadrolaşmak için kendi cemaatinden olmayan mesai arkadaşına kumpas kurmak, röntgencilik, yolsuzluk, hırsızlık yapmak... Daha akla hayale gelmeyecek, dinde 'menhiyat' kabul edilen bir sürü iş... Bununla da kalmıyor. Bazı organizasyonlar, kendilerini adam öldürmeye bile yetkili sayabiliyor.
Böyle tuhaf işlere bulaşmayan nezih, temiz topluluklar çok ve onları tenzih etmek boynumuzun borcu. Ama, tecrübe ettik ki, dini ticarete, siyasete, örgüte, şöhrete alet edenler de çok.
Diyanet'in eleştirilecek tarafları var, biliyorum. Fakat, kötü örneklere bakınca, mevcuda şükretmek lazım, diye düşünüyorum.
Birisi, birileri, Diyanet'in anlattığı dinin ötesine mi geçmek istiyor?
Daha çok okusun, daha ihlaslı, takvalı olsun, daha çok ibadet etsin, geçsin. Buna mani bir durum yok.
Diyeceksiniz ki, bunları şimdi yazmak nerden icap etti?
Şundan:
Bugünlerde, ortalıkta dolaşan 'meşkuk' bir fetva, Diyanet'e saldırıların bahanesi oldu.
Fetvadan haberim var, detaylarına girmek istemiyorum.
Soru da çirkin, fetva da.
Hangi mezhepten, hangi vicdandan, hangi örften bakarsanız bakın,'menfur', pis bir fiilden, şiddetli bir 'haram'dan bahsediliyor.
Malum fetva metni ise, pisliği kurcalayıp, pis pis kokutuyor.
Bunu, düşüncesiz, salak bir 'görevli' de yapmış olabilir, maksadı Diyanet'i karalamak olan kurum içindeki bir artniyetli de...
Diyanet'in bu işlerle ilgili internet sitesi 'hack'lenmiş de olabilir.
Her halükarda, Diyanet'in daha dikkatli olması gerekiyor.
Tabii ki, izahların da daha tatminkar olması...
Dinin, mezhebin, Müslümanları birbirine düşürecek bir aygıt olarak revaç bulduğu şu günlerde, Diyanet'in, özellikle de Başkan Görmez'in selim ve sahih efkarına ihtiyacımız var.
Yusuf Ziya Cömert/Yeni Şafak
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…