2016 MBSTS Analizi
MEDYAÖYSM tarafından 2 Nisan 2016 tarihinde yapılan MBSTS sınavını eksileri ve artıları ile ele alıp değerlendirmekte fayda var. Çünkü hiçbir kurum ve yapı eleştirilmez değildir. Eksileri dile getirelim ki, daha sonraki zaman dilimlerinde aynı mağduriyetler bir daha yaşanmasın..
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
DiniHaberler.com.tr: Halil AKYÜZ'ün Haberi
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2 yıldır ÖSYM'ye yaptırılan Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavı (MBSTS) bazı yönleri ile eleştirilmeyi o kadar çok hak ediyor ki, bu yazıyı yazmadan yapamadık. 2016 MBSTS sınav saatinin en başından en sonuna kadar olay mahallindeydik. Sınava girenlerle, sınav öncesi ve sonrası sohbetlerimiz oldu. Sohbetlerin yanı sıra gözümüze takılan, bazen gülümsediğimiz bazen de hüzünlendiğimiz anlar oldu. Dilimizin döndüğünce bu gözlemlerimizi dile getirmeye gayret edelim.
Yazıya başlamadan önce sınav adında ufak bir değişiklik yapmak istiyoruz. Sınavın adı MSTGÖS (Mesleki Sabır ve Tahammül Gücü Ölçme Sınavı) olmalıydı. Belki bu ad biraz uydurma oldu ama ne yapalım aklımıza şimdilik başka bir ad gelmedi. Diyanet İşleri Başkanlığı ile ÖSYM arasında yapılan protokol gereği sınavlar ÖSYM tarafından yapıldı. Ancak olayın ilginç yanı şu; Sınava girenlerin tamamı din görevlisi. Yani İmam, Müezzin, Kur'an Kursu Öğreticisi, Murakıp ve hatta vaizler. Peki kapıdaki üst aramaları. Kopya çekilme ihtimaline karşı alınan önlemler. Bunlar sizce de biraz abartılı değil miydi?
Son yıllarda sınavlarda yaşanan kopya olaylarından sonra ÖSYM tarafından alınan önlemleri yerinde buluyoruz. Ancak toplumun önünde olan, günde 5 vakit cemaate imamlık edenlerden bahsediyoruz. Bunlar da mı kopya çekecek. Şayet bunlarda kopya çekecek ise, bu ülkede yaşamak imkansız hale gelmiş demektir. Din görevlileri bu sınava yurtdışına görevli gitmek, hac ve umrede görev alabilmek, bulunduğu camiden daha farklı bir camiye atanmak için giriyor. Böyle amaçlar için girilen sınavda bile kopya çekilecek ise, ve bunu da din görevlisi yapacak ise artık diyecek sözümüz yok.
Diyanet İşleri Başkanlığı, ÖSYM ile protokol yaparken bunları masaya yatırdı mı acaba? Sınava girişte arama yapan görevlilerin yüzündeki utanç ifadesini bir görmeliydiniz. Bazı görevliler; “Hocam üzerinizde sınavda bulundurulması yasak olan birşey yoktur zaten” diyerek arama yapmaktan imtina ediyordu. Çünkü üzerine aramak istediği kişi cami imamı idi. Küçükken kendisine Kur'an öğreten, en mutlu gününde nikahını kıyan, en acılı gününde yine yanında olan imamın üzerine nasıl arayabilirdi. Kapıdaki görevliler bu inceliği gösteriyor da, sınav ile ilgili protokol yapan büyüklerimiz bu doğrultuda neden bir karar almadılar. Kimbilir belki de, bizim akıl edemediğimiz önemli hikmetleri vardır.
ÖSYM ile ilgili birkaç eleştiri daha yapmak istiyoruz. Sınava girecek adayların kaleminden silgisine, kalemtraşından şekerine kadar tüm detayları düşünen ÖSYM, sınava girecek adayların üzerinlerindeki cüzdan, saat, yüzük, anahtar vs. malzemeleri bıracak bir yer temininde hiçbir çalışma yapmadı. Daha önce bazı yerlerde okul kantinleri tarafından emanet eşya uygulaması yapılıyordu. Kişi başına 5 TL gibi bir ücret karşılığında üzerindeki eşyaları sınav sonuna kadar bu kantinlere bırakabiliyordu. Fakat birkaç okulda buna da yasak getirilmiş ve adaylar ellerinde cüzdan, saat ve anahtarlarla bir oraya bir buraya koşup durdular. Bazıları ağaçların diplerine, bazıları çicek diplerine ve bazıları araba anahtarları bankların üzerine koydular. Bazı adayların üzerindeki eşyaları koyacak yer bulamadığı için stres yaşadığına şahit olduk. 2016 Türkiye'sinde bu manzaralar sizce de hoş mu Allah aşkına..
Bir kardeşimiz sınava farklı bir ilden gelmiş, Yine kendi gibi din görevlisi olan arkadaşı daha uzakta farklı bir binada sınava gireceği için arabasına ona veriyor. Veriyor ama sınav telaşı ile kimlikte arabada gidiyor. Cünkü cüzdan yasak ya, işte kimlikte onda kalmış. Ama benim ehliyetim var, sınava bununla girerim diye ümit ediyor ve hatta olmasa kurum kimliğim var onu kullanırım diye kendini teselli ediyor. Ancak gel görelim ki, sınavda bunların hiçbirisi geçerli değil. 40 yaşın üstünde bir din görevlisinin üzüntü ve sinirden ağladığına şahit olduk. Başka bir ilden sabahın erken saatlerinde kalkarak sınava gelen bu hocamızın gözlerin akan yaşların sakallarına nasıl karıştığına şahit olduk. Peki Allah aşkına bu doğru mu? Hakkımı helal etmiyorum diye söylene söylene gitti.
Din görevlisi, günde 5 vakit mihrapta görev yapan kardeşimiz adeta sabır sınavına tabi tutuluyordu. Buradan Diyanet ve ÖSYM'ye sesleniyor ve diyoruz ki, bu sınava giren adayların topluma öncülük eden ve toplum tarafından güven duyulan kişiler olduğunu birkez daha düşünün. Umarız bu şekilde düşünerek gelecek yıllar için daha güzel bir sınav ortamı hazır hale getirirsiniz. Bu arada Diyanet ve Vakıf kolunda hizmet veren tüm sendikalar, birbirinizden üye kapma gayretini bir kenara bırakıp, din görevlilerinin sorunları ile gerçek manada ilgilenme vaktininiz hala gelmedi mi?
Binbir zahmetle MBSTS'ye katılan tüm din görevlisi kardeşlerimiz için, sınav sonuçlarının hayırlı olmasını Allah (c.c.)'tan niyaz ederiz. Bu yazımızı edebi cümle kurma kaygısından uzak ve tamamen içimizden geldiği şekliyle yazdık. Umarız bir nebze olsun yaşamış olduğunuz sıkıntıları dile getirme başarısına ulaşmışızdır. Yazmış olduğumuz yazıda sürç-i lisan etmiş ve sizi kıracak ifadeler dile getirmişsek özür dileriz. Haberimizde yanlış bulduğunuz kısımları bize yorum kısmından yazarsanız, hemen düzeltiriz. Allah (c.c.) yar ve yardımcımız olsun.. (ÂMİN) Kaynak: MihrapHaber
Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.
Tesettürden vazgeçme
Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.
Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?
Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!
Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş
Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.
Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı
Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.
Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II
Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…