© Dini Haberler 2020

Medyen halkı niçin helak oldu?

Hz. Şuayb (as) Medyen halkına gönderilmiş bir peygamberdi. Meyden’lilere verilen sayısız nimetler onları şımartmıştı. Verilen birçok güzelliğe karşı, bu nimetleri verene teşekkür gerektirmesine rağmen onlar bunun tam tersini yapıyorlardı. Çeşitli hileler, alışverişte ölçü ve tartıya dikkat etmeme gibi. Halkın malını kötü gösterip düşük ücretlerle satın almak, onlar için övünç kaynağıydı. Bir tarafta hakkını alamayan mazlumlar, diğer tarafta şımarık ve kendisini uyanık gören zalimler.

Cemalettin Yazıcı yazdı:

Hz. Şuayb (as) son derece mütevazı, halim selim yumuşak huylu bir insandı. Kavminin yaptıklarını görüyor onların akıbetlerinin iyi olmadığını söylüyordu. Kavmine:

“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum. Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin. Eğer mümin iseniz, Allah’ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim. Dediler ki: ‘Ey Şuayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın. Şuayb dedi ki: ‘Ey kavmim! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah’ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O’na dayandım ve ancak O’na döneceğim.’” (Hud, 11/84-88) 

Toplumda baskı, zulüm ve menfaat çetesini kurmuş olan Medyen’in ileri gelenleri, düzenlerinin bozulmasını istemiyorlardı. Allah’ın Peygamberi, elinden geldiği kadar onları tek ve bir olan yaratıcıya çağırıyor fakat onlardan en ufak bir hareket göremiyordu.

Hz. Şuayb (as) kavminin yola gelmesi için elinden geleni yapmaya çalışıyor fakat zalimlerin ileri gelenleri onu ve inananları beldelerinden çıkaracaklarını ilan ediyorlardı. Buna rağmen içleri yanan bir sürü mazlum ise bu çağrıya evet deyip bu mübarek insana iman ediyorlardı. Canlar yanmış, mallar gitmişti. Hz. Şuayb (as) halkına ne kadar dil döktüyse tesir etmiyordu. En sonunda:

“Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh Kavminin veya Hud Kavminin veya Salih Kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Lüt kavmi de sizden uzak değildir. Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe ile yönelin. 
Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir. Dediler ki: ‘Ey Şuayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan bir şey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taşa tutardık) Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur. Şuayb dedi: ‘Ey kavmim! Benim akrabalarım size Allah’tan daha mı değerli ki, Allah’a sırt çevirip, O’nu unuttunuz? Muhakkak ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı çepeçevre kuşatmıştır.” (Hud, 11/89-92)

Hz. Şuayb (as) hakkı anlatmaktan geri durmuyor fakat azgın ve sapkın olan ileri gelen zalimler yolları kesiyorlardı. Halkın O’nun yanına gidip bir şey öğrenmesine engel olmaya çalışıyorlardı. Halka şöyle diyorlardı:

“…‘Eğer Şuayb’a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.’” (Araf, 7/90) tehditleriyle insanları caydırma yolunu deniyorlardı. Hz. Şuayb (as) atalarının başına gelenleri anlattı, işin kötülüğünü bu işin sonu nereye varırı anlattı ama dinleyen kimdi? Tehditler yine tehditler. Ahiretteki acıklı azabın hatırlatılması, onlara bir şey anlatmıyordu. Öldükten sonra dirilme fikrini kaybeden bu insanlar gittikçe azgınlığını devam ettirmeye çalışıyorlardı.

“Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şuayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar. Sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi. Dikkat edin, Semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse Medyen de öyle yok olup gitti.”(Hud, 11/94-95)

Bu kavme ne malları ne de makamları fayda verdi. Yanlarına sadece zalimlikleri ve ahirette ebedi olarak çekecekleri azap kaldı. Rabbim böyle akıbetten ümmeti Muhammed’i muhafaza buyursun. (Amin)

Dikkat edilirse her kavmin işlediği büyük günahlar var. Bizlere bu kavimlerin durumlarını anlatan Rabbimiz, ibret alıp aynı akıbete düşmememizi emrediyor. Ne mutlu ibret alıp yolunu şaşırmayanlara…

İlginizi Çekebilir

Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?

Irkçılar, sokak röportajı sırasında başında üşüştükleri Suriyeli çocuklara küfretti ve saldırı girişiminde bulundu.

Tesettürden vazgeçme

Genç Dergisi medyanın görmezden geldiği mütesettir kadınların hikayesini okuyucularına aktarıyor.

Metaverse “intibak” sağlanabilecek bir ortam mıdır?

Manisa İl Müftülüğü “metaverse” konusunda aceleci sonuçlara varmış!

Türkiye'yi ayağa kaldıracak gelişme! Hepsi işin içindeymiş

Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, TL'ye erişmekte zorlanan Londralı bankaların, Türkiye'de iş yapan bazı şirketleri paravan olarak kullandığını, Türk şirketlerin buradan TL krediyi çekip, Londra'daki bankaya taşıdıklarını ya da dolar hesaplarını TL'ye çevirtip, Londra'da mevduat hesabı açtıklarını hatırlattı. "Londra'da bire 10 faizi alan bizim şirketler bu alışverişten memnundu. Fakat Londra'ya ulaştırdıkları TL'ler sonra Türkiye'de spekülatif işlemlerde kullanılıyordu" diyen Güngör, "Yine mi Brütüsler!" başlıklı yazısında, "Son dönemde bizim Brütüs'lerin (yine aynı isimler) o çetelere her an kullanacakları TL'yi park etmeye başladığını duyuyorum. Hem de öyle az buz rakamlar değil… Şirketler arasında Türkiye'nin dev holdinglerini mi ararsınız, gıdacılarını mı, limancılarını mı, inşaatçılarını mı… Büyükler 500'er milyon TL'nin üzerinde parayı göndermişler. Biraz daha küçükler 250'şer milyon TL" ifadelerini kullandı.

Yazarlarımızdan Abdullatif Acar'ın Yeni Kitabı Çıktı

Huzur ve saadete ulaşmak her insanın en öncelikli hedeflerindendir. Ancak her nedense bunu hep yanlış yerlerde arıyoruz. Nefsimizin doyumsuz arzuları, şeytanın telkinleri, heva ve hevesimiz bizi yanıltıyor. Anlık düşünüyor ve karar veriyoruz.

Robert Kolej’den Boğaziçi’ne .... -II

Boğaziçi tartışmalarından yola çıkılarak kültürel iktidarın serencamını görmek mümkün…

TÜM HABERLER