İlahiyat fakülteleri kapatılmalıdır
Alıntı Yazılarİlahiyat Fakülteleri var olmalarıyla İslam dinimize meydan okuyan ve içine girmekle, onu kabullenmekle dinimizin reddedilmesini sağlayan soykırım merkezleridir. İlahiyat Fakültesinden mezun olmaksa Allah’ın dininin reddedildiğinin, onun tek kapsayıcı ilim olduğuna karşı çıkılmasının adeta bir kaydıdır. Bunu taktik olarak reddettiğini söyler bir çoğu. Ama kişi ilahiyat mezunuysa, mutlaka imanın şartlarından sınanması gerekir.
İlahiyat Fakültesinde kadrolu bordrolu çalışmak ise pratikte İslam’a “sıradan bir masaldır” iftirası atmaktır. Bu, İslamiyet, hikayelerden bir hikaye, kültürel bir ürün, folklorik bir birikim, pek çok kitap ve metin içinden tartışmaya, testlere, şüpheye, hipotezlere muhtaç bir alandır demektir. Tıpkı bir kitapçıda çalışırken kitapçılardaki zorunlu “Mitoloji ve Din” kategorisi altında yere yakın raflarda sergilenen Kuran’ın yerini kabullenmek gibidir.
Öncelikle şu anlaşılmalıdır ki siz gavurun şeytani kategorilerini kabul edip ona hapsolduğunuzda aklınızı da hapseder yitirirsiniz. İlahiyat ‘Akademik’ kategoride nerededir? Merkezde mi? Elbette hayır. Başta mı? Kuşkusuz hayır.
Gavur tasnifine göre İslamiyet, haşa, dinlerden bir dinciktir. İlim olarak da sosyal bilimlerin altında bir yerlerde eğreti durur. Sosyal bilimlerin tabi olduğu bilimsel ve akademik yasalara tabidir. Anlamak için söylem analizi ve hermenotik lazımdır. Bu yasalarda iman, inanç, hak, hakikat yoktur. Burada sözde bazı testler vardır.
Gavurun tasnifine göre İslami ilimler bütün ilimlerin bası, esası, toplayıcısı, hatta anahtarı bile değildir. Kültürel çalışmalarla toplumbilim arasında, kitabiyat ile felsefe aralarında kendine yer bulmaya çabalar. Doğa bilimine yaklaştırılmaz bile. Kozmoloji, yaşambilim, psikoloji? İlahiyatın haddine mi düşmüş?
En zeki, en akıllı, en bilgili çocuklar pek gitmez ilahiyata. Ya bir amaç için ya da kazanamadığı için giderler. İyi kötü Arapça dışında dil bilen nadirdir. İkinci sınıf uzmanlar tarafından işlenen bir ikinci sınıf ilimdir. İlahiyatçılar da genelde matematikçinin, mühendisin, doktorun yanında haddini bilir.
Oysa İlahiyat, İslam ilmi, en üst ilimdir. Ayrı bir bilim dalı, onun da alt dalı değil, bütün bilimlerin onun prizmasından baktığı temel bilimdir. En kaliteli insanların, üstün zekalı, dolu dolu, tek yeteneği ezber olmayan parlak zihinlerin, kişiliği, vicdanı, samimiyeti en üst düzey namzet insanların ilmidir. Onlar diğer ilimlerin hepsi hakkında bilirler.
Günümüz ilahiyat fakültelerinin, İlahiyatın çalışma alanları içinde öylesine bir alan olduğu durumun içinde, bu kölelik halini kabullenmiş maaşlı ilahiyatçıların olduğu sahte bir din dünyasında ne samimi inançlar olur ne de dinin hakim olacağına yönelik bir beklenti.
YAYINCININ NOTU: İlahiyata birincilikle girmiş ve birincilikle mezun olmuş yayın yönetmeni olarak ilahiyatta okutulan İslâm’ın Allah’ın dini olmadığına sürekli dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Yayınladığımız bu yazının da bizi düşünmeye yöneltmesini ümit ediyorum. A.R.D.
Ali Ulvi ALTINSOY/Mirat Haber
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Bir çocuk bir elma ile gözlerini ve kalbini açar
Muhammed, kendi dünyasında yaşayan bir çocuk, bana “sevginin”, “açlıktan” daha büyük olabileceğini ve kurumuş bir elmanın bile dünyanın en büyük hediyesi olabileceğini öğretti.
Gazze'nin yıkıntıları arasında hayata yeniden başlamak
“Evden çıkarken ve eve girerken bir sürü molozun üzerinden tırmanmak zorunda kalıyoruz,” dedi. “Ama bu çadırlarda yaşamaktan daha iyi...
Ramazan'ı Gazze halkının örnekliğiyle yaşamak
Yaşar Değirmenci, geçtiğimiz sene Gazze'de Ramazan boyunca görev yapan Dr. Farhan Abdul Azeez'in verdiği bir röportajda, Gazzelilerin Allah'a olan bağlılıklarını ve bütün imkansızlıklara rağmen Ramazan'ı yaşama biçimlerinin örnekliğini aktarıyor.
Çocuk en iyi sevdiklerinden öğrenir...
Sefa Saygılı çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususları vurgularken ebeveynlerin çocuklarıyla diyaloğunun önemini belirtiyor.
Gazze kalpleri Kur’ân’a, İslâm’a açıyor ve kazanıyor…
Abdullah Yıldız, Gazze sayesinde Müslüman olanların ihtida hikayelerine göz atıyor.
Bir garib-ârif ölmüş diyeler..
Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.