Salih Mirzabeyoğlu'nu Papaz Brunson mu mahkum ettirdi?
Alıntı YazılarTürkiye ve ABD'yi karşı karşıya getiren ABD'li Evanjelik Rahip Andrew Craig Brunson’ın, İBDA Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ile hiç bilinmeyen hikâyesi...
Bir papaz…
ABD’li rahip… Andrew Craig Brunson…
9 Aralık 2016’da; “PKK ve FETÖ ile işbirliği yaptığı” gerekçesiyle tutuklandı…
Müslüman Türk halkına karşı bu ihanete ortaklık eden binlerce tutukludan biriydi…
“FETÖ ve PKK adına casusluk yapmak”, “örgüt adına suç işlemek” “askeri casusluk” suçlarından tutuklu olarak yargılanmaya başladı…
Firari FETÖ imamı ile 293 görüşme yaptığı tesbit edilmiş…
15 Temmuz darbesinin başarısız olması üzerine ABD’li bir askere;
“Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız.”
Mesajı çekmişti…
Binlerce FETÖ haininden biri… Öyle zannediyorduk, zannediyordunuz…
Değilmiş…
Öyle olmadığı ortaya çıktı…
Zira koca ABD bu papazın peşine düştü… ABD’li senatörler toplanıp çağrı yaptılar, ABD Başkanı Trump, Erdoğan’dan bu papazın serbest bırakılmasını istedi…
Bir papaz ne kadar “önemli” olabilir?
Erdoğan ABD’yi ziyaret ettiğinde; ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede Brunson'un ülkesine iade edilmesini istemişti…
Daha sonra bu isteğini bir kere daha sosyal medya hesabı Twitter'da paylaştığı mesajda
"Amerika'da iyi bir beyefendi ve Hrıstiyan lider olan Rahip Brunson yok yere Türkiye'de yargılanıyor ve zulme uğruyor. Ona casus diyorlar ben ondan daha fazla casusumdur. Umuyorum ki evine ve ait olduğu güzel ailesine dönmesine izin verilecek."
Dedi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin bu istek ve taleplerine net bir şekilde cevap verdi;
"Bu yargıda olan bir olay, yargıda olan bir olayı niçin siz siyasi bir sürecin içerisine sokuyorsunuz?" ifadesini kullanan Erdoğan, "Kendi ülkenizde yargıda olan olayı siz bize kalkıp da talebimize uyarak vermiyorsunuz ve diyorsunuz ki bu yargıdır, karışmayız. Yargıda olmayanı biz sizden istiyoruz, FETÖ terör örgütü var, onun başı sizde. 1999 yılından beri siz onu ülkenizde saklıyorsunuz ve bu mahkûm değil, hatta tutuklu da değil, biz sizden onu istiyoruz evraklarıyla beraber, siz onu bize vermiyorsunuz. Burada şu anda yargılanmakta olan ve terör örgütüyle ilişkileri olan birisini bizden istiyorsunuz, olmaz böyle şey."
Diyordu Mayıs ayında…
Üstü açık-kapalı istekler devam etti…
Ve en sonunda dün Türkiye’yi küstahça tehdit ettiler;
Hem ABD Başkanı Trump, hem ABD Başkan Yardımcı Mike Pence…
Pence;
"Türkiye, Papaz Andrew Brunson'u derhal serbest bırakmaz ve Amerika'daki evine göndermezse ABD bu masum inanç adamı serbest kalana kadar Türkiye'ye önemli yaptırımlar uygulayacak."
Diye konuştu…
Trump;
"ABD, büyük bir Hristiyan, aile babası ve muhteşem bir insan olan Papaz Andrew Brunson'ın uzun süreli tutukluğu nedeniyle Türkiye'ye geniş yaptırımlar uygulayacak.”
Deme küstahlığında bulundular!
Evet, neydi bu papazı bu kadar önemli kılan?..
Brunson; Siyonist Evanjelist Protestan…
ABD Başkan yardımcısı Pence de koyu bir Evanjelik…
Evanjelistler; Yahudilerin, "Tanrı'nın Seçilmiş Halkı", İncil'de sözü edilen Kutsal Topraklar'ın da Yahudilere ait olduğuna inanıyorlar.
Papazın, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ile ne ilgisi var?
İlgisi şu ki, iş bu “Evanjelik misyoner” hadisesinin Türkiye-Anadolu’yu ilgilendiren hayati bir yönü var…
“Brunson olayıyla alakalı belki de göz önünde tutulması gereken husus, ABD adına Türkiye’de önemli hizmetlerde bulunmuş Brunson’ın Evanjelik bir misyoner olması. Bu durum, Brunson olayının politik olmaktan ziyade “teo-politik” bir arka plana sahip olduğunun, ABD yönetiminin (özellikle de Pence’in) blok halinde oy aldıkları Evanjeliklerin istekleri doğrultusunda politika belirlediklerinin göstergesidir.”
Diyor, Prof. Dr. Özcan Hıdır ve Trump’ın seçilmesinde Evanjeliklerin büyük bir rolü olduğu ve Evanjeliklerin İslâm düşmanlığında” en önde yer aldıklarının altını çiziyor…
Evet…
Evanjelistler neye inanıyordu; Yahudilerin, "Tanrı'nın Seçilmiş Halkı" ve İncil’de sözü edilen Kutsal topraklarında Yahudiler’e ait olduğuna…
İşte bu Evanjelik Papaz’ın, İBDA ve Salih Mirzabeyoğlu ile ilgisi de doğrudan bu “İslâm düşmanlığı” ve Yahudileri “Tanrı’nın seçilmiş Halkı” görmesi olarak ilgili…
Nasıl?..
Şimdi biraz geriye gidelim… 30 yıl kadar geriye…
Ve 11 Ocak 1987 tarihli Cumhuriyet gazetesinden okuyalım…
“Sarı saçlı, mavi gözlü adam bir taraftan piposunu çekiştiriyor, diğer taraftan da yarı Türkçe yarı İngilizce kelimeler kullanarak karşısındakilere derdini anlatmaya çalışırken şunları söylüyordu: “Siz Türkleri anlamak mümkün değil. Nasıl oluyor da bir İslâm devriminin eşiğinde olduğunuzu göremiyorsunuz?"
Sözlerin sahibi, Andrew Craig adlı bir Amerikalı idi.
Ülkesinde Türkiye ile ilgili doktora yapmıştı ve kendini tam bir Türkiye uzmanı sayıyordu. Elinde tuttuğu dergide, gazlı “yeşil” kalemle altını çizdiği satırları Türk dostlarına gösteriyor ve böylece telâşının boş olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Amerikalı oryantalistin elinde tuttuğu dergi, son yıllarda büyük gelişme gösteren İslâmî yayınlardan biriydi ve Necip Fazıl’a yakın bir İslâmcı ideolojiyi savunduğu bilinmekteydi. Altı çizili satırlarda ise şu görüş ileri sürülmekteydi: "İslâmî dünya görüşüne bağlı bir tarih ve hâl muhasebesi yaptığımızda, içinde bulunulan dönemde Türkiye’de büyük bir İslâmî zuhur, gerçek bir İslâm İnkılâbı bekleniyor!”
İşte bundan 30 yıl önce, Cumhuriyet gazetesinde çıkan haber bu…
Papaz'ın “yeşil kalemle” altını çizdiği satırlar, Salih Mirzabeyoğlu'nun sözleri… O zaman İBDA çizgisinde yayın yapan Tavır dergisinde yayınlanan bir röportajından…
O zamanın "Nokta" dergisi, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ile bir röportaj yapmış, sonra da bunu "yayınlamamıştı..."
Nokta dergisinin yayınlamadığı bu röportaj daha sonra Tavır dergisinde yayınlanmıştı...
Yaaa, işte böyle…
30 yıl önce, İslâm düşmanı Cumhuriyet gazetesinin, “Sarı saçlı, mavi gözlü Amerikalı” dediği Papaz Andrew Craig Brunson, 30 sene sonrasının Türkiye’sinde, ihanetin çapını gösteren bir örnek oldu… Aynı zamanda “gerçek savaşın” kim ile kim arasında olduğunu gösteren…
Bu topraklara ait yerli ve milli bir fikir sistemini inşâ eden İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun, iç ve dış İslâm düşmanlarının niçin hedefi olduğunu da gösteren bir somut örnek oldu!
Daha sonra bu hadise, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun Necip Fazıl’la Başbaşa isimli eserinde de şu şekilde mânâlandırılmıştı;
— «Efendim, çok şükür, bugün tercihini İslâm’dan yana yapan ve yararsız ve melâyânî yakınma yerine, hakkının takipçisi olmanın haysiyetini göstererek mücadele eden bir gençlik var!.. Geçen sene Cumhuriyet Gazetesinde bir yazı çıkmıştı, size gösterememiştim... Şu benim NOKTA dergisinin yayınlamadığı, TAVIR dergisinde yayınlanan röportajla ilgili...»
— «Böyle şeyleri bana bildirmekte ihmâl etmeyin!.. Ne diyordu?»
— «Gelirken yanımda getirdim efendim, okuyayım mı?»
— «Oku bakalım!..»
— «Sarı saçlı, mavi gözlü adam, bir taraftan piposunu çekiştiriyor, diğer taraftan da yarı Türkçe yarı İngilizce kelimeler kullanarak karşısındakilere derdini anlatmaya çalışırken şunları söylüyordu : «Siz Türkleri anlamak mümkün değil. Nasıl oluyor da bir İslâm devriminin eşiğinde olduğunuzu göremiyorsunuz!»... Sözlerin sahibi, Andrew Craig adlı bir Amerikalı idi. Ülkesinde Türkiye ile ilgili doktora yapmıştı ve kendini tam bir Türkiye uzmanı sayıyordu. Elinde tuttuğu dergide, gazlı «yeşil» kalemle altını çizdiği satırları Türk dostlarına gösteriyor ve böylece telâşının boş olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Amerikalı oryantalistin elinde tuttuğu dergi, son yıllarda BÜYÜK GELİŞME GÖSTEREN Îslâmî yayınlardan biriydi ve Necip Fazıl'a yakın bir İslâmcı ideolojiyi savunduğu bilinmekteydi. Altı çizili satırlarda ise şu görüş ileri sürülmekteydi: Îslâmî dünya görüşüne bağlı bir tarih ve hâl muhasebesi yaptığımızda, içinde bulunulan Türkiye'de büyük bir Îslâmî zuhur, gerçek bir İslâm inkılâbı bekleniyor!»
— «Büyük bir zuhur!.. Onu bekliyoruz!..»
(Necip Fazıl’la Başbaşa-Salih Mirzabeyoğlu, İbda Yayınları, Sh: 333-334)
*
O "Sarışın mavi gözlü Amerikalı" buymuş meğer...
Bundan 30 yıl önce, "Türkleri"(!) uyandırmak için "telaşlanan..."
Altını "yeşil" kalemle çizdiği, Mirzabeyoğlu'nun fikirlerindeki tehlikeyi anlatmaya çalışan...
30 yıl sonra; FETÖ ile işbirliği hâlinde;
"İsa'ya dönmek için gerekli koşular oluştu... Sonunda biz kazanacağız..."
Diyen...
Evanjelik Papaz Brunson'muş...
Şükrü Sak / Nabızhaber
İlginizi Çekebilir
Gazze kalpleri Kur’ân’a, İslâm’a açıyor ve kazanıyor…
Abdullah Yıldız, Gazze sayesinde Müslüman olanların ihtida hikayelerine göz atıyor.
Bir garib-ârif ölmüş diyeler..
Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.
Toplum kendisine 'Güzel ahlakı' öğretecek insanlar arıyor...
Yaşar Değirmenci, Müslümanların iyi örnekler olarak toplumun önüne çıkması gerektiğini ve insanlara öncülük etmesi gerektiğini ifade ediyor.
Kemalistlerin toplum üzerindeki baskısı giderek artıyor...
Ali Osman Aydın, 29 Ekim-10 Kasım gibi tarihler dolayısıyla Kemalistlerin toplumdan öç alırcasına hareket ettiklerine dikkat çekiyor.
Değerler eğitimi müfredata girmeli!
Ali Erkan Kavaklı, İslam düşmanları karşı çıksa da dünyadan örneklerle eğitimde değerler ve din öğreniminin zorunluluğuna işaret ediyor.
Şikâyet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir!
Beyzanur Yılmaz modern insanın niçin bu kadar çok derdi olduğu sorusu etrafında düşüncelerini dile getiriyor.