© Dini Haberler 2020

Namazı Şuurla Kılabilmek

İbadet, yalnızca birtakım şekiller ve dış görünüşlerden ibaret değildir. İbadette esas olan özdür, huşûdur. Huşû olmadan yapılacak bir ibadetin içi boştur. Samimi bir Mü’min her hareketinin ve davranışının Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını göz önünde bulundurur. Böyle hareket ettiği takdirde her meşrû fiil, bir ibadet hükmünü almaya başlar.

Allah insanı kendisine iman ve ibadet etmek için yaratmıştır.

يَا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ وَالَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah’ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz. (Bakara, 2/21)

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”. (HİCR 99.)

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ

“Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 15/99.)

NAMAZIN ÖNEMİ

Farz olan en büyük ve en önemli ibadet namazdır. Kelime-i şehadetten sonra ki temel ibadet namazdır.

 İmanı sağlıklı bir şekilde koruyabilmek, manevi hayatı geliştirmek dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek  ve neticede huzurlu olabilmek için mü’min, Yüce Allah’la manevi irtibat kurmak ve bu irtibatı devam ettirmeye muhtaçtır. Çünkü insan Allah’ı bilmek ve ona ibadet etmekle tam bir huzura kavuşabilir.

İbadet, yalnızca birtakım şekiller ve dış görünüşlerden ibaret  değildir. İbadette esas olan özdür, huşûdur. Huşû olmadan yapılacak bir ibadetin içi boştur. Samimi bir Mü’min her hareketinin ve davranışının Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını göz önünde bulundurur. Böyle hareket ettiği takdirde her meşrû fiil, bir ibadet hükmünü almaya başlar.

اِنَّنٖى اَنَا اللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنَا فَاعْبُدْنٖى وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ لِذِكْرٖى

“Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl”. (Taha, 20/14)

Kur’an’a göre her şey kendi tarzınca Allah’a hamd ve O’nu tesbih eder:

تُسَبِّحُ لَهُ السَّموَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ فيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه وَلكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبيحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَليمًا غَفُورًا

‘’Yedi gökle yer ve bunların içinde bulunanlar O’nu tesbih ve tenzih ederler. Hiçbiri  hariç olmaksızın hepsi O’na hamd ile tesbih eder. Fakat siz onların tesbihini iyi anlamazsınız. O, hakikaten Hakimdir, Yarlığayıcıdır. (İsra, 17/44)

Müslümanların namazı bir bakıma bütün yaratıkların muhtelif ibadet şekillerini bir arada toplamaktadır, yani namaz kainatın ibadet modeli olmaktadır.

وَمَا اُمِرُوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّهَ مُخْلِصينَ لَهُ الدّينَ حُنَفَاءَ وَيُقيمُوا الصَّلوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكوةَ وَذلِكَ دينُ الْقَيِّمَةِ

“Oysa onlar, tevhid inancına yönelerek, dini yalnız Allah’a tahsis ederek O’na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emr olunmuşlardır. İşte doğru din budur” (Beyyine, 98/5).

İslâmda namazın meşrûluğu Kitap, Sünnet ve İcmâ’ya dayanır. Kur’an’ın birçok yerinde; namazı kılınız ve zekâtı veriniz” buyurulur.

حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلوةِ الْوُسْطى وَقُومُوا لِلّهِ قَانِتينَ

“Bütün namazları ve orta namazı muhafaza edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.. ” (Bakara, 2/238).

اِنَّ الصَّلوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

“Şüphesiz namaz, müminlere, vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır” (Nisa, 4/103).

فَاَقيمُوا الصَّلوةَ وَاتُوا الزَّكوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّهِ هُوَ مَوْليكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلى وَنِعْمَ النَّصيرُ

“Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a samimiyetle bağlanın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır” (Hacc, 22/78).

فُرِضَتْ عَلى النَّبىِّ  لَيْلَةً أُسْرِىَ بِهِ الصَّلاَةُ خَمْسِينَ، ثُمَّ نَقَصَتْ حَتَّى جُعِلَتْ خَمْساً، ثُمَّ نُوَدِى يَا مُحَمَّدٌ: إنَّهُ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ، وَإنَّ لَكَ بِهذِهِ الخَمْسِ خَمْسِينَ.

Hz. Enes (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah (a.s)’a Mi’râc’a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi:

“Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lütfu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır.” [Buhârî, Bed’ül-Halk 6; Nesâî, Salât 1]

إنّ الّلهَ تَعَالى فرَضَ على كُلِّ مُسْلِمٍ ومُسْلِمَةٍ فى كُلِّ يَوْمٍ وَليْلَةٍ خَمْسَ صَلَوَاتٍ

 “Allah Teala her Müslüman erkek ve kadına her günde beş vakit namazı farz kılmıştır” (kaynaklarıyla müminlere vaazlar s. 335)

إنّ الاسلامَ بُنِىَ علَى خمسٍ: شَهادَةِ أنْ لاَ إلَهَ إلاّ اللّهُ، وَأنّ مُحمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولهُ، وإقَامِ الصّلاَةِ، وَإيتاءِ الزَّكاةِ، وَحجِّ البَيْتِ، وصَوْمِ رَمَضَانَ

Abdullah İbnu Ömer İbni’l-Hattâb (r.a)’ın anlattığına göre, bir adam kendisine: Gazveye çıkmıyor musun?” diye sorar. Abdullah şu cevabı verir: “Ben Hz. Peygamber (a.s)’i işittim, şöyle buyurmuştu: “İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe’ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak” (Buhârî, İman 1).

الصَّلاةُ عِمَادُ الدِّينِ

Efendimiz (a.s); “Namaz dinin direğidir.” buyurdu. (Beyhaki, Sünen)

Namaz, irade, akıl, duygu ve bunun sonucu olarak iman sahibi bir kişi için, bir âşığın, mâşukuna karşı duygularını anlatmak için can atması gibi zevkle ve büyük bir arzuyla yerine getirmek isteyeceği bir ibadettir.

Namaz kılan Müslüman, ibadetinde “İhsan” mertebesini; Allah’ı görüyor gibi ibadet etmek hedefini gerçekleştirmelidir. İnsan, ömrü boyunca kıldığı namazlarında bu hedefe ulaşmaya ve bu  hakikati yakalamaya çalışmalıdır.

Farsça bir kelime olan namaz, Kur’ân’da “salat” kelimesi ile ifade edilmektedir.

Namaz, “Peygamberimizin uyguladığı şekilde yerine getirilen, kalp, dil ve bedenle birlikte yapılan, tekbir ile başlayıp selâm ile son bulan, belli fiil ve sözleri içine alan bir ibadettir. Allah’a karşı tesbîh, ta’zîm ve şükrün ifadesidir.”

Namaz, Kur’an’da doksandan fazla ayette zikredilmektedir..

Namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi’rac (İsrâ) gecesinde farz kılınmıştır.

Namaz farz kılınınca Cibril, Hz. Peygamber’e gelerek onu vadi tarafındaki Akabe denilen yere götürmüş, orada fışkıran su ile önce Cibrîl sonra Hz. Peygamber abdest almış ve bera­berce iki rek’at namaz kılmışlardır. Hz. Peygamber mutlu bir biçimde eve gelmiş, eşi Hatice’nin elinden tutarak oraya götürmüş ve aynı şekilde Hatice ile birlikte abdest alıp iki rek’at namaz kılmışlardır. Kimi bilginlere göre İsrâ süresindeki “Namazda yüksek sesle okuma” âyeti, bu gizli namaz dönemiyle ilgilidir.

İslâm’ın başlangıç yıllarında namaz, sabah ve akşamleyin kılınan ikişer rek’attan ibaret iken, yaygın kabul gören görüşe göre, Mi’rac olayından sonra beş vakit namaz farz kılınmıştır. Farz olarak kılınan ilk namaz öğle namazı olmuştur.“ Yaygın kabule göre, Cibril’in Hz. Peygamber’e Kabe’de, namazın vakitlerini göstermek üzere imamlık etmesi Mi’rac olayının ertesi günü olmuştur.

İslâm dininde yüce yaratıcı Allah’a yaklaşmanın yolu, ona yükselmenin basamağı ve bu bakımdan en parlak ve önemli ibadet, namaz ibadetidir. Bu özelliğinden dolayı namaz diğer bütün ibadetlerin özü ve özeti sayılmıştır.

Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtası olmaktadır. Çünkü namaz kılmak için gerekiyorsa gusül abdesti almak, normal durumlarda abdest almak suretiyle bir nevi vücut temizliği yapılmış olduğu gibi, ayrıca elbisenin ve namaz kılınacak yerin de temizlenmesi gerektiği için bir üst baş temizliği yapılmış olur. Daha da önemlisi namaz günahlardan arınmanın da bir yoludur.

Beş vakit namazakıllı, ergenlik çağına giren kadın ve erkek her müslümana farzdır. Namazın farz oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabittir.

رُفِعَ الْقَلَمُ عَنْ ثَلَاثَةٍ عَنِ النّائِمِ حَتّٰى يَسْتَيْقِظَ وعَنِ الصَّبِيِّ حَتّٰى يَحْتَلِمَ وَعَنِ الْمَجْنُونِ حَتّٰى يَعْقِلَ

“üç kişiden teklif kaldırıldı: uyanıncaya kadar uyuyandan, bulüğa erinceye kadar sabiden, aklı başına gelinceye kadar mecnundan.” (ebu Davut ve nesai)

Hiçbir şey; iş, ticaret, görev, meşgale  ve mazeret mümini namazdan alıkoyamaz (Nur, 38). Bu görevin yerine getirilmesi için  dinimiz her türlü kolaylığı sağlamıştır:

NAMAZ KILANLARIN MÜKAFATI

اِنَّ الَّذينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَقَامُوا الصَّلوةَ وَاتَوُا الزَّكوةَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

“İman edip salih ameller işleyen, beş vakit namazı dosdoğru kılıp servetinin zekatını verenlerin mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir”.(Bakara,2/ 277.)

Peygamberimiz Veda Hutbesinde;

اتقوا الله ربكم و صلوا حمسكم و صومو شهركم و ادوا زكاة اموالكم و اطيعوا ذا امركم تدخلوا جنة ربكم

Rabb’ınız Allah’a karşı gelmekten sakınınız Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Malınızın zekatını veriniz. Amirlerinizin (Allah’a isyan olmayan) emirlerine uyunuz. Rabbinizin cennetine girersiniz” müjdesini vermiştir.

اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir. (Ankebut, 29/45)

NAMAZ KILMAYANLARIN DURUMU  VE NAMAZI ZAYİ EDENLER

فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا

“Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ilerde azgınlıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem, 19/59)

Kıyamet günü, cehennemliklere, Cehennem’e girmenize sebep nedir, diye sorulduğunda, onların;

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ {42}قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ {43} وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ {44} وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ {45} وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ

“Nedir sizi Sekar’a (Cehennem’e) sokan?” diye (sorulunca); Suçlular der ki: “Biz namaz kılanlardan değildik.” “Yoksula da yedirmezdik.” “Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.” “Ceza gününü yalanlardık.” (Müddessir, 74/42-46) diyerek Kur’an-ı Kerim’de haber verilmektedir.

فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّٖينَ ﴿٤﴾ اَلَّذٖينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ ﴿٥﴾ اَلَّذٖينَ هُمْ يُرَاؤُنَ ﴿٦﴾

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır” (Maun 4-6)

Münafıkların namazı

اِنَّ الْمُنَافِقٖينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَاِذَا قَامُوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰى يُرَاؤُنَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَلٖيلًا

“Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler” (NİSA suresi 142. ayet)

وَمَا مَنَعَهُمْ اَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ اِلَّا اَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللّٰهِ وَبِرَسُولِهٖ وَلَا يَاْتُونَ الصَّلٰوةَ اِلَّا وَهُمْ كُسَالٰى وَلَا يُنْفِقُونَ اِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ

“Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka bir şey değildir”. (TEVBE suresi 54. ayet)

Mazeretlerimiz  ne işe yarayacak acaba…

Bu kadar vakti ne için harcıyoruz, Dünyalık için değil mi?
İyi para kazanalım, rahat yaşayalım, hepsi bunun için değil mi?
Bir daha düşünelim, kim götürmüş bir bez parçasından başka bir şey,
Oraya gittiğimizde imandan sonra ilk sorulacak soru namazdır. O zaman ne cevap vereceğiz, vaktim yok diyemeyiz, yer bulamadım diyemeyiz, işim vardı diyemeyiz . Belki şunu deriz: ‘Bu kadar çabuk beklemiyordum ölümü yoksa kılacaktım ileride namazımı kaza namazı da kılacaktım’… ama yaşım genç daha yaşlanınca kılarım değil mi hem o zaman bol bol vaktim de olacak, ya yaşlanamazsak…?

Daha gencim, İşlerimi bir yoluna koyayım,

Hele emekli olayım, ellili yaşlara geleyim,

Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz, sen kalbe bak,

Çalışmakta ibadettir, bende çalışarak ibadet ediyorum,

Sen benim namaz kılmadığıma bakma, benim babam hacıdır, dedem hocadır, gibi bie takım bahanelerle namazlarımızı askıya alıyoruz.

NAMAZ VE HUŞU

اَلَّذٖينَ هُمْ فٖى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler; (MÜ’MİNÛN 1,2.)

Kadınların özel halleri, deli olmak, bayılmak ve unutmak hariç namaz kılmamanın hiç bir mazereti yoktur.

İman kalbine yerleşmiş ve gerçek mü’min niteliğini kazanmış bir müslümana namaz kılmak ağır ve zor gelmez

Hiçbir şey; iş, ticaret, görev, meşgale  ve mazeret mümini namazdan alıkoyamaz (Nur, 38). Bu görevin yerine getirilmesi için  dinimiz her türlü kolaylığı sağlamıştır.

رِجَالٌ لَا تُلْهٖيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَاٖيتَاءِ الزَّكٰوةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فٖيهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُ

“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar”. (NÛR 37.)

İbadetlerden maksat Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmanın en güzel yollarından biri Kur’ân-ı Kerim okumak ve namaz kılmaktır. Yüce Allah,

 اقم الصلوة لذكري “Beni anmak için namaz kıl” buyurmuştur (Taha, 14).

Bedenimizin temel gıda maddelerinden ekmeğe ve suya ihtiyacı ne kadarsa ruhumuzun da namaza olan ihtiyacı o kadardır.

Bahâeddîn Nakşibend -kuddise sirruh-’a sordular:

“–Bir kul, namazda nasıl huşûa erer?” O da cevâben: “–Dört şeyle, buyurup şunları beyân etti:

  1. Helâl lokma,
  2. Abdest sırasında gafletten uzak durmak,
  3. İlk tekbîri alırken kendini huzûrda bilmek,
  4. Namaz dışında da Hakk’ı aslâ unutmamak, yâni namazdaki huzûr, sükûn ve mâsiyetten uzakta durma hâlini namazdan sonra da devâm ettirebilmek.”

Hz. Ömerin namazı

O büyük Ömer , ateşgede İranlının vurduğu hançer darbeleriyle yaralanmış ve koma halinde upuzun yatıyordu. Yediği içtiği dışarı çıkıyor ; ne bir ses veriyor nede seslere alaka duyuyordu. Hizmetçisi gelip yemek veya su isteyip istemediğini sorunca , ya cevapsız bırakıyor  ya da sadece gözleriyle “ hayır” deyip geçiştiriyordu. Fakat ey müminlerin emiri ! Namaz” deyince , “ ha işte kalkıyorum, namazı terkedenin İslam’dan nasibi yoktur” deyip yaralarından kan aka aka namazını kılıyordu.

Ebu Talha namazda bir kuşun dikkatini dağıtması üzerine kaybettiği manevi kazancın yerini tutar ümidiyle bahçesini ALLAH yolunda sadaka olarak vermişti.

Hz.Ali ayağına saplanan bir ok için ben namaza durayım sizde onu çıkarın diyordu

Huşu ve huzuru yakalyabilmek için namazı kullanılan kelimeleri ve hareketleri anlamak gerekir

Önce ayakta durur, ellerini kaldırır ve  اللّهُ أكْبَرُ  (Allah en büyük) der. Böylece Allah’tan başka her şeyden vazgeçer ve O’nun iradesine boyun eğer. Rabbinin azametine hamd-u senada bulunduktan sonra, ilahi azamet karşısında kendisini o kadar mütevazı hisseder ki, eğilir ve hürmet ifadesi olarak başını indirerek

سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ

‘’Yegane azamet sahibi olan Rabbimin şanını yüceltirim’’ der. Sonra kalkar ve kendisini hidayete eriştirdiği için Allah’a hamd eder

سَمِعَ اللّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ، اللَّهُمَّ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ

ve bir an tefekkür eder, Allah’ın büyüklüğü ve kendi benliğinin küçüklüğü karşısında müteessir olur; o derece ki secdeye kapanır ve kemal-i tevazu ile başını yere koyar ve

سُبْحَانَ رَبِّىَ الْاَعْلَى

‘’Yegane yüce olan rabbimin şanını yüceltirim’’  der.

قال رسولُ اللّهِ: إذَا رَكَعَ أحَدُكُمْ فَلْيَقُلْ ثَلاثَ مَرَّاتٍ: سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ، وَذلِكَ أدْنَاهُ، وَإذَا سَجَدَ فَلْيَقُلْ: سُبْحَانَ رَبِّىَ الْاَعْلَى ثلاَثاً، وَذلِكَ أدْنَاهُ.

İbnu Mes’ud (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (a.s) buyurdular ki: “Sizden biri rükû edince üç kere “Sübhâne rabbiyel azîm (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir” desin. Bu, en az miktardır. Secde yapınca da üç kere “Sübhâne Rabbiye’l a’lâ (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir” desin. Bu da en az miktardır.” [Ebû Dâvud, Salât 154, (886); Tirmizî, Salât 194, (261).]

Müslüman bizzat Hz. Peygamberin miraçta Allah ile arasında geçmiş olan karşılıklı selamlaşma tabirlerini kullanır (Tahiyyat’ı okur)

عَلَّمَنِى رَسُولُ اللّهِ  التَشَهُّدَ، كَفِّى بَيْنَ كَفّيْهِ كَمَا يُعَلِّمُنِى السُّورَةَ مِنَ الْقُرآنِ: التَّحِيَّاتُ للّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ، السَّلاَمُ عَلَيْكَ أيُّهَا النّبىُّ وَرَحْمَةُ اللّهِ وبَرَكَاتُهُ، السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلى عِبَادِ اللّهِ الصَّالِحِينَ، أشْهَدُ أنْ لاَ إلهَ إلاّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنّ مُحَمّداً رَسُولُ اللّهِ.

 İbnu Mes’ud (r.) anlatıyor: “Rasûlullah (a.s) bana, avucum avuçlarının içinde olduğu halde, Kur’ ân’dan sûre öğretir gibi teşehhüd’ü öğretti.” “Dil, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah’a mahsustur. (et-Tahiyyât, kavlî ibadetlerdir; es-Salavât ise fiilî ibadetlerdir, et-Tayyibât da mâlî sadakalardır.)

Ey Nebi, selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah’ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah’ın Resulüdür.”

CEMAATLE NAMAZ

Cemaatle Kılınan Namaz Yirmi Yedi Derece Daha Üstündür

صَلاَةُ الْجَمَاعَةِ أفْضَلُ مِنْ صَلاَةِ الْفَذِّ بِسَبْعٍ وَعِشْرينَ دَرَجَةً، وَرُوِيَ بِخَمْسٍ وَعِشْرِينَ.

İbnu Ömer (r. anhümâ) anlatıyor: “Rasûlullah (a.s) buyurdular ki:

“Cemaatle kılınan namaz  münferid kılınan namazdan  yirmi yedi derece üstündür.” -“Yirmi beş derece” diye de rivayet edildi.-” [Buharî, Ezan 30, 31; Müslim, Mesacid 249, (650); Tirmizî, Salat 161, (215); Nesâî, İmamet 42.]

Namazı imamla birlikte kılan topluluğa cemaat adı verilir. Dinimizde namazların cemaatle kılınması teşvik edilerek, cemaatle kılınan namaza verilecek sevabın tek başına kılınacak namazın sevabından yirmi beş veya yirmi yedi kat daha fazla olduğu ve cemaate gitmek için atılacak her adımın mükâfatlandırılacağı bildirilmiş, ayrıca cemaate katılacakların sayısı artıkça kılınan namazın sevabının da artacağı haber verilmiş, bazı ibadetler için ise cemaat şart koşulmuştur.

Müslümanlar arasındaki manevi bağların en önemli tezahürlerinden biri de namazların cemaatle kılınmasıdır. Namazların cemaatle kılınması, Müslümanların birbirleriyle görüşüp hallerinden haberdar olmalarına, bilgi alışverişinde bulunmalarına, aralarında disiplin, sevgi ve düzenin yerleşmesine ve ibadetlerini severek yapmalarına vesile olur.

Hz. Peygamber’in hayatı boyunca cemaate namaz kıldırması, hastalandığında da namazını yalnız başına değil de Hz. Ebû Bekir’in arkasında kılmış olması, konunun dinimizdeki yerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

صَلاةُ الرَّجُلِ في جَمَاعَةٍ تُضعَّفُ عَلى صَلاتِهِ في بَيْتِهِ وَفي سُوقِهِ خَمْساً وَعِشْرِينَ ضِعْفاً، وَذلِكَ أَنَّة إذَا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ، ثُمَّ خَرَجَ إلى المَسْجِدِ، لا يُخْرِجُه إلاَّ الصَّلاةُ، لَمْ يَخْطُ خَطْوَةً إلاَّ رُفِعَتْ لَه بهَا دَرَجَةٌ، وَحُطَّتْ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةٌ، فَإذا صَلَّى لَمْ تَزَلِ المَلائِكَة تُصَلِّي عَلَيْهِ مَا دَامَ في مُصَلاَّه، ما لم يُحْدِثْ تقولُ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَيْهِ، اللَّهُمَّ ارحَمْهُ. وَلاَ يَزَالُ في صَلاةٍ مَا انْتَظَرَ الصَّلاةَ

Ebû Hüreyre (r.a)den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona: Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı! diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir. ” ( Buhârî, Ezân 30)

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَقَدْ هَمَمَتُ أَن آمُرَ بِحَطَبٍ فَيُحْتَطَبَ، ثمَّ آمُرَ بالصَلاةِ فَيُؤَذَّنَ لَها، ثمَّ آمُرَ رَجُلاً فَيَؤُمَ النَّاسَ، ثمَّ أخَالِفَ إلى رِجَالٍ فَأُحَرِّقَ عَلَيْهِمْ بيوتَهمْ

Ebû Hüreyre(r.a.)den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım. ” (Buhârî, Ahkâm 52)

ما مِن ثَلاثَة في قَرْيَةٍ وَلا بَدْوٍ لا تُقَامُ فِيهِمُ الصَلاةُ إلاَّ قَدِ اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ. فَعَلَيْكُمْ بِالجَمَاعَةِ، فَإنَّمَا يَأْكُلُ الذِّئْبُ مِنَ الغَنمِ القاصِيَةَ

Ebu’d–Derdâ (r.a) şöyle dedi: Resûlullah sallallahu (s.a.v)’i: “Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer”buyururken işittim. (Ebû Dâvûd, Salât 46)

مَنْ صَلَّى العِشَاءَ في جَمَاعَةٍ، فَكَأَنَّمَا قامَ نِصْفَ اللَّيْلِ، وَمَنْ صلَّى الصُّبْحَ في جَمَاعَةٍ، فَكَأَنَّمَا صَلَّى اللَّيْلَ كُلَّهُ.

Osman İbn Affân (r.a) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v)’i: “Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir”. (Müslim, Mesâcid 260)

وَلَوْ يَعْلَمُونَ مَا في العَتَمَةِ وَالصبْحِ لأَتَوْهُما وَلَو حَبْواً

Ebû Hüreyre (r.a)den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İnsanlar yatsı namazı ile sabah namazındaki fazilet ve sevabı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi. ” (Buhârî, Ezân 9)

لَيْسَ صَلاةٌ أَثْقَلَ عَلى المُنافِقِينَ مِنْ صَلاةِ الفَجْرِ وَالعِشَاءِ وَلَو يَعْلَمُونَ ما فِيهما لأتوْهُما وَلَوْ حَبْواً.

Ebû Hüreyre (r.a)‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu (s.a.v) şöyle buyurdu:“Münafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi. ” (Buhârî, Mevâkît 20)

Cemaatle namaz kılmanın önemine dair bu ve benzeri hadislerden ve ilgili âyetlerden hareketle Hanbelîler, cemaatle namaz kılmanın erkekler için farz-ı ayın, Şâfiîler de farz-ı kifâye olduğunu söylemişlerdir. Hanefî ve Mâlikîler’e göre ise, cuma namazı dışındaki farz namazları cemaatle kılmak, gücü yeten erkekler için müekked sünnettir. Kadınların, hastaların, çok yaşlı kimselerin ve kötürümlerin ise cemaatle namaz kılmak için mescide gitmesi gerekmez. Hanefî ve Şâfiîler’e göre, cemaatin en az sayısı imam ve ona uyan olmak üzere iki kişidir. Hatta uyan kişi çocuk da olabilir.

Cemaatle namaz kılmanın bireysel ve toplumsal yararları nelerdir?

CEMAATE İŞTİRAK EDEMEME SEBEBLERİ:

NAMAZIN İNSANA KAZANDIRDIKLARI

Kıyamet Günü İlk Soru Namazdan Olacaktır

İnsanlar öldükten sonra dirilecekler ve Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceklerdir. O gün ibadetlerden ilk sorgulama namazdan olacaktır. Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur;

 إِنَّ أَوَّلَ مَا يُحَاسَبُ بِهِ الْعَبْدُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ عَمَلِهِ صَلاَتُهُ فَإِنْ صَلُحَتْ فَقَدْ أَفْلَحَ وَأَنْجَحَ وَإِنْ فَسَدَتْ فَقَدْ خَابَ وَخَسِرَ

“Kulun kıyamet gününde, hesabı ilk önce sorulacak ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa kurtulmuş ve kazanmıştır. Eğer namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir.” (Tirmizî, Salât, 305)

Namaz Günahlara Kefarettir.

Namaz öyle faziletli bir ibadettir ki, iki namaz arasında işlenen günahların silinmesine vesile olur.

Peygamberimiz (a.s) bu konuda buyuruyor ki;

الصَّلاَةُ الْخَمْسُ وَالْجُمُعَةُ إِلَى الْجُمُعَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُنَّ مَا لَمْ تُغْشَ الْكَبَائِرُ .

“Beş vakit namaz ve Cuma namazı, namaz vakitleri ve iki Cuma arasında işlenen küçük günahlara -büyük günahlar işlenmedikçe- keffarettir.” (Müslim, Tahare, 5)

Beş vakit namazını kılan kimse günde beş defa bir nehirde yıkanan kimse gibidir:

أرَأيْتُمْ لَوْ أنَّ نَهْراً بِبَابِ أحَدِكُمْ يَغْتَسلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ مَا تَقُولُونَ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً؟ قالُوا: َﻻ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً. قالَ: فذلِكَ مَثَلُ الصَّلَواتِ الخَمْس، يَمْحُوا اللّهُ بِهَا الخَطَايَا

“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir ırmak olsa ve burada günde beş defa  yıkansa bu kimsede hiç kir kalır mı? (Sahabenin); ‘Hayır  hiç bir kir kalmaz’ diye cevap vermeleri üzerine “İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah, bu sebeple günahları temizler, yok eder” ( Nesâî, Salât 7,)

يَتَعاقَبُونَ فِيكُمْ ﻣﻼئِكَةٌ بِاللَّيْلِ وﻣﻼئِكَةٌ بِالنَّهَارِ، وَيَجْتَمِعُونَ في اﻟﺼﻼةِ الْفَجْرِ وَ اﻟﺼﻼةِ الْعَصْرِ ثُمَّ يَعْرُجُ الَّذِينَ بَاتُوا فىكُمْ فيَسْألُهُمْ، وَهُوَ أعْلَمُ بِكُمْ، كَيْفَ تَرَكْتُمْ عِبَادِى فَيَقُولُونَ: تَرَكْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ وَأتَيْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ.

 Gece ve gündüz melekleri sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilâhî huzura çıkarlar. Rab’leri onlara, “-onları en iyi bir şekilde bildiği halde- kullarımı nasıl terk ettiniz?” diye sorar. Melekler, “onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk” cevabını verirler” (Buharî, Mevâkitu’s-Salat 16)

Kısaca namazın bazı yararlarına işaret edelim.

  1. Namaz Allah’ı Hatırlatır
  2. Namaz Dinin Direğidir
  3. Namaz Verilen Nimetlere Karşı Allah’a Bir Teşekkürdür
  4. Namaz Vaktin Kıymetini Öğretir
  5. Namaz İnsanların Eşit Olduğunu Hatırlatır
  6. Namaz Müminin Mîracıdır
  7. Namaz Sağlığı Olumlu Şekilde Etkiler
  8. Kıyamet Günü İlk Soru Namazdan Olacaktır
  9. Namaz Günahlara Kefarettir.
  10. Namazı Kılmamak Büyük Günahtır
  11. Namaz, imandan sonra gelen en büyük hakikattir
  12. Namaz kılmak, bir tesbih, bir ta’zim ve bir şükürdür
  13. Namaz kılmak hem çok kolay hem de çok kârlı bir ticarettir
  14. Namazdaki secde, kulun Allah’a en yakın olduğu andır
  15. Namaz, günde beş defa Allah’a hesap vermenin adıdır
  16. Namaz, insanı bütün fuhşiyata ve kötülüklere karşı koruyan bir siperdir

وَاْمُرْ أَهْلَكَ باِالصَّلاَةِ وَاصْطَبِرْعَلَيْهاَ

Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.”( Taha suresi: 132) 

Namaz kılan bir fert olmak yetmez, namaz kılan bir aile olmalıyız . Taha,132 ayeti geldikten sonra Peygamberimiz (s.a.s) altı ay süre ile evli olan kızı Fatıma’nın kapısına giderek “es-salat,es-salat” diye seslenmiştir. Allah Resulü, bu hususta bizim gözetmemiz gereken hassasiyeti bize göstermek istemiştir .Çünkü O bizim için MODEL insan idi.

İlginizi Çekebilir

YAHUDİLİK İNANCI VE KUR’AN’IN UYARILARI

Haftanın vaazı: Yahudilik İnancı ve Kur'an'ın Uyarıları

MEVLİD-İ NEBİ

Kadir Hatipoğlu'ndan Mevlidi Nebi Vaazı. Dünya yaratıldı yaratılalı gelip geçen bu en hayırlı gece Mevlid Kandilinde yeryüzünün her tarafından Allah’ın (c.c) emri ile gerçekleşen çeşit çeşit hadiseler oluyordu. Yalnız Hz. Âmine’nin evindekiler değil, Mekke içinde, yakın kabilelerde ve dünyanın her tarafında bu haller dikkatle gözlemleniyordu.

Haftanın Vaazı, Muhacir ve Ensar Kardeşliği

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli On şehirde yaşanan deprem dolayısı ile hatırlanması gereken. "MUHACİRLERLE ENSAR ARASINDA KARDEŞLİĞİN KURULMASI"

Haftanın Vaazı, PEYGAMBERİMİZ CAMİ VE İRŞAD

Diyanet İşleri başkanlığı Sosyal Hizmetler Daire Başkanı İdris Yavuzyiğit hocamızın kaleminden Haftanın Vaazı, PEYGAMBERİMİZ CAMİ VE İRŞAD...

Haftanın Vaazı, Peygamberimiz, Cam, ve İrşad

Mevlid-i Nebi Haftası ve Camiler ve Din Görevlileri Haftası vesilesi ile belirlenmiş olan "Peygamberimiz, Cami ve İrşad" konulu Vaaz ve konuşma metni örneğini sizlerle paylaşıyorum.

Hz Peygamber Örnekliğinde Gençlerde Ahlak İnşası

Sosyal ve Kültürel İçerikli Din Hizmetleri Daire Başkanı İİdris Yavuzyiğit hocamızdan haftanın vaazı: 'Hazreti Peygamber Örnekliğinde Ahlak İnşası'

TÜM HABERLER