
Müftü efendilere salâ için rica eder hale geldik!?
Alıntı YazılarNe günler ki, İstanbul’da belki yüzlerce yıl devam eden perşembeyi cumaya bağlayan gece salâ okunması adetini yeniden canlandırmak için müftü efendilere gerekçe sıralar olduk. Burak Özkanlı yazdı.
Cuma geceleri neden sâlâ okunmuyor?
“Kudûmun rahmet ü zevk ü safâdır yâ Rasûlallah/ Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Rasûlallah” (Aziz Mahmud Hüdâyî)
Bir zamanlar İstanbul’da ve günümüzde hâlâ Anadolu’da devam eden bir adet olarak perşembeyi cumaya bağlayan gece okunan salâ meselesine değinmek arzusundayım. Evvela “salâ” nedir? Sözlük anlamı ile dua ve namazı karşılayan salâ, buradaki anlamı ile Efendimiz’e (as), Allah’tan layık olduğu tazimi, rahmeti talep eden muhabbet ve mükellefiyet arzıdır. Dikkat buyurun, Efendimiz’e bu vazifeyi yerine getirmek müminlere Ahzap suresi 56. ayette emredilmiştir. Salâ bir musiki formudur da. Cuma günü ezandan evvel okunan salâ ise Memlük sultanı el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un iradesiyle 700 (1300-1301) senesinde tesis edilmiş bir adettir.
Bu girişten sonra Efendimiz’le ve kendisine muhabbetle alakalı birkaç ayeti ve bir hadisi zikredip sadede geleceğim. Allah-u Teâlâ, kendisini seviyorsak Resûlüne uymamızı (Âl-i İmran, 31), Efendimiz’e itaat edenin kendisine itaat etmiş olacağını (Nisa, 80), Efendimiz’i ancak âlemlere rahmet olarak gönderdiğini (Enbiya, 107), Efendimiz’in müminler için kendi canlarından evla olması gerektiğini ve O’nun zevcelerinin müminlerin anneleri olduğunu (Ahzap,6), rızasını ve ahiret saadetini umup Allah’ı çokça zikredenler için kendisinde pek güzel bir örnek olduğunu (Ahzap,21), kendisine razı oluncaya dek verileceğini (Duha, 5) buyuruyor. Efendimiz de yukarıda zikri geçen ayet minvalinde Buhari ve Müslim’de geçen şu hadis-i şerifi buyuruyorlar: “Hiç biriniz beni babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz.” Allah ve Resulü böyle buyuruyor iken bilmem ki Müslüman olduğunu söyleyene Efendimiz’e muhabbet duymak ve bunu arz etmek için daha ne lazım?
Ne günler ki müftü efendilere, salâ okunmasına müsaade etmeleri için gerekçe sıralar olduk
Niye mi sordum bunu? İstanbul’da, herhalde zamanında, kim bilir onlarca, belki yüzlerce yıl devam eden perşembeyi cumaya bağlayan gece hususi ile selatin camilerde mahir müezzinlerce salâ okunması âdetini canlandırmak için müftülüklere müracaat eden müminlerin aldıkları cevapları arz edeyim, anlarsınız niçin sorduğumu o soruyu. Özetle müftülükler muhtelif cevaplarda diyorlar ki: “Bu bir vecibe değildir (ki yanlış, ayet ve hadis bilen bunu söylemez, hatta insafı olsa söylemez), bu Efendimiz zamanında olmayan bir bidattir (o zamanda Mushaf da yoktu fakat Mushaf’tan Kur’an okuyorlar), bu müftülüğümüz yetkisinde değildir.” (Nasıl oluyor da pek çok il ve ilçe bunu yapıyor o halde? O müftülükler nereye bağlı? Bununla beraber DİB Görev ve Çalışma Yönergesi Madde 108’de gereken hallerde salâ vermek de geçiyor vazifeler arasında.)
Ne günler ki müftü efendilere, salâ okunmasına müsaade etmeleri için gerekçe sıralar olduk. Şaşmamak lazım; yakın tarih İstanbul müftülerinden birisi camilere profesyonel ses sistemi koyacağına ezan seslerini kısmak için cihaz koyma derdine düşmüş, bir diğeri de birçok kişinin şahit olduğu halde bir toplantıda sakal-ı şerifle yanındaki sakallı kişiye dönerek “bu sakal senin sakalın olmasın” diye alay edip laubalileşmiştir. Bu müftüler mevkilerini ve dahi geçimlerini salâ okutmadıkları, bunu bidat gördükleri zâtın şeriatının müessesini temsile borçlular, kudsi hadise inanıyorlarsa varlıklarını da “Levlâke” muhatabı Efendimiz’e pek tabi. Zannedilmesin ki mesele şahıslardır, hayır, mesele bu müesseseleri temsil edenlerin zaten pek çok yerde süren bu âdete karşı hayret veren tavırları.
Haysiyet, hamiyet ve az da olsa muhabbet ehli hususi ile İstanbullu müminlerden ricam, müftülüklere bu salâ taleplerini e-posta ve dilekçe yolu ile mutlaka iletmeleri, hatta bizzat giderek muhatap aramaları yönünde olacak. Bu kadarını bize haris olan Efendimiz’e çok görmeyecek Muhammedi Müslümanlar çıkar herhalde.
“es-Salâtü ve’s-selâmü aleyk / Aleyke yâ seyyidenâ yâ Resûlellah // es-Salâtü ve’s-selâmü aleyk / Aleyke yâ seyyidenâ yâ habîbellah // es-Salâtü ve’s-selâmü aleyk / Aleyke yâ seyyide’l-evvelîne ve’l-âhirîn (ve’l-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn).”
Burak Özkanlı yazdı
İlginizi Çekebilir
Bir çocuk bir elma ile gözlerini ve kalbini açar
Muhammed, kendi dünyasında yaşayan bir çocuk, bana “sevginin”, “açlıktan” daha büyük olabileceğini ve kurumuş bir elmanın bile dünyanın en büyük hediyesi olabileceğini öğretti.
Gazze'nin yıkıntıları arasında hayata yeniden başlamak
“Evden çıkarken ve eve girerken bir sürü molozun üzerinden tırmanmak zorunda kalıyoruz,” dedi. “Ama bu çadırlarda yaşamaktan daha iyi...
Ramazan'ı Gazze halkının örnekliğiyle yaşamak
Yaşar Değirmenci, geçtiğimiz sene Gazze'de Ramazan boyunca görev yapan Dr. Farhan Abdul Azeez'in verdiği bir röportajda, Gazzelilerin Allah'a olan bağlılıklarını ve bütün imkansızlıklara rağmen Ramazan'ı yaşama biçimlerinin örnekliğini aktarıyor.
Çocuk en iyi sevdiklerinden öğrenir...
Sefa Saygılı çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususları vurgularken ebeveynlerin çocuklarıyla diyaloğunun önemini belirtiyor.
Gazze kalpleri Kur’ân’a, İslâm’a açıyor ve kazanıyor…
Abdullah Yıldız, Gazze sayesinde Müslüman olanların ihtida hikayelerine göz atıyor.
Bir garib-ârif ölmüş diyeler..
Sözleri, güldürmüyor, düşündürüyordu ve herkes de ciddiyetle dinliyor ve hatibin, dile getirdiği ızdırablı, sosyal dertler, yüzüne de yansıyor ve cümleleri dudaklarına âdeta, yüreğinden yoğrulmuş olarak sâdır oluyordu.