© Dini Haberler 2020

Mehmet Akif\'in Tefsir Anlayışı

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, 16.03.2016 Çarşamba günü 11.30’da Kayseri Dini Yüksek İhtisas Merkezi Konferans salonunda “M. AKİF ERSOY’UN TEFSİR ANLAYIŞI” konulu konferans verdi.

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

DiniHaberler.com.tr:    “M. AKİF ERSOY’UN TEFSİR ANLAYIŞI

İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, 16.03.2016 Çarşamba günü 11.30’da Kayseri Dini Yüksek İhtisas Merkezi Konferans salonunda “M. AKİF ERSOY’UN TEFSİR ANLAYIŞI” konulu konferans verdi.

Konferansta konuşan İl Müftüsü Güven, konuşmasına kursiyerlere ilimle iştigali bırakmama tavsiyesi ile başladı, bu bağlamda kursiyerlere tavsiyelerde bulundu. Akif’in iyi bir hafız olduğu, bununla birlikte “Sebîlü’r-reşâd ve Sırâtı Müstakîm” dergilerinde tefsir ile ilgili yazılar yazdığı konularına değindi.

İl Müftüsü Güven, “Akif’in ilmi kişiliği ve fikir adamı olma yönü, şairliği ve ademe mahkum edilmesinin arkasında kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Diyanet’e verilen üç görevin; bir hadis kitabı, bir tefsir kitabı ve bir de meal yazma işinden, meal yazma işi Akif’e tevdi ediliyor. Akif bunu kabul etmek istemese de Ahmed Hamdi Akseki’nin “Senden tercüme istemiyoruz, yalnızca meal istiyoruz” sözleri üzerine kabul etmiştir.”dedi.

İl Müftüsü Güven, Akif’in kendi hatıratında “Her gün Kur’an okuduğunu, Celâleyn tefsirini 17 kere okuduğunu, 18.’sine başladığını” söylemektedir. Kendisine “Kur’an Şairi” deniyor bunun manası “Şiirini Kur’an’ın anlaşılmasına tercüman etmiş” demektir. Yaşadığı dönemdeki tefsir tahsiline dair şu tespitlerde bulunmaktadır. Zamanımızda tefsir-i şerif tahsilinin hayli tedenni etmiş olduğu malumdur. Adeta Kur’an-ı Kerim-i bilme, anlamak ehemmiyetsiz, faidesiz bir iş gibi telakki olunmağa başlamıştır. Ortada Kur’an-ı Kerim artık anlaşılmış, haşa daha bilinecek bir yeri kalmamış gibi bir zehab-ı batıl türemiştir. Bir mantık kitabı ile senelerce uğraşıldığı halde talebe-i ulümun Celaleyn ma’lümatı kadar olsun tefsirden bibehre oluşu şüphesiz pek büyük bir kusurdur.

Akif’in mealini yazmaya 1926 yılında başladığını, sonra Mısır’a göç ettiği, mealinin bir kısmını Elmalılı’ya gönderdiği ve eleştiri aldığı, belki de bu sebeple mealini basmadığını, Türkiye’ye gelirken Yozgatlı İhsan Efendiye “Ben geri dönmezsem mealimi yakarsın” diyerek vasiyette bulunduğunu söylemiştir. Kimi Meallerin ideolojik olduğunu “Bana okuduğun meali söyle sana cemaatini söyleyeyim” durumuna geldiğini, bu durumun gelecek için çok tehlikeli olduğunu ve günümüzde yazılan bazı ayetlerin “Kes kopyala yapıştır veya Arapça ifade ile "من هنا من هنا هذا كتابنا" durumunda olduğunu ifade etti.

Daha sonra Osmanlının son dönemi ile Cumhuriyet Türkiye’sinde yapılan meallerin serencamı hakkında bilgiler verdi ve bu meallerden ilim talebelerinin nasıl istifade etmesi gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.

   

Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ

DiniHaberler.com.tr:   

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER