Cami ve Hayat - Prof. Dr. Ali Erbaş
KÜLTÜR-SANATHayata hakikat penceresinden bakmayı öğreten camiler, saygın ve üstün vasıflarla donatılmakla birlikte, aynı zamanda birtakım noksanlıklarla yüklü bir varlık olarak dünyaya gelen insanoğlunun zaaf ve sapmalara yenilmeden kulluk yolculuğuna devam edebilmesi için her daim yolunu ve ufkunu aydınlatmaktadır.
Bir düşüncenin veya fikrin varlık ve hayat bulabilmesi insan, zaman ve mekânın müşterek rol üstlenmesiyle mümkündür. Buna göre, bir müminin hayat serüvenindeki en değerli hazinesi olan vahiy; “Nitekim kendi aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik” (Bakara, 2/151) ayetiyle tescil edilen Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şahsında vücut bulmuş, insanlığın huzur çağı asrısaadetle anlam kazanmış ve tarihe mührünü vuran mescitlerle bugüne uzanmıştır. Bu açıdan, söz konusu silsilenin nihai noktası olması hasebiyle iman başta olmak üzere varlık, kulluk, gaye, değer ve ahlak ekseninde çok önemli bir fonksiyon icra etmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in; “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur” (Tevbe, 9/18) ayeti, bu hususu bütün yönleriyle önümüze koyan ilahi bir fermandır.
Bütün güzelliklerin ve ahlaki erdemlerin en büyük ve en güzel temsilcisi olan Allah Rasûlü, şehirlerin anası Mekke’den Medine’ye hicret ederek Yesrib’i medenileştiren bir devrime imza atmış ve bu milat; bilgi, hikmet ve marifet yurdunda doğup iman ve ahlakla neşvünema bulan muhteşem medeniyetimizi şekillendirmiştir. Hicret sonrası ilk iş olarak Hz. Peygamber’in Medine’ye varır varmaz bir mescit inşa ettirmesi ise oraya İslam’ın mührünün vurulması açısından oldukça önemli bir hadisedir. Zira mescit, mümin bilincini inşa etmek, gönülleri imar etmek, zihinleri beslemek, birlik-beraberlik ve kardeşliği pekiştirip sevgi ve dayanışma bağı kurmak, imanın ve İslam’ın toplumsal boyutlarını yaşanır kılmak için muazzam bir imkândır. Bu itibarla, kalabalıkları nitelikli birer topluluk haline dönüştürecek, kardeşlik iklimini tam manasıyla derinden yaşatarak iman kardeşliğinin her şeyden üstün olduğunu ihsas ettirecek biricik mekânın camiler olduğunu ifade etmek gerekir.
Yüce dinimiz İslam’ın Kur’an ve sünnetten neşet eden değerlerinin hayata dönüşmesinde camiler tarih boyunca önemli görevler icra etmiştir. Bu yönüyle camiler, bizlere ufuk çizip yön tayin eden vahyin ve nebevi düsturun doğru anlaşılıp en güzel şekilde yaşanan bir hayata dönüşmesinde aktif rol oynamaktadır. Zira bilfiil boyuta taşınmayan bir düşüncenin, soyut mecraya hapsolup bir müddet sonra işlevsiz hâle geldiği göz önüne alındığında, camilerin söz konusu işlevi daha net ortaya çıkmaktadır. Bu da açıkça göstermektedir ki camiler, ilahi inayet, rahmet ve ebedi mutluluk kaynağı olarak insanlığa gönderilen İslam’ın evrensel hakikat ve değerlerini yeryüzüyle buluşturan anayol mesabesindedir.
Hayata hakikat penceresinden bakmayı öğreten camiler, saygın ve üstün vasıflarla donatılmakla birlikte, aynı zamanda birtakım noksanlıklarla yüklü bir varlık olarak dünyaya gelen insanoğlunun zaaf ve sapmalara yenilmeden kulluk yolculuğuna devam edebilmesi için her daim yolunu ve ufkunu aydınlatmaktadır. Bu açıdan bir nevi sigorta vazifesi gören camiler, Cenâb-ı Hakk’ın bizlerden ne istediğini bilme ve onu davranışlara dönüştürme gayretinin tabii neticesi olan istikamet idealinin de teminatıdır. Dolayısıyla dünyada salahın, ahirette felahın cümle kapısı olan camilerin, insanlığı hayra yönlendirip rehberlik eden, hayatı vahyin ilkeleriyle düzenleyip dinamikleştiren, insanın tutum ve davranışlarını Yaratıcının muradıyla buluşturan eşsiz müesseseler olduğunu ifade etmek izahtan varestedir.
Yeryüzü gidişatına yön veren cihanşümûl ilke ve değerleri ihdas eden kadim medeniyetimizde, yaşadığımız toplumun dinî ve kültürel dünyasıyla irtibat kurmaya imkân sağlayan en temel eğitim yuvamız ailenin; ilim, hikmet ve marifetin beşiği okulun ve yüce Allah’ın katına sığındığımız, huzuruna durduğumuz, hicret yurdumuz caminin önemi yadsınamaz. Sözü edilen üç eğitim merkezi içerisinde cami, kişinin kulluk yaşantısının kemal noktasını teşkil etmektedir. Zira ailede kazanılan değerler, okulda öğrenilenlerle taçlandıktan sonra cami eliyle hayatla buluşup bütünleşmediği takdirde akamet kaçınılmazdır. Bu yönüyle camiler, insan-bilgi ilişkisine derin bir anlam ve yüce bir ruh kazandıran vazgeçilmez mekânlardır. Diğer taraftan inanç, kulluk ve ahlakla bezenmiş huzurlu bir hayatı tesis eden ve insanlığın ebedi kurtuluşunu her gün minarelerinden haykıran camiler mazi, hâl ve istikbalin yeryüzü nişaneleri olması sebebiyle hem geçmişle hem idrak edilen zamanla hem de gelecekle köprü vazifesi gören mukaddes yapılardır. Bu bağlamda tezekkür, tefekkür ve tedebbürün köklü simgesi hâline gelen camiler, kendisiyle hemhâl olan herkese İslami bir kimlik, etkin bir şuur ve muhkem bir istikamet aşılamaktadır. Böylelikle, nereden gelip nereye gideceği hakkında duruş, fikir ve aksiyon sahibi kimse için cami, deniz feneri mesabesindeki en önemli umut ve ufuk merkezidir.
Modern yaşayış biçimlerinin küresel bir etkiyle hayatı bütün yönleriyle kuşattığı; maddiyat düşkünlüğü, güç ve çıkar tutkusu, tüketim iştahı ve aşırı dünyevileşmeyle bütün insanlığın madde ve mana boyutunda ciddi savrulmalara maruz kaldığı günümüz dünyasında, günden güne yalnızlaşan insanın iman ekseninde sosyalleşmesine vesile olacak en güzel ve müstesna mekân camilerdir. Hâl böyleyken esasında huzur ve dinginlik arayan modern insanın, kendisini özlediği limana ulaştıracak imana, tevhide, hakka, hakikate, adalete, ahlak ve fazilete çağırıp kötülük ve cehaletten uzaklaştıran camilere karşı zaman zaman zihnini, kalbini ve ruhunu kapatarak yabancılaştığı câlib-i dikkat bir husustur. Bu sebeple, hayatımızın çıkmaz sokaklarını her daim camiye açmak, onu mihver edinerek yoluna râm olmak, bizlere iki cihan saadetinin anahtarını sunacak esaslı bir yaklaşımdır.
Bu vesileyle, kendisini asil bir hayatın inşasına ve soylu bir gayenin ihyasına adayan; sorumluluk bilinciyle, ilim ve irfan donanımıyla, ahlak ve faziletiyle aziz milletimizin dinî ve manevi hayatına hizmet eden değerli din görevlilerimizin “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum. Ahirete irtihal eden hademe-i hayrâta Yüce Allah’tan rahmet diliyor; hayatta olanlara sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice hizmetler nasip etmesini niyaz ediyorum.
Diyanet Duyurular Sayfamız için TIKLAYINIZ
Diyanetliler Platformu Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
Dini Haberler Grup sayfamıza katılmak için >>> TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir
Bir ödül uğruna 'Kurak Günler'
“’Kurak Günler’ adlı sinema filminin hikâyesi ülkemizdeki Batılılaşma, Batı’ya özenme, yaranma serüvenimizin de kısa bir hikâyesi aslında.”
Din Gönüllüleri Din Görevlileri için Söyledi
Diyanet işleri başkanlığına bağlı Sakarya’nın Adapazarı ilçe müftülüğü ve İstanbul’un Pendik, Fatih ve Ataşehir müftülüklerine bağlı farklı camilerde görev yapan İmam – Hatip ve Müzezzin – Kayyımlar bir araya gelerek malum hastalık sebebiyle görevdaşlarına ve tüm dinleyicilere moral olması hasebiyle ‘’Din gönüllüleri için söyle’’ adlı bir proje ortaya koydu
Diyanet 900 yıllık kaynak eseri okurla buluşturdu
Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Gazzâli'nin "İhyâü Ulûmi’d-Din" adlı eserini okurla buluşturdu.
İslamcı âlim ve şehit: İskilipli Mehmed Atıf Hoca (1876-1926)
Bülent Gökgöz'ün Haksöz Dergisi'nde 2012 senesinde yayımlanan kapsamlı makalesi, İskilip Atıf Hoca'nın şehadet yıl dönümünde şehidin mirasını hatırlamak adına önemli hususlara değiniyor. Bizler de bu vesileyle şehidi bir kere daha rahmetle anıyoruz! Kaynak: İslamcı âlim ve şehit: İskilipli Mehmed Atıf Hoca (1876-1926)
Diyanet Aylık Dergi Kasım sayısı sesli olarak yayında!
Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet Dergisi Kasım sayısının tamamını sesli olarak dinleyebilirsiniz!
Diyanet Aile Dergisi Kasım sayısı sesli olarak yayında!
Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet Aile Dergisi Kasım sayısının tamamını sesli olarak dinleyebilirsiniz!