ZENGİNLİK, MUTLULUĞUN ÖLÇÜSÜ OLABİLİR Mİ?..
" Çardaklı ve çardaksız ( üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını ( zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez." ( En'âm sûresi, âyet 141 )
Bir kere, kapitalist zihniyetli, acımasız, merhametsiz, hissiz, duygusuz, obur, benlik sahibi, enaniyyetine kurban olmuş, zalim mi zalim, vicdansız mı vicdansız bir ferd, nasıl mutlu, huzurlu ve inşirah içerisinde yaşaya bilir ki?
Komşusu açken, etrafındaki insanlar perişanlığı dert edinmiş iken, dullar, yetimler, öksüzler, ah ve vah içerisinde debelenirken, para babası kişi, bunların iniltisinden, ızdırabından rahat uyku uyuyabilir mi?
Bir tarafta, çöplükte ekmek kırıntıları toplayan insan var iken, komşu ülke Suriye'den kopup gelmiş biçareler naylon poşetler toplayıp, ekmek parasını temin ederken, bar kapatan, pavyon sevdalısı (!), devirmiş olduğu şişelerin sayısını bilmeyen, zıkkım içesice kişi, nasıl rahat, nasıl huzurlu olsun ki?
" İnsan hayatını sürdürmek zorundadır. Dünyadaki varlığını idame ettirmek zorundadır. Tüketimin anlamı da budur. O nedenle varlığını sürdürecek kadar tüketim yapması şarttır.
Fakat bu varlığını sürdürme vakıasının çeşitli yönleri var; zaruretin bir alt derecesi olan bazı ihtiyaçları var ki bu ihtiyaçlar zamana ve mekana göre değişebilir.
Belli bir zamanda ihtiyaç olmayan günümüzde ihtiyaç haline gelebilir veya belli bir mekanda ihtiyaç olmayan bu mekanda ihtiyaç olabilir. Bir üçüncü ihtiyaç da kültürel ihtiyaçlar, eski tabirle " tahsiniyyat" dediğimiz hayatı güzelleştiren ve çekilir hale getiren ihtiyaçlardır.
Bunların üçünün dışında, insanlar nezdinde yeni ihtiyaçlar yaratmak adına sırf modern kapitalizmin varlığını sürdürmesi için gerekli gördüğü bazı konular var.
Modern kapitalizm bildiğimiz gibi " her arz kendi talebini yaratır" ilkesine sahiptir. Bu ilke, insanı ihtiyaçlarının peşinden koşar hale getirmiştir. Modern kapitalizm insanların ihtiyaçlarını artırmada iki şey kullanır:
Birisi, cinsellik. Cinselliği kullanıyor. Araba reklamlarında kadınları görürsünüz. Kadınları kullanıyorlar özellikle. Erkekleri de kullanıyorlar; kokular, kozmetik vs. üzerinden kadınlara karşı cazip hale getiriyor erkeği, ikincisi, bencillik. Yeni ihtiyaç yaratmakta insanlardaki bencilliği de kullanıyor modern kapitalizm. " Şu markayı giyerseniz fark edilirsiniz" der mesela.
İnsan fark edilmesi gereken bir varlık gibi lanse edilir. Tabi bu kültürel bir olaydır. Modern kapitalizm bu kültüre sahip. İnsanın fark edilmesi gerektiği ve bu yüzden bazı malların daha kolay pazarlanabileceği fikrine sahiptir.
Oysa İslam geleneğinde insanın fark edilmemesi esastır. Bir mutasavvıfın sözü aklıma geliyor: " Tanınmamayı ilke edindiysen bil ki Allah yolundasın". Veya Yunus Emre'nin dörtlüğünü bilirsiniz: "
" Bir garip öldü diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soğuk su ile yuyalar/ Şöyle garip bencileyin." Modern kapitalizmin vazettiği istikamette insanın kendisine bu denli önem vermesi kendisine tapması gibi bir şeydir." ( Nida Dergisi, A. Tabakoğlu, sayı 138, sayfa 35 )
Zalim, kapitalist insan; hayatında, hiç bir kudsiyeti umursamadığı için, tesettürü, giyinmeyi, sigarasız hayatı, içkisiz yaşamı pek de içine sindiremez veya kabul edemez.
İçmeyenleri, berduşluk yapmayanları kınar, gerici görür, zamparalık, hovardalık böyle kişiler için bir güzellik, insani yaşam biçimi veya hayatın gereği şeklinde telakki ederler.
Giyimin daniskasını giyerler, bir kere giymiş olduğu elbiseyi ikinci defa giymezler. Arabanın, en son modeline biner, şoförünü köle gibi kullanır, hanımı, kuaför kuaför gezer, poker partilerini takip eder, modern geçinen kokos hanımlarla her türlü iğrenç partileri düzenlerler.
Şimdi, sormadan edemiyorum: Böylesi bir tip adı Müslüman kişi, acaba, böyle lüks yaşam içerisinde mutlu, huzurlu mudur? Kesinlikle ve kat'iyyen!.. Ne huzurludur, ne de mutludur!.. Hatta, diyebilirim ki, böyle bir tip insanın, son demleri de ya intiharla, ya da feci bir ölümü tercihle son bulur.
Batı ülkesinde yaşamış olduğum için, Batılı zenginlerin, toprak sahiplerinin son demlerini biliyorum. İçki, kumar, dans, diskotek, bar, gazino, kokteyl ve mutluluk nerede? Onun araması ile bulması mümkün değildir!.. Ya peşinde bir köpek gezdirme ile rahatlamaya çalışır, yada evindeki beslemiş olduğu tavşanlarla, kuşlarla vakit geçirmeye çalışır.
Netice olarak;
Demek ki, insan, ne kadar zengin, ne kadar kapitalist olursa olsun, sıratı müstekim üzere değilse, İslam yolunda idame-i hayat etmiyorsa, böyle bir kişinin mutmain, huzurlu olması mümkün değildir.
Ama, bir zengin düşünelim ki, komşusu ile hemhal, fakirle beraber yaşamış, fakiri gözeten, fukarayı ihmal etmeyen, ağlayanla ağlayan, ızdırap çekenle birlikte ızdırap çeken bir kimsenin gönlü rahat, vicdanı rahat, ibadet ve taatleri makbul insandır.
Zaten, hayatın ehemmi mühim oluşu bundan ötürüdür. Paylaşım içerisinde bulunmaktır. Devlet, millet irtibatı, asker, öğrenci, yurt, yuva hesapları ile ilgilenmekle mümkün olmaktadır.
Nice nice okumayan, okuyamayan gençler bulunmaktadır ki, bunların tamamı yokluktan, yoksulluktan meydana gelmektedir. Niçin? Yurt bulamamış, barınacak yer temin edememiş, iaşe, ibate yok nasıl tahsil yapsın ki, bu mazlum insanlar?
İşte, varlıklı, zengin insanlar bu işlere el atarsa, kalbi rahat, gönlü huzurlu, kafası , gönlü iman iman diye son nefesini verir.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın