YERYÜZÜNDE YÜRÜYÜN VE İNKÂR EDENLER
YERYÜZÜNDE YÜRÜYÜN VE İNKÂR EDENLERİN AKİBETİ NASIL OLMUŞ BİR BAKIN!..
" De ki: " Yer yüzünde dolaşın da, günahı tabiat haline getirenlerin sonu ne olmuş, görün!" ( Neml sûresi, âyet 69)
Yazımda istendiği gibi, eski milletlerin tarihlerini okumak, milletlerin yaşamış oldukları yerleri ibret almak amacııyla gezmek, görmek ve müşahade etmek lazımdır.
Tarih sahnesinden silinmiş milletlere, inançlarına, yaşam tarzlarına, niçin yok olduklarına ibret nazarıyla bakmak , ilgilenmek ve ders çıkarmak gerekmektedir.
Çünkü, müslüman birey, gözlemleyen, araştıran insandır. İyi ve kötü gidişattan ders çıkarmasını bilen insandır. Zaten, ilgisiz ise, ibret almıyorsa, vurdum duymaz ise, ondan bir hayır geleceği imkanı yoktur.
Bendeniz, bir garip olarak, 21 nci asrın bir garibanı, sahipsizi olarak, her şeyi Allah'a havale ediyor, ondan istimdat bekliyorum. Ne şeyhten, ne müritten, ne Mehdi'den, ne Mesih'ten, ne Fetö'dan, nede batini şeylerden!..
Ancak, elimde yüce Allah'ın mesajları bulunmaktadır. Ayet ayet onu okuyor, ondan ders çıkarıyor, kendimi ona bende kılıyorum. Ondan başka emrini dinleyeceğim, emrine amade olacağım hiç bir kimse bulunmamaktadır.
Çünkü, bu ilahi kelam, beni yaratanın mesajıdır, onun mesajlarıyla doyuyor, kalbim mutmain olmaktadır. Ama, zaman zaman zihnimi firenliyemiyor, düşünce dünyam beni bizar etmektedir. Nasıl etmesin ki?
Rasulullah (sav)'in, kısa sayılacak berrak hayatından sonra, sıkıntı baş göstermiş, Hz. Ömer camiide secde halinde iken hançerlenmiş ve akabinde şehit olmuştur. Acı manzara, sıkıntı durmamış Hz. Osman'ın başarılarla üstün dönemi, acı bir sonla nihayete ermiş, asilerin, çapulcuların saldırısı ile şehid edilmiştir.
Demek ki, daha sahabe döneminde bile, kan durmamış, büyük insan dördüncü halife-i mürşide Hz. Ali yine caminin içerisinde şehid edilmiştir. Hz. Ali'nin şehid olmasıyla mes'ele kapanmamış, oğlu Hz. Hasan zehirletilmiş, oğlu ve torunları Hz. Hüseyin Kerbela denilen suyun kenarında suya muhtaç olarak hunharca şehid edilmişlerdir.
Akabinde, başlayan sen ben kavgaları hizipçilik, bölgecilik, mezhep atışmaları, fırka çatışmaları ümmeti derinden sarsmış, ümiğini sıkmıştır. Akabinde, Emeviyye'nini 83 yıllık idaresi kanla, göz yaşıyla yoğrulmuştur.
Hasılı, yeryüzünde geziyor, tarihi okuyor ve hayıflanmadan geçemiyoruz. Kos koca İslam ülkeleri, bu gün bile, bir keşmekeşin bünyesinde ızdırap çekmekte, açlığın, hastalığın, yokluğun, ikirciliğin, despotizmin baskısı ile kendi ülkelerini terkedip, Batı ülkelerine firar etmektedirler.
Kimileri denizlerde boğulur iken, kimileri açlıktan, ilaçsızlıktan ölmektedirler. Daha geçen gün, Yunan resmi makamları, kendi ülkelerine her nasılsa girmiş bulunan mültecilerin, elbiselerini sırtlarından soyarak, çırıl çıplak bırakarak aç, susuz, soğuktan göz göre göre ölümlerine sebep olmuşlardır. Merhum Akif bu hususta diyor ki:
" Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize?"
Ne kadar doğru söylemiş, ne kadar sözünde haklıdır büyük Akif!..Onun içindir ki, Müslümanlar olarak bu günkü halimize ibret nazarıyla bakmamız lazımdır. İnkar girdabında rahat ve rehavete boğulan Batı dünyası, " gel keyfim gel" hesabıyla, sair ülkelerde, İslam muhitlerinde olan bitenden bihaber yaşayıp gitmektedirler.
Sonuç yerine;
Yüce Allah, aziz kitabında buyuruyor ki: " Allah'ın ipine ( Kur'anı'na) hep birlikte, cemaat olarak sımsıkı sarılın. ( Kur'an'dan ve birbirinizden) Ayrılmayın." ( Al-i İmran sûresi, âyet 103)
İşte mes'ele, yukarıdan beri anlatıldığı gibi burada düğümlenmektedir. Sen, ben kavgaları, hizipçilik, senlik, benlik, bölünmüşlük Müslümanları birbirine düşürmüş, kimse kimseyi kabul etmiyor.
Yardımlaşma, dayanışma, garibin elinden tutma, düşküne kol kanat olma tamamen terkedilmiştir. Sen sen, ben ben düellosu bizi kasıp kavurmaktadır.
Onlarca, bir hayli İslam ülkesi vardır ama, hepsi de birbirine hasım, tamamı birbiriyle anlaşamaz haldedir. Yani, birliği, büünlüğü kaybetmişiz. Geçmişten ibret alacak, beyin yapımız iflas etmiştir. Ne Endülüs Emevilerini düşünüyor, ne Bosna-Hersek trajedisini aklımıza getiriyor, nede ülkemizin içinde bulunduğu vehimli halden ders çıkarıyoruz.
Hali hazır, oraya, buraya seğirten bir Türkiye'nin de mağdur olması, ele güne el açması, merhamet dilenmesi için bütün sinsiliği düşünüyor ve olmasını istiyoruz.
Sanki, Batı bize yardım edecek; Yunan bizim elimizden tutacak, ülkemizi; sanki sahili selamete çıkaracaktır!.. Vallahi de çıkarmaz billahi de yardım etmezler!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın