YAVUZ SULTAN SELİM HAN VE İDRİS-İ BİTLİSî
Bin yıllık; Türk-Kürt kardeşliğinin iki mimarı. Yavuz Sultan Selim Han ve büyük âlim İdrisî Bitlisi!.. Şimdilerde, Türk'ü Kürt'ten ayırmak isteyen biçareler, beyin ve kalpleri satılmışlar iyi bilmelidir ki, bu iki kitle, yani Türk ve Kürt kardeşliği et-tırnak mesabesindedir..
Söz konusu bu iki kitleyi birbirinden ayırmaya, koparmaya çalışırsanız, söz konusu bu iki kitle nefessiz, can damarı kesilmiş, soluk borusu olmayan hale gelmiş olur ki, her iki kitleninde hayatlarını devam ettirmeleri mümkün olmaz. Onun içindir ki,
Büyük Hakan Yavuz Selim Han bu gerçeği bilmiş olduğu için, gereken hassasiyeti, titizliği göstererek, Çaldıran meydan muharebesinde büyük meşayıh ve alim İdrisi Bitlisi'nin büyük yardımlarını, desteğini ve fiili olarak orduya katkısını görmüş ve yaşamıştır.
" Oysa Türk'ü Kurt'ten, Kürt'ü Arab'tan, Arab'ı Türk'ten ayırmak imkânsızdır. Bu kardeşlik elbette kendi başına gerçekleşmedi. Ümmet şuurundan mülhem hareket eden İslâm ittihadı dâvâsının öncü liderleri ve kanaat önderleridir bu kardeşliğin en büyük mimarları...
Ülke gündemindeki mevzuya binaen söylersek, " Türk ve Kürt kardeşlği"nin tesisinde iki büyük kumandanın adı ön plana çıkacaktır: Yavuz Sultan Selim Han ve İdris-i Bitlisî Hazretleri... İslâm ittihadı dâvâsının yılmaz öncüleri, gönüldaşları, kardeşleri ve bin yıllık Türk ve Kürt kardeşliğinin mimarları...
Kürtlerin gözünde Yavuz Sultan Selim , ikinci İdris-i Bitlisî iken, Türklerin gözünde İdris-i Bitlisî, ikinci Yavuz Sultan Selim'dir.
Öyle ki; hangisini anarsanız anın, birini diğerinden ayırd edemezsiniz, tarih buna izin vermez, zaman buna izin vermez, iş ve eylemleri buna izin vermez. " ( Aylık Dergi; Ocak 2010, sayfa 5, S. Kırlangıç)
40 yıldan bu yana, askere kurşun sıkanlar, polisi arkadan vuranlar, okulları yakanlar, kendi üyeleri bile olan kadınların ırzlarına tecavüz eden insan azmanları İdrisi Bitlis'ten, onun ruhaniyetinden utanmalıdır.
Zaten, bu soytarıların İdris-i Bitlisi ile ve diğer memleket, millet, vatan sevdalısı ilim adamı ve alimlerle bir ilgi ve irtibatları bulunmamaktadır.
İdris-i Bitlisî merhum, bir Allah'a inanmış, derin bilgisiyle insanları irşat etmiş bir deha iken, günümüz dünyasındaki ayrılıkçılar, ırkçılar, ne idüğü belirsiz insanlar, İslam'a inanmayan, Resul'ün yolunu bilmeyen insancıklardır!..(!)
Bunların, din, iman, mezheb, Kur'an adına bir mes'eleleri bulunmayıp, tamamen Zerdüştî inkarcılığın kölesi olmuş, robot ruhlardır. Kibleleri yok, kitapları yok, kitapları aziz Kur'an yerine" Avesta" adındaki saçma, düzmece bir kitaptır. Oysa, İdris-i Bitlisî ise;
" Sühreverdi tarikatına bağlı olan İdris-i Bitlisî Hz.leri; Kürtçe kadar Farsça ve Türkçeyi de çok iyi bilmektedir. Akkoyunlu Türkmen devletinin başkentinin Diyarbakır olduğu demde, burada, hükümdar Uzun Hasan Bey'in, sarayında şahzadelerin hocası ve kâtip olarak çalışır.
İdris-i Bitlis, Şah İsmail Tebriz'i işgal edip Akkoyunlu devletini yıkınca, İstanbul'a gelir ve bizzat II. Bayezid'le görüşür. Padişah bu Kürt din âlimine büyük saygı gösterir ve kendisini Osmanlı sarayında tarih yazıcılığıyla vazifelendirir. İdris-i Bitlisî, Osmanlı'nın ilk sekiz padişahının hayatını anlatan Heşt Behişt ( Sekiz Cennet) adlı meşhur eserini bu görevi esnasında yazar.
Sultan Bayezid'in yerine Yavuz Selim tahta geçince , İdris-i Bitlisî Hz.leri yeni sultanın Doğu siyasetini kendisine danışacağı müsteşarı olur. Yavuz Selim'le birlikte Çaldıran seferine katılır, savaş sonunda Osmanlı hakimiyetine geçen Tebriz'de bir süre kalarak Ulu Cami'de halak vaazlar verir.
1516 yılında, Şah İsmail'in Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu yeniden istila etme hazırlığında olduğu ortaya çıkınca, bölgedeki Kürt aşiretlerinin beyleri bir araya gelerek Osmanlı'ya katılma kararı alırlar. Bu talebi de " Ariza" adlı bir metinde anlatan beyler, kendilerini temsilen İdris-i Bitlisî vasıtasıyla bunu Sultan'a iletirler. " ( a.g.d. sayfa 5-6)
İdris-i Bitlisî Hz. leri bir çok eseriyle, İslam'a hizmet etmiş, Şafi mezhebine bağlılığı ile gönüllerde taht kurmuş bir alimdir. Güneydoğu ve Doğu bölgemizi, Çaldıran'a hazırlamış, Yavuz Selim Han'a desteği ile milletimizin kalbinde deruni hislerle iz bırakmıştır.
Sonuç olarak;
Büyük alim, İdris-i Bitlisî; Yavuz Selim han'a candan, içtenlikle meftun, hayran ve izinde olan bir alim idi. İdris-i Bitlisî; Yavuz Selim Han'a göndermiş olduğu " Ariza" başlıklı mektubunda şöyle yazar:
" Canü gönülden İslâm sultanı'na bi'at eyledik, ilhâdları zâhir olan Kızılbaşlar'dar teberri eyledik. Kızılbaşlar'ın neşrettiği dalalet ve bid'atleri kaldırdık ve ehl-i sünnet mezhebi ve Şafiî mezhebini icra eyledik.
İslam Sultanı'nın nâmı ile şeref bulduk ve hutbelerde dört halifenin ismini yâda başladık. Cihada gayret gösterdik ve hutbelerde dört halifenin ismini yâda başladık.."
İdris-i Bitlisî Hz. leri " Bilâd-ı Ekrâd", yani " Kürt beldeleri" hakkında bilgi verir. Büyük alim; Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgemizde, milletimiz adına bir nevi emniyet gücü olur. Şerre, belaya, musibetlere, azgın ve sapık Şah İsmail kuvvetlerini bertaraf ederek, bölgeyi korumuş olur. Nihayet,
Yavuz Selim Han'ın, vefatından kısa bir süre sonra kendisi de vefat ederek hakka yürümüş olur. Kabri bu günkü Eyup semtinde , kendi adıyla anılan mevkide, " İdris Köşkü" veya " Çeşme" denilen mevkide , hanımı Zeynep Hatun'un vakfederek yaptırdığı mescidin bahçesindedir. Onun bir şiiri ile mevzumuzu sonlandıralım:
" Zulüm bir ateştir, onun küçüğünü hakir sanma/ Ne çok olur ki, bir ateş kıvılcımından bir şehir yanar." Hakikaten ne kadar doğru sözler değil mi? Ülkemizde, 40 yıldan bu yana, bir hiç yüzünden PKK'nin insan katline, şehirleri viraneye çevirmesine dair yakmış olduğu ateş, şimdilik sönmemecesine devam ederek gitmektedir. Allah, onları kahr-ı perişan eylesin.. İdris-i Bitlisi'nin de makamı cennet olsun..Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın