Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

 YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ

Günde kırk rekat kılmış olduğumuz beş vakit namazlarda, her an ve her dem, dilimize vird edinmiş olduğumuz: " ( Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz." ( Fatiha sûresi, âyet 4) 

     " Yalnız sana kulluk ettiğimiz için yalnız senden yardım isteriz."  Kayıtsız ve şartsız olarak itaat edilecek tek otorite yüce Allah'tır. Onun dışındaki tüm makam, veli, şeyh, gavs, kutup, mehdi ve benzeri otoritelere ne itaat, nede kulluk yaparız. 

      Yardım edenin gerçekte sadece Allah olduğunu bilenler, sadece Allah'tan başkasına çevirmek, ona kulluk etmek demektir. İbadet Allah'ın razı olduğunu yapmak , kulluğun Allah'ın yaptığından razı olmaktır. 

     " İyyâke na'budu ibadette, iyyâke nestaîn tevhiddir. Tıpkı dilimizde vird tıpkı " La ilahe İllallah" gibi  nefy ve isbattan oluşur. Şöyleki: " başkasından değil yalnız senden."  " Allah'tan başkasından istemekle ilgili olarak şu muhteşem Kur'an emrine nazar edelim: 

     " Mutlak hakikati gözeten gerçek bir dua, yalnızca O'na yönelik olmalıdır. O'ndan başka yalvarıp yakardıkları varlıklar, hiçbir şekilde taleplerine karşılık veremezler. ( Onların durumu), tıpkı ellerini suya doğru açıp da ağzına ( suyun) uleşmasını bekleyen kimse ( gibidir); bu durumda o asla suya kavuşamayacaktır. Küfre sapanların duası, sapmalarını ( artırmaktan) başka hiç bir işe yaramaz." ( Ra'd sûresi, âayet 14) 

     Çünkü, dua kulun Allah karşısındaki klas duruşudur. Âyetteki el-Hakk hem batılın zıddı olan hakikate, hem de hakikatin kaynağı olan Allah'a delalet eder. Allah'tan başkasına yalvarıp yakarmak , sudan su istemeye benzetiliyor. Zaten hakikatte bundan ibarettir. 

     Şu ayeti kerimede de böylesi bir gerçek vurgulanmaktadır: " De ki: " Ey kitap ehli! Sizinle aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceğiz, O'ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız, Allah'ın yanı sıra başka birilerini rabler olarak kabul etmeyeceğiz! Ve eğer yüz çevirirlerse o zaman deyiniz ki : Şahid olun ki biz, kesinlikle O'na teslim olduk." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 64) 

     Yani, aziz Kur'an, insanlara " Hristiyanlaşmayın", " kimselere kuluk etmeyin", falana, filana eğilmeyin, ondan istimdatta bulunmayın demektedir. Çünkü, yukarı satırlarda vurgulandığı gibi, ayeti kerimelerde ifadesini bulduğu gibi, hiç bir fani, başka bir faniye el uzatması, onu zor anlarda kurtarması mümkün değildir. 

     Allahü Teala, insanı, yalnızca kendisine kulluk etmesi için yaratmıştır. Şu ayeti kerime de ifade edildiği gibi: "  Ben görünür görünmez, bilinir bilinmez tüm iradeli varlıkları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım. " ( Zâriyat sûresi, âyet 56) 

     Bu ayeti kerimeden şu gerçeği anlıyor ve iman ediyoruz ki, sadece cinler ve insanlar değil, bütün varlıklar O'na boyun eğmişlerdir Fakat insan sınava tabidir. iradesiz varlıkların kulluğu ityan ve secde ile ifade ediirken, insanın ki ubudiyet ile ifade edilmiştir. 

      Kulluk etmek, yüce Allah'a iman etmek, onu tanımak, Ona canü gönülden bağlanmak, iman ederek iyi amel ve işlerde bulunmaktır. Kul olmanın özü, Allah'ı severek ve gönülden isteyerek itaat etmek, ihlas ve samimiyetle ibadet yapmaktır. 

       Allah'a kullukda bulunmak, mümin olmanın, kul olmanın en bariz, en belirgin vasfı ve imanın yaşama yansımasıdır. Allah'a yakın olmanın, kulluk etmenin belirtisidir. Allah'a olan sevgi ve samimiyetin en güzel tezahürüdür. Allah'ın sunduğu imkânlara, vermiş olduğu nimetlere bir şükürdür, bir teşekkürdür. 

     Aynı zamanda kul olmanın bilinci olup, bitmez tükenmez ve af ve mağfiretahibi olan Rabbe sığınmak, aciziliğini, zayıflığını  tüm hallerini ona arz etmektir. 

     Müminlerin günde beş vakit kılmış oldukları namaz ibadetinde okunan Fatiha suresinde " Yalnızca sana ibadet ederiz!" gerçeğinde Allah'a kulluk yapmanın sadece ona olması gerektiği vurgulanır. Buna dikkat etmek gerekli bir husustur. 

     Bilhassa, Allah'a ubudiyyette bulunmak , insan için bir şereftir. Buna layık olmak için sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmemiz gerekir. Bir de, hiç alnını secde mahalline koymayanın  haline bakmalı, onlara acımalı ve kulluklarını ihmal ettikleri için müteessir olmalıyız. 

     Netice olarak;

     Yukarıdan beri izah edilmeye çalışıldığı gibi, müminler, yaşadıkları süre zarfında kesinlikle, şuna buna eğilmeyecek, bükülmeyecek ve onlardan yani fanilerden her hangi bir yardım talebinde bulunmayacaklardır.

      Bilhassa, ülke olarak, millet olarak böylesi bir çıkmazın içersinde boca olmuşuz. Her köşe başında bir meczup, kendini mehdi, kutup zanneden zavallı insanları kandırmakta, söğüşlemekte, maddi çıkar edinmekte, nüfuz sağlamaktadır.

      Aziz Kur'an; bu çözümsüzlüğe çare bulmuş, onların foyasını ortaya dökmüş, inanılmaması gerektiğini açıık açık ifade etmiştir. Çünkü, bu kesimler, bir kere birbirlerine hasım, düşman ve barış içersinde değillerdir. 

     Hal böyle iken, kendilerine himmet edemeyen bu zavallılar, insanlara nasıl himmet etsinler, onların ellerinden tutup sahili selamete çıkarsınlar?

    Bizler, müminler olarak aziz Kur'an'ın emrinden dışarı çıkmayacağız, fani dünyada yalpa yapmayacağız. Yolumuz Kur'an yolu, istikamet sıratı müstekimdir. Rabbimiz bu düşüncelerle bizleri haşr eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın